Araştırma: Aşırı Sağ FPÖ Nasıl Yükseldi?
7 Nisan 1956’da kurulan Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) yükseliş nedenlerini, Jörg Haider liderliği, Yugoslavya iç savaşı, BAWAG Skandalı, 2008 ekonomik kriz ve 2015 yazında başlayan mülteci dalgası başlıkları altında topladık.
Adem Çetin
Avusturya’da İkinci Cumhuriyet’in ilan edilmesinin ardından gerçekleşen tüm seçimlerde, 1990 yılının bitimine kadar Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) ile Avusturya Halk Partisi (ÖVP) iki ana akım siyasi güç olarak siyasi arenada yer edinmişlerdir.
Genellikle bu iki partinin ortaklığında oluşturulan büyük koalisyonlarla yönetilen ülke de zaman zaman 7 Nisan 1956’da kurulan Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) devreye girdi.
SPÖ-FPÖ ya da ÖVP-FPÖ koalisyonları şeklinde ülkeyi yönettiler.
O dönemlerde FPÖ’nün içinde bulunduğu koalisyon hükümetlerinde kritik bakanlıklar daha çok merkezi partilerde kalması sağlanarak, FPÖ’nün meşru zeminde ilerlemesinin önü kesilmekteydi.
Jörg Haider
1986 yılında partinin içindeki liberal kanadı tasfiye ederek, FPÖ’yü lideri olan Jörg Haider, partiyi Avrupa’da rol model bir aşırı sağ oluşum haline getirmeyi başardı.
1990’lara kadar aldığı en yüksek oy oranı 7 puan olan FPÖ, Yugoslavya iç savaşının sonucunda, Avusturya’ya yaşanan mülteci akınını, politik bir araca çevirerek oylarını artırmıştır.
1999 yılındaki genel seçimlerde ikinci parti olarak ÖVP liderliğindeki koalisyon hükümetinin ortağı oldu.
Jörg Haider’in radikal çıkış ve söylemleri, muhafazakâr ve milliyetçi çevrelerde yankı bulmuş, 1956 kuruluş tarihinden itibaren elde edilmiş en büyük siyasi başarıya imza atmıştır.
FPÖ’nün geniş kitleler tarafından kabul görmesi, Avusturya’nın büyük bir itibar kaybetmesine neden olmuş, Avusturya’yı, aşırı sağın merkezi konumunda görülmesine neden olmuştur.
FPÖ’nün Neden Olduğu Sonuçlar
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İsrail büyükelçilerini Viyana’dan çekmiş, on dört AB ülkesinin Avusturya’yı izole etmesi ve uluslararası kuruluşların önemli pozisyonlarına
Avusturya vatandaşlarının seçilmesinin engellenmesi sağlanmıştır.
FPÖ’nün Bölünmesi Veya Bölündürülmesi
2000’li yılların başında parti ikiye bölündün. Kimi kaynaklar tarafından, FPÖ’nün Avusturya’yı uluslar arası platformlarda zor durumda bıraktığı ve ülkedeki milliyetçi söylemlerin giderek, Nazi döneminin söylemleriyle içerik olarak benzerlik taşımasından dolayı, ‘’kızıl derin devlet’’ tarafından partiye kapsamlı ve sürece yayılmış bir operasyonun sonuçlandırılması olarak değerlendirildi.
Jörg Haider’in Avusturya’nın Geleceği için Birlik (Bündnis Zukunft Österreich-BZÖ) adıyla yeni bir parti kurdu.
Kurulan yeni parti güç kaybı nedeniyle, politik sistem içinde etkinliğini kaybetti. 2008 yılında Jörg Haider bir trafik kazası sonucu yaşamını yitirmesiyle bir dönem kapanmış gibi düşünüldü.
Heinz-Christian Strache Dönemi
Jörg Haider’in ölümü üzerine, BZÖ çevresindeki kitle, genç lider Heinz-Christian Strache’nin liderliğinde tekrar FPÖ etrafında bir araya geldiler.
