1 Mayıs-Linç-Beka Ve Kaybolmasından Korkulan Otorite

“Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” den, ‘’Yakın evi’’ çığlıkları arasında bir parti genel başkanına, oradan 1 Mayıs’a uzanan yakın tarihimiz ve çok yakın geleceğimiz.

1 Mayıs-Linç-Beka Ve Kaybolmasından Korkulan Otorite

Dr. Besim Can Zırh’ın DW Türkçe’ye verdiği röportajda, siyasi iktidarlar lince başvurarak üç meseleyi kendini göstermeden çözmüş oluyor: “Görünürlüğünü tehdit olarak algıladığı toplumsal bir kesimi sindiriyor.

Bu kesime yönelik beslenen nefreti siyasallaştırarak ödüllendiriyor.

Son olarak bu iki kesim dışında kalanlara önemli bir ikazda bulunuyor: ‘Tanımladığım alandan çıkmayın’” yorumunu yaptı.

Aynı makalede, “Duygu siyaseti” alanında çalışan akademisyen Dr. Nagehan Tokdoğan da linç girişimlerinin siyasal istikrarsızlık ve kriz dönemlerinde palazlandığına vurgu yapıyor.

“Bugün Türkiye’de baş gösteren siyasal ve ekonomik kriz ve istikrarsızlık tehdit algısına ve nihayetinde tehdit teşkil ettiği düşünülen gruplara yönelik saldırganlığa meyil ihtimalini arttırıyor”

diyen akademisyene göre, 31 Mart yerel seçim propagandaları sırasında Cumhur İttifakı’nın tekrarladığı “beka söylemi” tehdit algısını güçlendiren bir söylem olarak karşımıza çıkıyor.

“Yeni Osmanlıcılık: Hınç, Nostalji, Narsisizm” kitabının yazarı Tokdoğan, linç kültürünün ayrımcılıkların arttığı, “biz” ve “onlar” ikiliğinin yeniden üretildiği milliyetçi-muhafazakar siyasal iklimlerde baş gösterdiğini ifade ediyor.

Bu durum da, “biz” tanımının içine girmeyenlere yönelik nefret ve saldırganlığın artmasını tesadüf kılmıyor.

Tokdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırının seçim sonrası gerçekleşmesini de şaşırtıcı bulmuyor.

Türkiye toplumunun hataları ve suçlarıyla yüzleşebilen bir toplum olmadığını dile getiren Tokdoğan, “Haliyle linç vakalarının ardından da kolektif bir yüzleşme girişimi veya utanç ifadesinden bahsedemiyoruz.

Hatta yumruk atan eller öpülüyor, bu anlar fotoğraflanarak ölümsüzleştiriliyor. Muhataplara ‘gerekli mesaj’ verilmiş oluyor” diyor.

Haklılık psikolojisiyle işlenen suçtan “kolektif gurur” devşirme eğiliminin ortaya çıktığını düşünen akademisyen, Kılıçdaroğlu’na yönelik linçten örnek veriyor: “Yoksa ülkenin kurucu partisinin

genel başkanının sığındığı evin önünde biriken kalabalığa bir kadın ‘Yakın o evi’ diye bağırabilir miydi?

Bu kadının hatırladığı şey ona nasıl bir haklılık duygusu ve haz veriyor ki o suçun tekrar işlenmesini istiyor?”

 

Buradan yola çıkarak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılmak istenen linç girişimi, akıllara kaos mu yaratılmak isteniyor-u getiriyor.

 

Geçmişte Nasıl Yapılmıştı? ‘’Kanlı 1 Mayıs’’

50 yıllık aradan sonra 1 Mayıs İşçi Bayramı İstanbul Taksim Meydanında yapılan büyük bir mitingle kutlandı.

DİSK’in (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) düzenlediği 1976 1 Mayıs’ı, Türkiye’de kitlesel 1 Mayıs kutlamalarının başlangıcı oldu.

1977 yılında, İstanbul Taksim Meydanı’nda kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamaları sırasında yaşananlarda 34 kişi öldü, 136 kişi yaralandı.

Olay tarihe Kanlı 1 Mayıs olarak geçti.

Aynı dönemde MİT tarafından Başbakan Süleyman Demirel’e olası bir darbe için telkinde bulunuldu.

İzleyen günlerde Bülent Ecevit’e İzmir’de Havaalanında suikast düzenlenince acilen Kara Kuvvetleri Komutanı 1 Haziran 1977 tarihinde emekliye sevk edildi.

Ve ülke yavaş yavaş, 12 Eylül 1980 askeri darbeye hazırlandı.

