Avusturya’da Aşırı Sağın Yükselişinin Ana Akım Siyasete ve Göçmenlerin Hayatlarına Etkileri

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avusturya’da, ırkçı partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyet yürütmesi yasaklanmıştı. Günümüzde, aşırı sağın oylarını artırması ve siyasette güç kazanmasıyla, faşizm ve Nazizm farklı şekilde tezahür etmektedir. İlk olarak 1999 seçimlerinde Avusturya Özgürlük Partisi’nin Nasyonal Sosyalist Parti’ye dönüşmemesi için uluslararası toplum, baskı ve yaptırım tehdidi uygulamıştı.

Avusturya’da Aşırı Sağın Yükselişinin Ana Akım Siyasete ve Göçmenlerin Hayatlarına Etkileri

Faik TANRIKULU 

Avusturya siyasetinde ÖGB (Avusturya Sendikalar Birliği), AOK (Avusturya İşçi
Odası), WKÖ (Avusturya Ticaret Odası) gibi kuruluşlar göçmen politikalarında söz sahibidir. Göçmenlerin ülkeye gelişlerinde bu kuruluşların talebi etkili olmuştur. 

Batı Almanya, 1950 yılında İtalya ve diğer Akdeniz ülkeleriyle iş gücü
Antlaşması yaparken, Avusturyalı şirketler de göçmen talep etmeye başlamıştır.

Esasında 1960’lı yıllara kadar sendikalar bu antlaşmalara pek taraftar değildi ancak özellikle yaz aylarında iş gücü ihtiyacı önemli derece hissedilir olmuştu.
1961 yılında inşaat sendikası 7.300 yabancı işçiyi ülkede çalıştırmak için antlaşma yapmasına rağmen, sadece 1/3’ü ülkeye giriş yapmıştır. 1955 yılında Türkiye’yle, 1965’te de Yugoslavya ile yapılan üç aylık vize hürriyeti kapsamında yabancılar Avusturya’ya seyahat edebiliyordu (Gachter, 2008: 4-5). 1960’lı yıllarda Avusturya’da 100 binin üzerinde yabancı ülke vatandaşı yaşamaktaydı. Bu da toplam nüfusun %1,4’üne denk gelmekteydi. 1970’li yıllarda yapılan işgücü antlaşmalarıyla göçmen nüfusu sürekli artmıştır. 1974 yılına kadar göçmenlerin sayısı 311.700 bin kişiye ulaşarak o zamanki nüfusun %4’ünü yakalamıştı. Takip eden on beş yılda yabancı nüfusun artışı düşük seyirde devam etmiştir. 1990 başlarında tekrar artış göstererek göçmen oranı %8’in üzerine ulaşmıştır. 90’lı yılların sonuna doğru ağırlaşan kanunlar ve kurallar nedeniyle göçmen girişi kısmen azalmıştır. Avusturya, bu dönemde, birçok AB ülkesinin yaptığı gibi artık bir göç ülkesi olduğunu kabul etmek istememiştir.

Uzun yıllar göçmenlerin uyumu konusunda politika, yasal ve idari değişiklikler planlanmamıştı. Geçici gözüyle bakılan göçmenlerin zaman içerisinde sosyal sorunlarının ve toplumsal görünürlüklerinin artması siyasetçileri adım atmaya zorlamıştır. 1961 yılından 1990’lara kadar ülkeye ne kadar göçmen gireceğini işçi ve işveren örgütleri tarafından kurulan Eşitlik Komisyonu belirlemekteydi ancak bu kurumlar göçmenlerin kısa süreliğine sadece iş gücü açığını kapatacaklarını ve ülkelerine geri döneceklerini düşünmüştü. Bu nedenle, 1988 yılından itibaren yabancıların çalışma izinleri ile ilgili maddeler sıkça değişmiştir (Migration, Integration, Zahlen, Daten, Faktoren, 2018: 24).

