1 Mayıs, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü Kutlu Olsun!
1 Mayıs, koronavirüse (Kovid-19) karşı mücadele ‘önlemlerinin’ gölgesinde kutlanıyor. 132 yıldan beri, her yıl Avustralya’dan ABD’ye ve Pasifik adalarına, Güney Kutbu’ndan Kuzey Kutbu’na kadar tüm dünyada kutlanan gerçek anlamda enternasyonal tek bayramdır.
Kazanılmış hakların ‘Bayramını’, kazanılacak olan haklar içinse ‘Mücadele’ günü 1 Mayıs’ın yasaklarla dolu tarihi…
Adem Hüyük
1 Mayıs, 1889’da 2. Enternasyonal tarafından Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü ilan edilmesinden, yani 132 yıldan beri, her yıl Avustralya’dan ABD’ye ve Pasifik adalarına, Güney Kutbu’ndan Kuzey Kutbu’na kadar tüm dünyada kutlanan gerçek anlamda enternasyonal tek bayramdır.
Bayram ile Mücadelenin içi içe geçtiği başka bir özel gün yoktur.
İşçi sınıfı yürüttüğü hak mücadelesinde kazanımlarının ‘’Bayramını’’, kazanılacak hakların ise ‘’Mücadelesinin’’ yürütüleceğinin mesajını verdiği gündür 1 Mayıs…
Bu nedenle, bayram ile mücadele yan yana telaffuz edilir.
Meydanlarda bir araya gelerek, üretenin emek etrafında örgütlendiğinde, hayatın tüm alanında yaşamı durduracak bir güce sahip olduğunu göstermek içindir ‘’Birlik’’ çağrısı.
Bir fabrikada işçilerin hak arayışına, başka bir fabrikadan grev sesleriyle yükselen, ‘’Dayanışma’’ ruhudur 1 Mayıs…
Hristiyanların Noel, Müslümanların Kurban ve Ramazan bayramları ve yine dünyadaki ulusal bayramlar ve özel günler, hiçbirisi 1 Mayıs gibi ‘’Uluslararası’’ kutlanmaz, kabul görmez.
Kimlikler üstü bir ruhi biçimleneme ile, etnik, dini, coğrafi kökeni ne olursa olsun, üretenlerin günüdür 1 Mayıs…
Bu yıl da dünyayı saran Covid-19 salgını ve Avusturya’daki kısıtlamalar nedeniyle meydanlarda kısmen kutlanacak olan 1 Mayıs İşçi Bayramı için bu durum pek de sıra dışı sayılmaz.
Zira 1 Mayıs, aynı zamanda en çok yasaklanan bayram olma özelliğini taşımaktadır.
Peki Yasaklarla Dolu 1 Mayıs Tarihi Nasıl Gelişti, Bugüne Dek Neler Yaşandı?
Sanayi devrimi ve haklardan yoksun işçiler
XIX. yüzyılın sonlarında tüm dünyada başlayan sanayi devrimi işçi ordularının oluşmasına neden oldu.
Fabrikalar harıl harıl işliyor, kadınlar, erkekler ve hatta çocuklar günde 14-15 saat aralıksız, çok az bir ücrete adeta köle gibi çalıştırılıyordu.
Hükümetler, iş yeri güvenliğini, sağlık koşullarını, örgütlenmeyi ve grev gibi en temel hakları bile kalkınmanın devam etmesi için gözardı ediyordu.
Bu duruma son verilmesi gerekmekteydi. İlk kıvılcım Avustralyalı işçilerden geldi.
1856’da, sekiz saatlik iş günü hakkını elde etmek için ilk kitlesel greve imza attılar.
Grev sırasında toplantılar, gösteriler ve eğlenceler de düzenlendi. Fabrika ve atölyelerin “köleleri” ilk defa seslerini duyuruyordu.
İşçiler ellerindeki gücün farkına varıyor, patronlar bu uyanışı kırmak için yollar arıyordu. Ülkedeki bu ilk grev o kadar başarılı oldu ki her yıl kutlanmasına karar verildi.
Avustralya’da oluşan dalga diğer ülkelere de kısa sürede ulaştı.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 Mayıs 1886’da yaklaşık 350 bin işçi greve çıktı.
Fakat hükümet ve işverenler bu grevi sert bir şekilde bastırdı.
Boston’da 40 bin işçinin üzerine patronlar tarafından kiralanmış sokak çeteleri salındı.
Grevden sonra işten atmalar arttı, işçiler mahkemeye verildi ve 8’i idam cezasına çarptırıldı.
Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım
Özür dilemesi halinde idamdan kurtulacağı sözü verilen Albert Persons adındaki işçi mahkemede söylediği şu cümle ile tarihe geçti: “Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu.
Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım.”
Avustralya’daki mücadele tüm dünyaya yayıldı
İdam edilen işçiler tüm dünya işçilerini şoke etti.
II. Enternasyonal 1889’da Paris’te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenledi.
1890’dan başlamak üzere 1 Mayıs’ı da, “Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kabul etti.|DerVirgül
Ek Kaynak: Euromews
© Bild: DerVirgül