Araştırma | Mitolojilerin kıyaslanamazlığı | Türk mitolojisi
| Derleyen Adem Hüyük
Öteden beri Yunan mitolojisine merakım ve bunun sonucu olarak araştırmam, yakın çevrem tarafından popülizmi besleyici bilgi arayışı ve onun bir parçası olma ve bilinç altı yansıması olarak bu davranışın Avrupa entelektüel çevrelerin post modern bilinmezliğinden etkilenme olduğunu ve dolayısyla devamlılığın bir parçası olma eleştirisi üzerine, Türk mitolojisini haddim olmadan araştırarak, kendimce kıyaslama seviyesizliğine girdim. Bilgi konusunda kibrin ve bencilliğin hükmü olmadığına inandığım için, hadsiz ve seviye/seviyesiz gibi tanımlamaları, kendim dahil buna uygun davranışlarda bulunan herkes için, erdem ve bilgi sahibi olanların hakkını savunmak için kullanmayı kendime de haklı bir davranış olarak görmüyorum. “Neyse”
İzmir’de gezindiğim kitapçılarda bulduğum Türk mitolojisi üzerine kitapları alarak Kuşadası’na gitmiştim, o yaz tatilinde…
Kıyaslama yapmak gibi bir bilgi yeterliliğim olmadığı gibi, bu makalede de sizlere öneri sunmak gibi bir iddiamda yok.
Sadece konu dahilinde bir araştırma yaparak sonuca ulaşmak değil, başlangıca varmak gibi bir çaba içerisinde olduğumu belirtmek isterim…
Mitolojinin Özellikleri
Efsaneler konu itibarıyla tanrıları, kahramanları ve doğaüstü varlıkları konu alan anlatılardır. Uyumlu bir sistem içerisinde düzenlenmiş olup, çoğunlukla geleneksel sözlü aktarımlar yoluyla (ozanlar, baksılar, manasçılar, rahipler) yayılarak canlı kalırlar. Sıklıkla ilgili oldukları topluluğun dinî veya ruhânî yaşantıları ile bağıntılı olan mitler, topluluktaki bu ruhânî mevkilerini kaybettikleri zaman, yani topluluğun ruhânî yapısıyla aralarındaki bağ koptuğu zaman, mitolojik niteliklerini yitirir ve folklora ait söylenceler veya peri masalları haline dönüşürler. Folklorbilimcilere göre, -ki bu disiplin hem seküler hem de kutsal söylencelerin incelenmesini içerir- bir mit, gücünün bir kısmını topluluğun (en azından belirli bir kısmının) ona olan inancından ve doğru olarak kabul edilmesinden alır. Folklor incelemelerinde, tüm kutsal geleneklerin birikimi vardır ve terimin kullanımında, günlük kullanımındakine benzer, herhangi bir kötüleme, aşağılama bulunmamaktadır. Örneğin bir dinin hem kendi mitolojisinden hem de tekil olarak içerdiği mitlerden ayrı ayrı söz edilebilir. Bu durum tamamen bilimsel ve tarafsız bir yaklaşım olup, mitler açısından herhangi bir kötüleme ve aşağılama amacı da barındırmaz. Efsaneler sıklıkla gerek evrenin gerekse yerel bölgenin ortaya çıkışını açıklama amacı taşır. Örneğin sırasıyla yaratılış efsaneleri ve kuruluş efsaneleri gibi. Efsaneler ayrıca doğa olaylarının, başka şekilde açıklanamayan kültürel âdetlerin açıklanması amacını da taşır. Genel olarak efsanelerin doğal anlamda basit bir izah sunmayan herhangi bir şeyi açıklamak için kullanıldığı da söylenebilir. Mitoloji terimi Yunan mitolojisi veya Roma mitolojisi formunda olduğu gibi sıklıkla eski kültürlerin antik hikâyelerine atfen kullanılmaktadır. Bazı efsaneler orijinal olarak sözel bir geleneğin ürünüyken zamanla yazılı hâle gelmişlerdir. Çoğu efsanenin başlangıç noktası aynı iken değişik coğrafya ve kültürlerden etkilenerek farklılaşmış, birbirinden farklı anlatılar haline dönüşmüş, orijinal olanı ancak mitologların anlayabileceği kadar kompleks halde kalmışlardır.
Başlayalım: Yunan mitolojisi, antik Yunan kültürünün birçok yönünü şekillendirmiştir. Bu mitler, Yunan sanatında, edebiyatında, tiyatrosunda ve dini uygulamalarında önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca, Roma mitolojisi ve diğer birçok kültür üzerinde de büyük bir etkisi olmuştur.
