Araştırma | Avusturya’da yaşayan Türkiye kökenliler, iki medyaya da güvenmiyor
| Adem Hüyük
1990’ların ikinci yarısında İşçi Odaları [AK] seçimleri kapsamında yaptığım bir röportajla haber aktarmaya başladım. Gazetecilik eğitimimi üniversitede değil de sonradan özel derslerle almış olmamdan kaynaklı, o günden bugüne süre gelen bir gazeteci olmak/olamamak ikileminin ölümcül sorgulayıcısı olarak yürüdüm,- hiç durmadan…
Kendi haberciliğimi hep yargıladım. Bunu yaparken de haber aktardığımın toplumu da çok iyi analiz etmem gerektiği gerçeğini fark ettim.
Kamusal anlamda güven kaybı yaşamış bir topluma haber taşımak sanıldığı kadar kolay değilmiş […]
Ayrıca, okuma alışkanlığı olmayan insan toplulukları habere inandırmak ve anlaşılır olmak çok zor. Her şeyden önce, gazeteciliğin/gazetelerin demokrasilerdeki öneminin kavranmaması, gazetelerin veya gazetecilerin hepsinin bir gücün piyonları olarak, kendilerini yanıltmaya çalışan birer araç olarak görülmesini sağlamaktadır.
Uzun yıllar Almanya ve Avusturya’daki Türkiye kökenlilere haber ulaştırmaya çalışan olarak, Avusturya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin hem Avusturya medyasına hem de Türk medyasına genel bir güvensizlik durumu olduğunu söyleyebilirim.
Bu durumun altında yatan nedenler hem Avusturya medyasına hem de Türk medyasına yönelik farklı algı ve eleştiriler yatarken, yukarıda da belirttiğim gibi; okuma alışkanlığının yetersizliğinden doğan, haber/haberdar olma perspektiflerinden kaynaklanmaktadır.
Türk toplumu, Avusturya medyasının göçmenlere ve özellikle Türkiye kökenli bireylere yönelik olumsuz ve önyargılı bir söylem kullandığını düşünerek, Türklerin kültürel ve dini hassasiyetlerini bilinçli bir şekilde yok saydığına inanıyor.
Avusturya medyası tarafından, Türkiye kökenliler ülkenin sorunlu göçmen grubu olarak gösterilmek istediği algısı çok güçlü.
Özellikle üçüncü sayfa haberciliği yapan bulvar gazeteleri, [Son günlerde Viyana’da yaşanan trajik iki vakada olduğu gibi] tamamen tıklanmak ve okunmak amaçlı yaklaşımları, zaten gazete okuma alışkanlığı az olan Türkiye kökenlilerin gözünde, bütün Avusturya medyasının kendisine düşman olduğu hissine kapılmasını tetikliyor.
Türkçe haber yapan medya ya hiç güvenmiyor…
Bırakın güvenmeyi, Avusturya’da Türkçe haber aktaran gazeteci bile yok inancına sahipler.
Türkiye merkezli medyanın artık çok rağbet görmediği bilinen bir gerçek. Ancak, yerel Türkçe medya da kendisine bir yer edinememiş olarak güvensizlik kaybı yaşamaktadır.
Türkiye kökenli bireyler hem Avusturya hem de Türk medyasına güvenmedikleri için alternatif bilgi kaynaklarına yöneliyor. Özellikle sosyal medya, bireyler arasında birincil haber kaynağı haline geliyor. Facebook platformunda kurulan bir grubun, hiçbir habercilik vasfı olmadığı halde, geniş kitleler tarafından kabul görüyor ve inanılıyor.
2024 Medya Kullanım Davranışları
Österreichische Integrationsfonds ÖIF [Avusturya Entegrasyon Fonu] tarafından 2024 yani bu yıl yapılan bir ankette aracılığıyla, farklı medya türlerinin kullanım sıklığı ve bu medyalar için kullanılan dil de sorgulandı.
Genel olarak, sosyal medyanın yurt dışında doğmuş nüfus için Avusturya’da doğmuş nüfusa kıyasla çok daha büyük bir rol oynadığı söylenebilir.
Ankete katılan Avusturyalıların yüzde 58,9’u sosyal medyayı günlük olarak kullandıklarını belirtirken, Türkiye kökenliler arasında bu oran yüzde 70,4 olarak tespit edilmiştir.
Türkiye’de doğmuş nüfusun, televizyon/radyo gibi medya türlerini, yerli halkın yüzde 75,1’e karşı yüzde 60,3 ve gazete ile dergileri yine yerli halkın yüzde 50,6’ya karşı yüzde 33,4 günlük olarak kullanma oranları, Avusturya’da doğmuş nüfusa kıyasla belirgin şekilde düşük olduğu gürüldü.
Televizyon/radyo izleyen veya dinleyen Türkiye kökenlilerin yüzde 43,6’sı ve sosyal medyayı kullananların yüzde 44,7’si bu medyaları anadillerinde tercih ederken, gazete ve dergileri Türkçe okuyanların oranı belirgin şekilde daha düşüktür: yüzde 46,5’i bunları Almanca, yüzde 30,3’ü ise anadilinde okumaktadır.
“Tüccar kafasıyla gazeteci olunmaz!”
Gazetecilik, gerçeklerin peşinde koşmayı, söz hakkı olmayanlara daha çok söz hakkı vermeyi, halkı bilgilendirmeyi ve gerektiğinde iktidar odaklarını sorgulamayı gerektirir. Tüccar kafası ise daha çok kâr-zarar mantığıyla hareket etmeyi, duygulardan ve etik ilkelerden çok kazanç hesaplarına odaklanmayı temsil eder.
Ancak toplum, tüccar kafasında sözüm ona gazetecileri destekliyorsa ne yapılmalıdır?
Daha anlaşılır olması için, şu şekil izah edeyim; Avusturya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin büyük bir çoğunluğu, tüccar kafasındaki anlayışa prim veriyor ve sonra gazeteci yok diyerek güvensizlik yaşıyorsa ne yapmalı? | ©DerVirgül
Devam edecek…