FPÖ’nün Yükselişine Neden Olan Nesnel Koşullar
– Unutulmayan banka yolsuzluğu, ‘’BAWAG Skandalı’’; çok sayıda politikacı, üst düzeyde bürokrat ve bankacının içinde bulunduğu milyarlarca Euro’luk yolsuzluğun faturası ÖVP ve SPÖ partilerine kesildi ve güven kaybına neden oldu.
-2008 yılında merkez üssü ABD olan ve başta Avrupa olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz, Avusturya’da da büyüme oranlarında kendisini bariz hissettirdi.
– 1950’li yıllardan beri görülmedik oranlara ulaşan işsizliğin son beş senede istikrarlı bir şekilde artıyor olması.
– 2015 yılında Avrupa’nın mülteci sorunu karşısında SPÖ-ÖVP Avusturya Hükümeti, ilk başta Almanya çizgisinde hareket ederek kapılarını mültecilere açtı. FPÖ bunu fırsata çevirerek, kapsamlı bir şekilde mülteci karşıtı siyaset üreterek, Avusturyalıların artık güvende olmadıkları kanısını uyandırmayı başardı.
2017 Erken Genel Seçimleri
Almanya ve İskandinav ülkelerine geçiş güzergâhında olması vesilesiyle, 2015 yazında başlayan mülteci dalgasından Avrupa’da en fazla etkilenen ülkelerin başında Avusturya geldi.
Bu durum aşırı sağ için bulunmaz bir fırsattı ve FPÖ bu fırsatı, sonu iktidar ortaklığına uzanacak bir şekilde kullandı.
Bir Pazar günü aniden ÖVP genel başkanı olan Sebastian Kurz, FPÖ’nün kullandığı bu yöntemin çok oy getireceğini görmüş ve aynı yöntemle, 2017 genel seçimleri kampanyası görülmemiş bir ırkçı söylemlere sahne olmuştur.
Mülteci ve yabancı karşıtı söylemleri seçimlerden, ÖVP’yi birinci parti, FPÖ’yü üçüncü parti olarak çıkmasına neden oldu.
Seçim kampanyalarında, ortak mülteci ve yabancı karşıtı söylemler kendisini hükümette birlik olarak göstermiş ve ÖVP-FPÖ koalisyon hükümeti kurulmuştur.
Kritik Bakanlıklar
2017’de üç ay süren koalisyon görüşmelerinde tartışılan kritik bakanlıkların, FPÖ tarafından istenmesi ve bunu koalisyon kurulmasında ön şart olarak sunduğu, çok sonraları kamuoyunca öğrenilecekti. Strache, Başbakan Yardımcısı oldu.
Dış, İç, Ulaştırma ve Savunma Bakanlıkları FPÖ’nün kontrolüne geçti. FPÖ ilk icraat olarak, üç ayrı bölümde görev yapan istihbarat dairelerine, yasal ve yasa dışı müdahaleler gerçekleştirdi.
Ibiza Videosu
Avusturya’yı ‘göçmen ve mülteci istilasına’ karşı savunacağını söyleyen bir Avusturya milliyetçisinin, Avusturya devlet ihalelerini, belirli bir karşılık gözeterek Rus şirketlere nasıl vereceğinin videosudur, ‘’Ibisa Videosu’’.
2017’de gizlice çekilen bu pazarlık görüntüleri, FPÖ lideri Strache’nin istifa etmesine neden olmuş, arkasından koalisyon hükümetinin dağılmasına, Başbakan Kurz’un güven oyu alamamasına ve yine tekrardan erken genel seçim yapılmasına sebebiyet vermiştir.
Eylül ayında yapılacak olan 2019 seçimlerinde FPÖ’nün ne kadar oy kaybı yaşayacağını göreceğiz. Daha doğrusu, doğru soru şu olmalı: FPÖ oy kaybı yaşayacak mı? / Virgül,,,
© Bild:virgül