Bu mitolojik öyküler, zamanla Batı edebiyatı ve sanatının temel taşlarından biri haline gelmiş ve modern zamanlarda da popülerliğini korumuştur. Yunan mitolojisi, günümüzde de edebi eserler, filmler, tiyatro oyunları ve diğer medya formlarında sıkça işlenen bir konudur.
Efsanelerin günümüzde anlam kazanması
Narkissos, antik Yunan mitolojisinde çok yakışıklı bir genç olarak tanınır. Efsaneye göre, Narkissos o kadar güzelmiş ki birçok kişi ona âşık olurmuş, ancak o hiç kimseye karşılık vermezmiş. Bir gün, su perisi Ekho (Echo) ona âşık olmuş, ama Narkissos onu reddetmiş. Bu durum üzerine Ekho üzüntüsünden yavaş yavaş eriyip kaybolmuş ve geriye sadece sesi kalmış.
Tanrılar, Narkissos’un bu duyarsız davranışlarını cezalandırmak istemiş. Bir gün Narkissos, su içmek için durduğu bir gölette kendi yansımasını görmüş ve bu görüntüye aşık olmuş. Kendi yansımasına aşık olup ona dokunmaya çalıştıkça başarısız olmuş ve sonunda bu imkansız aşk yüzünden ölmüş. Ölümünden sonra tanrılar, onu bir nergis çiçeğine (narcissus) dönüştürmüşler. [Narsisizm, modern psikolojide bir kişilik özelliği veya bozukluğu olarak tanımlanır.]
Narsisizm uzmanlar tarafından, kişinin kendisine aşırı derecede hayranlık duyması ve başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını göz ardı etmesi durumudur diye açıklanmaktadır. Bu davranış biçiminin Yunan mitolojisinde önemli bir yer edindiği bilinmekte.
Narsisizm tespiti sadece bir örnek olarak görülmelidir. Yunan mitolojisi, birçok kültürel, dini ve felsefi konuyu kapsayan geniş bir öykü koleksiyonudur ve antik Yunan toplumu için büyük bir öneme sahipti.
Türk mitolojisi…
Türk mitolojisi, Türk halklarının tarih boyunca inandığı, kültürel miraslarının bir parçası olan mitler, efsaneler ve destanlardan oluşur. Bu mitoloji, Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar uzanan geniş coğrafyada gelişmiş ve zaman içinde çeşitli unsurlarla zenginleşmiştir. Türk mitolojisi, Şamanizm’in etkileriyle de şekillenmiş olup, doğaüstü varlıklar, tanrılar, kahramanlar ve yaratılış hikayeleri gibi unsurlar içerir.
Türkler “töre” adını verdikleri sözlü yasaları gibi destanlarına da sadık kalmış ve onları nesilden nesile sözlü ve daha sonra yazılı bir şekilde aktararak korumuşlardır. Bugün, Türk mitolojisi bütün zenginliğiyle bu sayede vücut bulmuştur.
“Asya’nın en uzak köşesinden, Sibirya’nın balta girmemiş ormanlarından bir millet demir dağını eriterek, bir bozkurdun rehberliğinde tarih sahnesine çıktı. Onları ilk görenler ve onlar ilk Boyun eğenler Çin’liler oldu. İsimleri bile güç kuvvet anlamına geliyordu. Onlara Türk’ler deniyordu.
Dünyada hemen her milletin mitolojisi vardır elbette; fakat Türklerin, mitolojinin ötesinde kahramanlık destanları mevcuttur. Türk’ler tarih yazıcılığı yapmasa da kahramanlarıyla ve kahramanlıklarıyla destanlar yazmışlardır. İşte Türk mitolojisinin omurgasını söz konusu bu destanlar teşkil eder. Pagan bir inancın aksine, tek tanrı (Gök Tanrı) inancını benimseyen bu millet, kahramanlıkta bir sınır tanımamış ve destanlarına motif bu kahramanlıkları işlemişlerdir.
Destanlar, efsanevi devirlerden sonraki zamanlarda doğarlar ve pek çok mitolojik unsurları ihtiva ederler. Fakat Türk destanları dünya mitolojisinin aksine gerçeğe en yakın olanlarıdır. Gerek İslamiyet öncesi ve gerekse İslamiyet etkisindeki Türk destanları kılıç, at, savaş ve yiğitlik üzerine örülmüştür.
