Afişlerin dili | “Viyana seçimleri üzerinden bir siyasi görsel savaş eleştirisi”

Viyana’da 27 Nisan 2025’te gerçekleşecek belediye meclisi ve ilçe temsilciliği seçimleri öncesinde, siyasi partiler çeşitli mesajlar içeren afiş kampanyalarıyla seçmenlerin karşısına çıkıyor. Bu afişler, partilerin önceliklerini ve vaatlerini yansıtıyor.
Peki sadece bu kadar mı?
Viyana 2025 yerel seçimlerine günler kala, kent adeta dev bir açık hava propaganda alanına dönüşmüş durumda. Afiş panoları, tramvay durakları, otobüs üstleri ve sosyal medya ekranları, partilerin yalnızca fikirlerini değil, duygularını ve kimliklerini satmaya çalıştığı bir arenaya dönüştü. Bu artık sadece bir seçim değil, anlam, algı ve aidiyet savaşına dönüştü.
Viyana sokaklarındaki afişler, klasik bir seçim tanıtımından çok bir duygu mühendisliği çalışmasını andırıyor. Partiler, büyük yüzler ve kısa sloganlarla seçmeni etkilemeye çalışıyor. Fakat bu sloganlar çoğu zaman politikadan çok reklam dünyasına aitmiş gibi görünüyor.
Seçmen neye oy veriyor?
Viyana 2025 yerel seçimleri bir kez daha gösteriyor ki, artık seçmen programlara değil, kimliklere, sembollere ve duygulara oy veriyor. Partiler de bu duruma uygun şekilde strateji geliştiriyor: daha az fikir, daha çok imaj. Daha az tartışma, daha çok slogan.
Bu süreç, seçmenin bilinçli bir tercihten çok, yönlendirilmiş bir algı tüketicisine dönüştüğü bir döneme işaret ediyor.
Dolayısıyla sormamız gereken soru şu: Bu bir seçim mi, yoksa sadece iyi paketlenmiş bir duygusal kampanya mı?
Afişlerin görsel dili
FPÖ
Slogan: “Viyana bizim şehrimiz. Kurallar da bizim.”
Görsel dili: Lider figürü doğrudan bakışla ve ciddi yüz ifadesiyle verilmiş. Koyu mavi fon, güvenlik ve otorite duygusu uyandırıyor. Göçmen karşıtı imalarla kutuplaştırıcı bir “biz ve onlar” dili kurulmuş.
Yeşiller
Slogan: “Viyana, sadece cesaret.”
Görsel dili: Afişlerde çeşitliliğe yer veriliyor; gençler, kadınlar, farklı etnik kökenlerden bireyler öne çıkıyor. Yeşil ve pastel tonlar, doğayla barışık, umut dolu bir atmosfer yaratıyor. Slogan ise şiirsel ama soyut.
ÖVP
Slogan: “Viyana, Viyana olarak kalsın.”
Görsel dili: Klasik bir burjuva estetiği tercih edilmiş. Düzgün giyimli, orta yaşlı adaylar; arka planda temiz sokaklar ve düzenli mimari. Siyah ve sarı tonlar istikrar mesajı veriyor. Görseller geçmişin güzelliğine atıf yapıyor.
SPÖ
Sloganlar: “İşimiz Viyana.” / “Birlikte daha güçlü.”
Görsel dili: Belediye başkanı Michael Ludwig büyük portrelerle öne çıkarılmış. Kırmızı renk baskın, klasik sosyal demokrat mesajlar yer alıyor. Afişlerde çok fazla çeşitlilik ve hareket yok; “sakin güç” imajı çiziliyor ama biraz yorgun da görünüyor.
KPÖ
Slogan: “Kazanç yerine yardım.”
Görsel dili: Minimalist tasarım, sade kırmızı-beyaz renkler, slogan merkeze yerleştirilmiş. Kimi afişlerde aday bile yok; doğrudan mesaj var. Kapitalizme karşı duruş görselle değil, kelimeyle veriliyor.
SÖZ
Sloganlar: “Söz senin!” / “Sen olmadan olmaz.”
Görsel dili: Kapsayıcı bir estetik kullanılmış. Başörtülü kadınlar, genç erkekler, göçmen figürleri yer alıyor. Renkler sıcak, samimi ve dikkat çekici. Adaylar seçmene yakın mesafede, neredeyse “yan komşu” gibi gösterilmiş.
NEOS + Yeşiller (ortak vurgu)
Slogan: “Sadece kendin için oy vermiyorsun.”
Görsel dili: Modern, renkli ve genç bir estetik var. Çevre, eğitim ve sosyal adalete dair simgeler afişlerde yer buluyor. Tasarımlar çağdaş, tipografi ise dijital medyada paylaşılabilir formatta.
Partilerin mesajları artık yalnızca sokakta değil, dijital mecralarda da yankılanıyor. Sponsorlu içerikler, duygusal videolar ve algoritmik hedeflemelerle seçmen neredeyse sürekli bir propaganda akışına maruz kalıyor. Bu durum, gerçeği değil, etkili olanı ön plana çıkarıyor.
Afişlerde artık vaat değil, duygu satılıyor. Partiler seçmeni “bilgilendirmeye” değil, onu bir hissin içine çekmeye çalışıyor: korku, umut, öfke ya da güven. Bu da seçim kampanyalarını politikadan çok psikolojiye yakın hale getiriyor.| ©DerVirgül