Avusturya medyasının ırkçı haberlerine bilimsel yanıt | Ya göçmenler olmasaydı?

Avusturya medyasının ırkçı haberlerine bilimsel yanıt | Ya göçmenler olmasaydı?

| Adem Hüyük

Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, Avusturya’da da en çok okunan gazete türü bulvar gazeteciliğidir. Ülkede üçüncü sayfa haberciliğiyle öne çıkan iki ana medya kuruluşu Österreich ve Heute gazeteleridir. Ancak, hiçbir siyasi duruş sergilemediği iddiasında olan Kronen Zeitung da bu iki gazeteyi geride bırakarak ülkede yapay gündem yaratma konusunda öncü rol oynamaktadır.

Bu üç gazete, birbirleriyle rekabet hâlinde olduklarından, dikkat çekmek ve daha fazla okuyucu kazanmak adına göçmenleri hedef alan sansasyonel haberler üretmektedir. Çarpıtılmış ve abartılmış içeriklerle servis edilen bu haberler, göçmenleri zor durumda bırakırken, toplumda da nefretin körüklenmesine sebep olmaktadır.

Bu yayın organları, Avusturya’daki Türkiye kökenli bazı kişileri muhabir olarak resmi kayda almadan, yalnızca güven ilişkisi kurdukları bireylerden bilgi ve görseller alarak çalışmaktadır. Ayrıca, Der Virgül aracılığıyla bireysel olarak Adem Hüyük ile çalışmak istediklerini defalarca tarafımıza bildirmiş, ancak bu talepler her seferinde reddedilmiştir.

Bu kuruluşlar, Der Virgül’e güvenerek haber, fotoğraf ve video paylaşan okuyucuların sunduğu materyalleri, kendi sansasyonel haber akışlarına malzeme yapmak, göçmenleri toplum içinde daha da istenmeyen bir konuma itmek istemektedirler. Ancak bugüne kadar Der Virgül, bu tür yayın organlarına para karşılığında haber, fotoğraf veya video satmamış ve bundan sonra da satmayacaktır. Bu, okuyucularımıza verdiğimiz bir sözdür. Eğer bu sözümüzü unutursak, Der Virgül sizlere feda olsun!

Irkçı haberlerin toplumsal sonuçları

Bulvar gazeteleri, göçmenler üzerinden popüler kültür ve sansasyonel haberler üreterek rant sağlamaktadır. Ancak bu haberler, nedenselliğinden kopuk, yüzeysel ve soyut olarak verildiğinden, toplumda derinlemesine ırkçı bir algının oluşmasına neden olmaktadır.

Örneğin, Kronen Zeitung, Viyana’daki bir lisede Almanca dersinde İncil’den bir bölüm okumak isteyen bir öğrencinin, öğretmeni tarafından reddedildiğini haberleştirmiştir. İlk haberin ardından, gazete yeni bir gelişme olduğunu iddia ederek, Linz’deki bir ilkokulda Ramazan ayında bir matematik sınavının ertelendiğini ileri sürmüştür. Gazetenin sunduğu haberde, bir annenin “Paskalya’da Hristiyan bayramını konu alan hiçbir film gösterilmedi. Ancak Ramazan ayında şeker bayramına dair bir belgesel izlendi.” şeklindeki sözlerine yer verilerek, ülkedeki dini dengelerin değiştiği ve göçmenlerin lehine bir kayma yaşandığı ima edilmiştir.

Bu olayın hemen ardından Heute gazetesi de göçmen odaklı bir haber yayınlayarak rekabete girmiştir. Gazete, Viyana’daki bir öğretmenle röportaj yaparak, entegrasyon sınıflarındaki zorlukları ele almıştır. Röportajda, öğretmenin sınıfında yalnızca iki öğrencinin ana dili Almanca olduğu vurgulanarak, dolaylı yoldan göçmen çocukların eğitimde sorunlara neden olduğu mesajı verilmiştir. Ancak haber, herhangi bir çözüm önerisi sunmadan, sadece göçmenler üzerine olumsuz bir algı yaratacak şekilde kurgulanmıştır.