Türk’ler gittikleri her yerde bir destan yazmaktan geri durmamıştır. Yaratılış Destanı, Oğuz Kağan Destanı, Attila Destanı, Bozkurt ve Ergenekon Destanları, Türeyiş ve Göç Destanları, Alper Tunga Destanı, Şu Destanı gibi destanlar farklı coğrafyalarda; ama aynı kahramanlar tarafından yazılmıştır. Türk Mitolojisi baştan sona cesaretle örülen serüvenler ve kahramanlıklarla dolu, derin destanlar bütünüdür.
Türk Mitolojisi’nde yer alan pek çok Yaratılış Destanları ve efsanelere göre Tanrı önce yeri sonra da göğü yaratmıştı. Manas Destanı’nda Manas and içerken “Göğsü tüylü yağız yer beni vursun, dipsiz yüksek mavi gök, keskin ay baltam beni parçalasın.”
Milletlerin, tarihi açık-seçik bilinmeyen devrelerindeki hayatlarını yakından ilgilendiren ve daha sonraki yaşayışları üzerinde de izler bırakan savaşları, zafer ve mağlubiyetleri, göçleri, kıtlık ve daha başka felâketleri ya da mutlulukları din, fazilet ve millî kahramanlık maceraları şeklinde anlatan manzum hikâyelerdir. Destanlar, efsanevî devirlerden sonraki zamanlarda doğarlar ve pek çok mitolojik unsurları ihtiva ederler. Destanlar, insanın meydana getirdiği ilk sanat eserleri arasında yer alır. Ancak destanlar ferdî eserler değildir. Konularını ve o konu etrafındaki kahramanlarını, hatta kahramanların maceralarını milletin ortak hayali yaratır. Bu sebeple 200 beyitlik bir destan, yıllar sonra karşımıza 2000 beyitlik bir destan olarak çıkabilir. Destanlarda beyit sayısı eksilmez daima artar. Bu da destanların halk arasında gördüğü ilgiyle doğrudan orantılıdır. Çünkü halk sevdiği kahramana hayalinde yaşattığıpek çok özellikleri de yakıştırır. Destanlar hem tarihî, hem de psikolojik özellikler taşırlar. Tarihi vesika olarak destanları kullanmak istiyorsak, destanlardaki ilâveleri gerçek olaylardan çok iyi bir şekilde ayırmalıyız. Destanlar, sözlü olarak dilden dile geçer. Zaman içinde değişikliklere de uğrarlar.
Bu destanlar toplanıncaya ve yazıya geçirilinceye kadar uzun bir “oluş devresi” geçirirler. Nihayet bir şair çıkıp sözlü ve parça parça olan bu halk ürünlerini toplar, bir araya getirir, özel üslûbuyla işler, ona edebî kimliğini kazandırır. Böylece bir “millî destan” doğmuş olur.
“Türk destanları, meydana geldikleri tarihte, ait oldukları milletin ortak ülküsünü belirtirler. Bu özelliklerinden dolayı, millet hayatında önemli yer tutarlar. Milletin kendilerine güven duymalarını sağlar ve yeni nesillerde milli şuurun gelişmesinde yardımcı olurlar. Zaman içinde uzaklaşılan milli benliğe, dönüşü kolaylaştırırlar.
Dikkatle incelendiğinde Türk mitolojisi gerek İslamiyet’ten önce gerekse İslamiyet’tin etkisinde olduğu süre boyunca destanlardan ibaret olduğu görülür. Zaman zaman manzum şekilde yazılan bu destanlar, dünyada başka hiçbir mitolojide olmayan bir yapıya ve hüviyete sahiptirler. Burada ana tema yiğitlik ve kahramanlıktır.
Destanlar, halk dilinde asırlarca yaşadıktan sonra yazıya geçirilmişlerdir. Bu zaman içinde destanlar Türklerin duygu, düşünce, görgü, haya ve hatıralarıyla zenginleşir. Tarihin ister istemez birbirine benzeyen nice kahramanları ve kahramanlık olayları, bu destanlarda birbiriyle kaynaşmış ve tarih içinde Türk fazilet ve kahramanlığını özetleyen birer örnek olmuştur. | ©Der Virgül
Kaynaklar: Türk Mitolojisi /Anthony E. Oceaan / Oktay Aslanapa, Türk Sanatı I-II, İstanbul 1972-1973./ Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi/ Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları/ Karl Kerényi, Yunan mitolojisi/ Rafet Elçi, Platon’un Aşkı….