 

Geçmişte Nasıl Yapılmıştı? ‘’Sivas Katliamı’’

2 Temmuz, bir katliam tarihi olarak hafızalara kazınmış durumda.

O gün, Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak için Sivas’a giden aydın ve sanatçılardan 33’ü ile iki otel görevlisi otelin yakılması sonucu hayatını kaybetti.

Olaylarda iki gösterici de öldü.

Madımak Oteli’nin önünden çekim yapan İhlas Haber Ajansı’nın görüntülerinde otelin etrafını kuşatanların sloganları yanında sözleri de duyuluyordu.

Biri otelin birinci katına çıkan saldırgana “Lan yakın” diye seslenirken, bir diğeri ilk alevin görünmesiyle “Cehennem ateşi işte” diye sesleniyordu.

– Başbakan Tansu Çiller’in Madımak Oteli’nde yaşananların ardından söylediği sözler tartışma yaratacaktı: “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir.”

 

Hatırlatma – Devlet Bahçeli, Kemal Kılıçdaroğlu’nun saldırıya uğramasıyla ilgili, olaydan memnuniyet duymak mümkün değildir, O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın sen Kemal Kılıçdaroğlu demişti.

– Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise olayın münferit olduğunu ve “Alevi-Sünni çatışmasına dönüşmemiş olmasını” vurguluyordu:

“Olay münferittir.

Ağır tahrik var.

Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş…

Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır…

Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur.

Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.”

 

Hatırlatma – Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırı ile ilgili “Olay tüm boyutlarıyla soruşturulmaktadır.

Şiddeti asla tasvip edemeyiz” dedi.

Erdoğan açıklamasında Kılıçdaroğlu’na “geçmiş olsun” demedi.

– İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na cenazede yapılan saldırıda provokasyon olmadığını söyledi.

İçişleri Bakanı Soylu’nun geçen yıl yaptığı bir konuşmada CHP’lilere yönelik sarf ettiği sözler:  CHP il başkanlarını bundan sonra şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyin’ dedim.

Onların gideceği bir adres var, o adresi de onlara göstereceğiz.

Onların gideceği adres şurasıdır: PKK örgüt mensuplarının cenazeleri var.

 

Geçmişte Nasıl Yapılmıştı? ‘’Gazi Olayları’’

12 Mart 1995 akşamı, saat 20:45 sularında kimliği belirlenemeyen kişiler, gasp ettikleri bir taksi ile Gazi Mahallesinde bulunan Öntaş, Yavuz ve Dostlar kahvehaneleri ile Sarıoğlu pastahanesini silahla taradı.

Saldırı sonucu 76 yaşındaki Alevi dedesi Halil Kaya öldürüldü, 5’i ağır 25 kişi yaralandı.

Sonrasında saldırganlar kaçırdıkları taksinin şoförünü de öldürerek kayıplara karıştı.

Olayın duyulmasının ardından mahalleli ayaklanarak, bu saldırıya tepki gösterdi.

Ancak bu duruma polisin tepkisi daha sert oldu.

Aynı akşam Mehmet Gündüz adlı mahalleli, polis kurşunu sonucu hayatını kaybetti.

Olayların çıktığı anda ilk hedef PKK gösterilmişti.

Ancak bu iddiayı istihbaratın en deneyimli ismi Hanefi Avcı reddetti.

Tansiyonu düşürmek yerine atılan yasaklayıcı hamleler sonucu olaylar 15 Mart’ta Ümraniye’ye de sıçradı ve burada da 5 kişi hayatını kaybetti.

Ertesi gün, komitenin isteklerinin kabul edilmesi sonucu çatışmalar sona erdi.

– Dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe ‘Polis ateş etmedi’ gibi bir ifade kullanarak çok büyük tepki çekmişti.

– Ve yine dönemin emniyet müdürü Mehmet Ağar ve Başbakan Tansu Çiller hakkında suç duyurusunda bulunulmasına rağmen, hepsinde takipsizlik kararı çıktı.

– Aradan 20 yıl geçmesine rağmen ‘sır’ perdesi aralanamadı.

 

Sonuç:

Yukarıda derlediğimiz Türkiye’nin yakın tarihinde meydana gelen katliamlar, saldırılar ve ölümler yer almakta.

Bütün bu yaşanan gelişmelerin öncesinde, siyasi konjonktür otoritenin, otoritesini kaybetme korkusuna kapıldığını işaret etmekte.

Tam da bu noktada 1 Mayıs 2019 etkinlikleri, provokasyonlara açık bir durum arz etmekte! (virgül.at)

 

Yukarıda ki derleme, bir çok gazete haber ve makaleden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Yayınlama: 30.04.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.