Araştırma | Devlet-Sivil Toplum ve Türkiye Göçmenleri

Avusturya’da yaşayan Türkiye toplumu, Türkiye’deki sivil toplum bilinciyle yoğrulmuş ve bu yoğrulma aradan gecen 60 yıla rağmen değişmemiştir. İmparatorluktaki ‘hanedan kutsallığı,’ cumhuriyette ‘devlet kutsallığına’ dönüşmüş, devletin sivil toplum için var olduğu bilinci hiçbir dönem kavranamamış / kavranılması istenmemiştir. Avusturya’da kurulan ilk dernekten günümüze uzanan bir süreç (…)

Araştırma | Devlet-Sivil Toplum ve Türkiye Göçmenleri

Adem Hüyük 

Tarım devriminin yaşanmasından sonra kendisini gösteren ‘’Devlet’’ olgusu, aynı zamanda bir ‘’toplum’’ döneminin de bitmesi ile başlamıştır- ancak insanlık tarihinde devlet ‘düşüncesinin’ ne zaman ortaya çıktığı bilinmemektedir.

İlkçağda Platon ve Aristoteles, birey ve toplumun ortak mutluluğunu esas alan bir devlet teorisi ileri sürmüşlerdir.

‘’Platon, devleti toplumu doğal olan iş bölümüne dayandırmıştır.

Devleti canlı bir organizma gibi düşünmektedir.

Ona göre devletin her organı ancak bütün yapı içinde yaşamını sürdürebilecektir.

Bu nedenle birey toplum dışında var olamayacak toplum da bireylerle var olacaktır.’’

Devlet En basit ‘sözlük’ anlamıyla, ‘’Ortak bir hayatı ve kültürü paylaşan bir toplumda, bu toplumu düzenleme, bu topluma güvenlik, refah ve huzur sağlama amacını güden ve bu amaca yönelik olarak kanun koyma, bu kanunları uygulama, yargılama, cezalandırma gibi güçlere sahip olan kurumdur.’’ (Alıntı)

Platon, siyaset felsefesinin en temel olgusu olan devlet kuramı hakkında, ‘’Devlet birlikte yaşama zorunluluğundan doğan, doğal bir oluşum-dur’’ der.

Ancak soyut bir oluşumun, somut topluluğa hükmetmesi, beraberinde diyalektik karşıtlığı doğurmuş ve “karşıtların birliği ve çatışması” sürecini başlatmıştır. 

Diğer bir deyişle, devlet, kendi içerisinde ilişkiler ağı oluşturması ve bu ilişkiler içerisinde olanlar ve olmayanlar gibi bir ayrıma gidilmesi, beraberinde karşıtını doğurmuştur.

Bu karşıt ‘’Sivil Toplumdur’’

Sivil toplum kavramının düşünsel temelleri en az devlet olgusunun çıkış tarihine kadar dayanmaktadır.

Ama sivil toplum kavramının teorik temellerinin, iki yüz yıllık bir geçmişi bulunmaktadır.

Sivil toplumun sözlük anlamı ‘’Bir devletin otoritesi altında varlık gösterip kanunla yaşayan, devletten bağımsız, gönüllülük esasına dayanan örgütlü bir topluluktur.’’ (Alıntı)

Öte yandan, sivil toplum, devlet, özgürlük ve eşitlik gibi kavramları temele alarak devletin iktidar gücünün ilkelerini ve sınırlarını inceler ve belirler- sivil toplum istemediği sürece bir devlet kurulamaz. 

Bir toplumun, objektif ve sübjektif koşulları, o topluma hükmedecek devletin karakter yapısını belirler. 

Bütün bunların ışığında, devlet sivil toplumdan daha üstün olmadığı gibi, varlık nedeni de toplumun ta kendisidir. 

Sivil toplum kavramının teorik temellerinin atılması, devlet otoritesinde endişe yaratmış ve özellikle hanedanların yıkılmasında sivil toplum bilinci önemli bir rol oynamıştır. 

Devlet gücünü, sivil toplumdan almadığı sürece, güçlü sayılmayacağı gibi, her gün yıkılma korkusu içerisinde daha da otoriter bir yapıya dönüşecektir. 

Sivil Toplum Örgütleri 

Yaşadığımız Avusturya, dernekler bakımından çok zengin ve çok çeşitliliği olan bir ülke.

