Türkiye Kökenli Avukatlar Irkçı Tehditler Alıyor
Almanya’da ırkçı tehditler alan Türkiye kökenli avukatların sayısı artıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da avukatlığını yapan Mustafa Kaplan aldığı tehdidi ve “NSU 2.0” aşırı sağcı hücre şüphesini DW Türkçe’ye verdiği röportajda anlattı.
Tayyip Erdoğan’ın da avukatlığını yapan Mustafa Kaplan’ın DW Türkçe’den Aydın Üstünel’e verdiği röportaj şöyle:
Almanya’da Frankfurt Emniyet Müdürlüğü bünyesinde bazı polislerin aşırı sağcı bir hücre oluşturduklarına yönelik şüphe üzerine soruşturmalar sürüyor.
Şüphelere yol açan ise Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) davasının müdahil avukatı Seda Başay Yıldız’a, Ağustos ayında faksla gönderilen “NSU 2.0” imzalı bir tehdit yazısı oldu.
Irkçı içerikli yazıda Başay Yıldız’ın iki yaşındaki kızının ölümle tehdit edildiği belirtildi.
Yıldız’ın suç duyurusunun ardından Frankfurt emniyetindeki altı polis soruşturma kapsamında görevden uzaklaştırıldı.
Soruşturma, Hessen Eyaleti Emniyet Teşkilatı tarafından yürütülüyor.
NSU mağdurlarını temsil eden ve komedyen Jan Böhmermann’a karşı Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da avukatlığını yapan Mustafa Kaplan da kısa süre önce tehdit mektubu aldığını açıkladı.
Savcılığa suç duyurusunda bulunan Kaplan ile aldığı mektubun içeriğini ve gerçekten de “NSU 2.0” adında bir aşırı sağcı hücrenin kurulabilme ihtimalini konuştuk.
Deutsche Welle: Sayın Kaplan, size gönderilen e-postada ne yazıyordu?
Mustafa Kaplan: Geçen Pazar sabah 6 gibi bana “Wehrmacht” (Nazi Almanyası döneminde Alman ordusunun adı) adlı bir hesaptan bir e-posta gönderildi.
E-Posta sadece bana değil, 8-10 meslektaşıma da gönderilmiş.
Metinde Almanya’da yaşayan Türklere, Yahudilere ve yabancılara karşı şiddet uygulanacağı, çocuklarının kaçırılacağı ve tecavüz edileceği, öldürüleceği, evlerinin kundaklanacağı ve buna benzer çirkin, şiddet içerikli, agresif cümleler kullanılmış.
Bu size gelen ilk tehdit e-postası değil.
Komedyen Jan Böhmermann ile yaşanan şiir krizinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı temsil etmiştiniz, 8’i Türk 10 kişiyi öldürmek ve bombalı saldırılar düzenlemekle suçlanan aşırı sağcı NSU örgütü davasının da müdahil avukatları arasında yer alıyordunuz.
Bu seferki e-postanın farkı ne?
Herhalde işimden ve müvekkillerimden rahatsız olan kişiler var ki, bana geçen yıllarda hemen hemen her hafta hakaret dolu mektuplar gönderiliyordu.
Ama bunları şimdiye kadar herhangi bir şekilde polise veya savcıya göndermedim, herhangi bir suç duyurusunda bulunmadım.
Sonuçta herkesin kendine göre bir fikri var. Bir insan benim yaptığım işi, üstlendiğim davaları beğenebilir ya da beğenmeyebilir.
Herkesin fikir özgürlüğü vardır ve ben de bu özgürlüğü savunduğum için şu ana kadar bir suç duyurusunda bulunmamıştım.
Ancak Pazar günü aldığım e-posta, şiddet dolu ve içinde cinayetten, tecavüzden, kundaklamadan bahsedilen, bambaşka bir derecedeydi.
Çeşitli sınırları aşan, agresif bir tondan bahsediyoruz. Bunu savcılığa bildirme ve bir suç duyurusunda bulunma noktasında kendimi borçlu hissettim.
Bu e-postayı gönderenler kimler, herhangi bir şekilde Frankfurt’taki davayla bağlantısı var mı yok mu, savcılık tarafından araştırılsın istedim.
Biliyorsunuz orada meslektaşım Seda Başay Yıldız’a tehdit faksları geldi.
Evinin kundaklanacağı ve iki yaşındaki çocuğunun öldürüleceği tehdidini içeren bir mektup.
Bana gönderilen e-posta ile Frankfurt’ta gönderilen faks arasında bir bağlantı var mı, kişiler aynı mı ya da aynı düşüncenin mensupları mı, bunu öğrenmek gerekiyor.
NSU davası 5 yılın ardından sonuçlandığında, kurban yakınlarında pek adalet duygusu oluşmadı, zira NSU örgütünün önemli bir bölümünün karanlıkta kalmaya devam ettiğine inanılıyor.
Bu nedenle “Burada bitmedi” yorumları yapılıyordu.
Sizce NSU yapılanmasının hâlâfaal olma olasılığı var mı? Ya da NSU 2.0 türü bir devamının olma olasılığı?
Bu konuda konuşmak bir spekülasyon olur.
Ancak hem Seda Hanım’a gönderilen faks hem de bana gönderilen e-postanın “NSU 2.0” başlığını taşımaları bence bir tesadüf değil.
Bunun bir anlamı var.
Bunu yazanların, bu başlığı kullananların akıllarından bir şeyler geçiyor ki, bu ifadeyi kullanmayı seçtiler.
Ama herhangi bir şekilde böyle bir örgüt var mıdır, yeraltında çalışıyor mu, yoksa yalnızca birkaç geri zekalı medyaya haber olmak için mi bu ismi kullandılar, bunu bilmiyoruz tabii.
Ama dikkatli olmak gerekiyor.
En azından bunun araştırılması gerekiyor.
Bir bağlantı var mı, böyle bir örgüt var mı yok mu, bunu ancak polis ve savcılık araştırabilir.
O yüzden elime geçen tüm e-postaları savcılığa veriyorum.
Herhangi bir şekilde benim şahitliğim ve ifadem gerekiyorsa tabii ki gidip ifademi vereceğim.