Peki, ya göçmenler olmasaydı?

Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, ülkenin göçmen iş gücüne ihtiyacı olduğunu defalarca vurgulamıştır. Göç olmasaydı, Avusturya’nın demografik yapısı büyük ölçüde değişirdi.

Filozof Konrad Liessmann’a göre, göçmenler olmasaydı ülke bugün olduğundan çok daha az nüfuslu bir yer olurdu. Turizm ve diğer sektörlerde büyük bir iş gücü açığı yaşanır, birçok kasaba ve köy nüfus yetersizliği nedeniyle birleşmek zorunda kalırdı.

Göçmensiz Avusturya nasıl olurdu sorusu, tarihsel olarak çeşitli sınıflandırmalar yapmakla yanıtlanabilecek bir soru.

Zira, 19. Yüzyılın başlarında gelen göçmen işçileri, artık göçmen sayılmaması gerekmektedir.

İkinci cumhuriyet sonrası yaşanan göçün ve bu göç sonucunda cehresi değişen Avusturya’nın, göçler olmasaydı nasıl olurdu sorusunda yoğunlaşmak gerekir diyen, Filozof Konrad Liessmann, yabancılar olmasaydı sorusuna ise, ‘’bugün olduğundan çok daha az nüfuslu bir ülke olurdu’’ yanıtını vererek başlıyor.

Sosyolog ve işgücü piyasası uzmanı August Gächter’e göre, 1970’lerden itibaren Avusturya’ya göç olmasaydı, yükseköğretimde genişleme yaşanmazdı. Ülkedeki akademik ve teknik gelişmelerin önemli bir kısmı, göçmen iş gücünün katkısıyla sağlanmıştır.

Araştırmalar, Avusturya’nın nüfusunun yalnızca göç yoluyla büyüdüğünü göstermektedir. Göçmenler olmasaydı, ülkenin nüfusu bugün 6,6 milyona düşerdi. Yetersiz iş gücü nedeniyle emeklilik sisteminde ciddi açıklar oluşur, hastanelerde ve bakım hizmetlerinde personel eksikliği yaşanır, altyapı ve ekonomik büyüme duraksardı.

Avusturya böyle olurdu: Eğer 1960’ların ve 1970’lerin başındaki misafir işçiler, başlangıçta planlandığı gibi, kendi ülkelerine geri dönselerdi. Veya AB’ye 1995 yılında katılım sonrası, diğer birçok AB ülkesinin vatandaşlarının Avusturya’da çalışmasına yönelik yasaklar sadece geçici değil, kalıcı olsaydı.

Bütün bunlar olsaydı, 1,970,300 göçmen Avusturya’da olmayacaktı.

Düşük nüfus yoğunluğunun sonucu olarak, turistik bölgeler dışında birçok kasaba ve köy birleşmek zorunda kalacaktı.

Ülkede, altyapı muhtemelen son derece zayıf olurdu: az insan, daha az süpermarketler ve ihtiyaçlara ulaşmak için uzun mesafeli yollar olacaktı.

Birçok yaşlı ve özellikle de birçok kadın da dahil olmak üzere, işçiler için çalışma saatleri uzun olacaktır. On iki saatlik günler muhtemelen bir istisna olmayacaktı.

Ancak bugün, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören göçmenler, Avusturya’nın ekonomik, sosyal ve akademik gelişimine doğrudan katkı sağlamıştır. Buna rağmen, bazı medya organları göçmenleri hedef alan ırkçı söylemler üretmeye devam etmektedir.

Ama gerçekler, toplumun her bireyiyle birlikte var olabileceğini ve göçmenlerin Avusturya’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu göstermektedir.| ©DerVirgül

Yayınlama: 07.06.2024
Düzenleme: 10.02.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.