Ülkenin de katıldığı ikinci dünya savaşında, sivil toplum örgütlerinin birer siyasi oluşum gibi mücadele vermesi, ülke de gururla anlatılır. 

12 Şubat 1934 tarihinde, başta Viyana’da yaşanan silahlı sokak çatışmalarında, sivil meslek örgütleri, Almanya ve İtalya faşizmine karşı amansız bir savaşa girmiş ve dünyada nitelik bakımdan bir örneği olmayan İşçi Odaları’nı (AK) tekrar etkin kılmışlardır. 

Avusturya tarihi birikimi bakımından, Avrupa’da en çok sivil toplum örgütüne sahip ülkeler arasında ilk sırada yer almaktadır. 

Dernekler Cenneti Avusturya’da Türkiyeli Sivil Toplum 

• Türkiye Göçmenlerinin Dernekleşme Konusunda Tarihsel Gelişimi

Avusturya’da yaşayan Türkiye toplumu, Türkiye’deki sivil toplum bilinciyle yoğrulmuş ve bu yoğrulma aradan gecen 60 yıla rağmen değişmemiştir. 

İmparatorluktaki ‘hanedan kutsallığı,’ cumhuriyette ‘devlet kutsallığına’ dönüşmüş, devletin sivil toplum için var olduğu bilinci hiçbir dönem kavranamamış/kavranılması istenmemiştir. 

Otoriteye olan bağımlılık, Avusturya’da kurulan her göçmen derneği, ideolojik veya dinsel bir yapının uzantısı olmuş, sivil inisiyatif en temel sorunlar karşısında bile merkeze sorulmadan kullanılamamıştır.  

Türkiye’nin kırsal alanlarından misafir işçi olarak gelen emekçi kesim, dönemin ideolojik gelişmelerinden uzak durarak, kendilerine ayırılan konteyner evlerden, normal evlere geçerek, misafir işçiliğin biteceğini, yerleşik düzene geçileceğini, farkında olmadan işaret etmişlerdir.

Her şeyden bağımsız sadece ekonomik şartlanmanın olduğu yıllar, yine Türkiye eksenli gelişmeler üzerine kısa sürmüş, sivil toplum adı altında partizanlık başlamıştır. 

Sağcı Sağcıyı, Solcu Solcuyu Buldu

1970’lerin ilk yarısının bitmesi ve 1974 Türkiye’de genel af ilan edilmesi sonrasında, yurt dışına çıkan aftan yararlanmış siyasi tutuklular, Avusturya’da dernekleşmede yeni bir dönem başlattılar.

Kendisine birleştirici bir güç arayan Türkiye işçileri, hemşeri ve dini eksen etrafında bir araya gelirken, ideolojik, etnik ve mezhepsel oluşumların içerisinde kendilerini buldular.

Her işçi kendisini yakın gördüğü oluşumun içerisinde yer aldı.

Birleşmek Ayrıştırdı

1980’ler den hemen sonra, çeşitli dernekleşme tecrübesi kazanan Türkiye göçmenleri, örgütlenmenin kültürel boyutundan, siyasal boyutuna tam geçiş yaşadı.

Her göçmen kendisini ifade eden derneğin içerisinde yer alarak, bir birleşme sağlamış olsa da, diğer dernekler içerisinde yer alan göçmenlerle de kendisini ayrıştırmış olacaktı.

Bu ayrışma, ideolojik boyutlarda devam etmeye yüz tutmasının en önemli etkenlerden birisi, 12 Eylül Askeri Darbe sonrası, Türkiye’den kaçan veya gelen siyasal anlamda donanımlı insanların sayesinde oldu.

Avusturya’da neredeyse, Türkiye’de var olan her siyasal akımın bir derneği oluştu.

1980 ve öncesi Türkiye ile ideolojik bağlantıları olan dernekler ve sonrasında federasyonlar kuruldu.

Göçmenlerin Oluşturduğu Dernekler

• (Bu bölümde verdiğimiz bilgiler: Hüseyin Şimşek tarafından yazılan, ‘’Türkiye’den Avusturya’ya Göçün 50 Yılı’’ kitabından yararlanılarak kaleme alınmıştır.) 

İlk Sol Dernek: Avusturya-Türk Öğrenci Derneği (ATÖD) 1964 yılında kuruldu.

Avusturya’da üniversite okumak için gelen öğrenciler tarafından kuruldu.

Ama o dönem Türkiye’den işçi gelmediği için, bu dernek diğerlerinden ayrı yer tutmaktadır.

Avusturya’da yaşayan Türkiye göçmenlerinin bu günkü siyasal ve kültürel alt yapısını belirleyen dernekler, özünde Türkiye ile paralele biçimlenmiş ve bu biçimlenme, Avusturya’da yerli halkla birlikte yaşamın önünü, bilerek veya bilmeyerek kesmiştir.

1970’lerden itibaren kurulan derneklere göz attığımızda, 2021 yılında neden hala, entegre sorunu yaşandığının yanıtını bulmuş oluyoruz.

1968 Viyana Türk İşçi ve Gençlik Derneği 

ATÖD’lü öğrencilerinde içinde yer aldığı, işçilerin ve öğrencilerin birlikte kurdukları dernek.

İlk Sağ Dernek: 1978 Avusturya Türk Federasyonu 

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Avusturya yapılanması olarak faaliyet gösterdi.

1978 Vorarlberg Türk Halkevi 

Avusturya’nın en batısında yer almış bu dernek hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır.

1980 İslam Kültür Merkezleri Birliği 

‘’Süleymancılar’’ olarak bilinen cemaat, ilk derneklerini 1973 yılında Vorarlberg’de açtı.

1982 Avusturya Türkiye Dostluk Derneği 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) taraftarlarının kurduğu dernek, halen aktif.

1987 Avusturya İslam Federasyonu 

‘’Milli Görüş Hareketi’’ olarak bilinen yapılanma, Milli Görüş’ün ilk derneği 1976 yılında Almanya’da açıldı.

1989 Avusturya Nur Cemaati 

Kadınların en yoğun olarak katılım sağladığı cemaat olarak ta bilinen kurum, ilk Almanya’da 1967 yılında örgütlendi.

1989 Alevi-Bektaşi Anadolu Kültür Derneği

Aşağı Avusturya Eyaleti ST Pölten kentinde kurulan derneğin en önemli özelliği, bir Alevi oluşumunun  isminin içerisinde, Türkiye’de dahil, ilk defa  ‘Alevi’ ibaresinin bulunmasıdır.

1990 Avusturya Türk İslam Birliği (ATİB)

ATİB, kurulduğundan beri, Avusturya’da en etkili İslami kurum haline geldi.

ATİB direk olarak, TC. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yönetiliyor.

1991 Viyana Alevi Kültür Birliği

Avusturya’da yaşadığı tahmin edilen Alevi nüfusun büyük bir çoğunluğunun Viyana’da yaşadığı gerekçesiyle, Aleviler ikinci dernek yeri olarak başkenti seçtiler.

1993 Avusturya Nizam-ı Alem Ocakları 

Türkiye’de Muhsin Yazıcıoğlu önderliğinde, MHP’den ayrılanların kurduğu ‘’Büyük Birlik Partisi’’ taraftarları tarafından kuruldu.

1995 Avusturya Atatürkçü Düşünce Derneği 

Türkiye’de faaliyet gösteren ADD çizgisinde örgütlülük yapmakta.

1998 Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DIDF) 

Almanya merkezli federasyon, Avusturya’da işçi ve öğrenciler tarafından kuruldu.

2001 Uluslararası Öğrenci Aktivitelerini Destekleme Derneği 

15 Temmuz darbe girişiminde bulunan, Fethullah Gülen Cemaati taraftarları tarafından kuruldu.

Örgütlenmeye, diğerlerine göre geç başlamış olsa da, hızlı gelişim sağlama, büyüme ve yayılmada, rakip tanımayan bir konumdaydı.

Darbe girişimi sonrasında yer altına çekildikleri söylense de, 16 Temmuz günü bir çoğu AK Parti saflarında yer alarak, şimdilerde AK Partiyi, partililerden daha çok savunur durumda oldukları da görülmekte. 

2004 Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) 

Merkezi Almanya’da olan ve açılışını da dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan yapmıştır.

UETD, bugüne kadarki çalışmalarında, AK Parti’nin Avrupa temsilcisi olduğunu ortaya koymuştur.

UETD, Bosna-Hersek’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı kapalı salon mitinginde ismini değiştirdi.

2013 CHP Avusturya Birliği 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Avrupa ülkelerinde yeni bir örgütlenme dönemi başlatmasıyla, CHP Avusturya Birliği kuruldu.

Yukarıda sıraladığımız dernek ve federasyonlar, Avusturya’da öne çıkanlardır.

(Tabi ki burada ismini hatırlamadığımız veya gözden kaçırdığımız birçok dernek ve federasyon mevcut. Hepsini tek tek yazmamızın olanağı olmadığından, ismini yazmadığımız kurumlara karşı herhangi bir art niyet taşımadığımızı belirtmekte yarar görüyoruz.)

Adı geçen bütün dernek ve federasyonların Türkiye ile bir ideolojik bağlantısı bulunmakta.

Dolayısıyla, Avusturya’da yaşayan Türkiye göçmenlerinin içinde bulundukları duruma objektif yaklaşma olasılıkları çok sınırlıdır.

Çünkü her yapılanma, ideolojik beslenmeyi dışarıdan aldığından, somut koşullar üzerinden politika üretemez ve çözüm sunamaz.

Gelişmeler karşısında somut adımlar atılsa bile, bu adım ideolojik beslenmenin sunduğu sübjektif nedenlerle sınırlı kalmaktadır.

Gelinen aşamada, köklü dernekler donanımlı yeni bir nesil yetiştirmekte sınırlı kalmış, Avusturya özgülünde, yabancılara karşı ortaya konan siyaset ve yaptırımlar karşısında, kendi iç dünyasından bağımsız kararlar alamamışlardır.

Avusturya hükümetleri tarafından yakından takip edilen bu yapılanmaların, Avusturya’nın çıkarlarına dokunmadığı sürece yararlı görülmüştür.

Çünkü bu yapılanmalar, Türkiye göçmenlerini kendi içlerinde derin kırılmalar ve bölünmeler yarattığından, faydalı görülmüştür.

Türkiye göçmenlerinin ortak sorunlar karşısında bile, Avusturya özgülünde bir araya gelememeleri, yabancılar üzerindeki baskı araçlarının kullanılmasını kolaylaştırmaktadır.

1970’den bu güne, kurulan bütün dernekler kendi çaplarında tabi ki yararlı işler yapmışlardır.

Ama yabancıları, kendi içerisinde gettolaştıran, bunun etkisiyle, Avusturya’daki yaşama karşı da gettolaştırdığı tartışma götürmez bir gerçektir.

Türkiyeli göçmenlerin oluşturduğu dernekler, Avusturya cephesinde paralel yaşamlar olarak nitelendirilmiş olsa da, her türlü siyasi malzeme olarak kullanılmıştır. 

Bu kimi zaman derneklerin kitlesinden oy devşirme, kimi zaman ise o dernekleri hedef alarak, yerli halkın oylarını almak şeklinde süre gelmiştir. 

Avusturya siyasetinde iki türlü kullanılan/kullanılmak istenilen dernekler, Türkiye’nin Avusturya’daki resmi temsilcileri tarafından da ilgi görmekte ve kimi zaman ortak faaliyetler düzenlenmektedir. 

Son üç yıl zarfı içerisinde, Türkiye resmi temsilcilerinin öncü olduğu birden fazla dernek kurulmuştur. 

Türkiyeli göçmenlerin oluşturduğu derneklerin daha etkin ve daha vasıflı bir statüye kavuşması için, hem Avusturya kanadından hem de Türkiye kanadından olumlu yaklaşımlar sergilenmişse olsa da – derneklerin dört duvar görevi görmekten ileriye gidemediği de sorgulanması yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. | © DerVirgül

© Bild: DerVirgül 

Kaynaklar: Türkiye’den Avusturya’ya Göçün 50 Yılı (Hüseyin Şimşek) / Devlet Teorisi / Tarımın Toplumsal Düzen Üzerine Etkisi / Sivil Toplum ve Siyasal Teori / Siyaset Felsefesi / 12 Şubat 1934’te Ne Yaşandı? (Virgül’ün 12.02.2021 tarihli makalesi)

Yayınlama: 04.03.2021
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.