Avusturya, soğuk savaş döneminde, Doğu Avrupa ülkelerinden gelen mülteciler için geçiş veya kalış noktası olmaya başlamıştı. Berlin Duvarı’nın yıkılışı ve 1991’deki Yugoslavya iç savaşı gibi nedenlerden dolayı göçmenler Avusturya’ya doğru akın etmiştir. O yıllarda Avusturya’ya göç eden insan sayısı iki kat artış göstermiştir. 1990’a kadar göç politikası ‘‘işgücü’’ temelli ele alınmıştır. İlk olarak 1992 yılında kapsamlı düzenleme oturum yasası ‘‘Aufenthaltsgesetz’’olarak adlandırılan değişiklikle göçmenler siyasette tartışılır hale gelerek, ülkenin ana gündem maddelerinden biri olmuştur. Ancak, bu yasa daha çok göçü sınırlandırmayı ve ikamet izinlerini zorlaştırmayı amaçlamıştır. Bunun yanında göç sınıflandırılarak, farklı kategorilerde kota getirilmiştir. Bu nedenle Avusturya’da yaşayan göçmenler, oturum hakkını kaybetmiş veya aile fertlerine ikamet izni alamaz hale gelmiştir (Gachter, 2008: 6). Aile birleşimi zor koşullara bağlanınca, göçmenlerin gelişi de büyük ölçüde azalmıştır. Avusturya, 1995 yılında AB’ye üye olduktan sonra, birçok konuda olduğu gibi, “uyum yasaları” adı altında değişiklikler yapmıştır. Bu çerçevede 1997 senesinde Maastricht sürecine uyum kapsamında AB vatandaşları ve AB dışı göçmenlerle ilgili yeni göç yasası tekrar revize edilerek düzenlenmiştir. Kısmi olarak göçmenlere yönelik sınır dışının zorlaştırılması, oturum sürelerinin uzatılması gibi kolaylıklar getirilmiştir. Ülkede doğup büyüyen çocukların o ülkede kalma hakları güvence altına alınmıştır (Biffl vd., 2016). Bu değişikliklerle göç politikaları, ‘‘göçmenlerin uyumu’’ çerçevesinde ele alınmaya başlanmıştır. Aynı zamanda daha önce vasıfsız işçi açığını kapatmak üzere kurgulanan göçmen alımı, kalifiye ve eğitimli göçmenlere öncelik vermeye başlanarak, göç politikası belirgin biçimde değiştirilmiştir. 2000’li yıllar daha çok 11 Eylül’ün etkisiyle göçmenler aleyhine işlerken, aşırı sağ partilerin güç kazanması ve güvenlikçi politikaların artmasını da beraberinde getirmiştir. Bunun neticesinde, göç konusuyla ilgili önemli üç değişiklik yapılmıştır. İlk değişiklik, 1998’den sonra göçmenlerin ülkeye gelişleriyle birlikte uyum sözleşmelerini imzalamaları, ikincisi zorunlu dil dersi almalarının ikamet için şart koşulmuş olmasıdır. Son olarak en az beş yıl ülkede oturumu devam eden göçmenlere verilen oturum sertifikası ile sınırsız çalışma hakkı tanınmıştır. Aynı şekilde, 2005 yılında Avusturya vatandaşı olabilmek, temiz bir adli sicil,
Almanca dil bilgisinin belirli seviyede olması ve uyum testlerinde başarı gibi koşullara bağlanmıştır (Bruckner, 2018). Bazı göçmenlerin Avusturya vatandaşı olduğu düşünüldüğünde, göçmen kökenli bireylerin nüfusun %21’ini bulduğu söylenebilir (Wo und wie Österreich wachst, 2018).

Güncel veriler ve geleceğe yönelik tahminler, Avusturya toplumunun gelişiminde göçün önemli yer teşkil edeceğini göstermektedir. Mevcut göç trendi ve doğum oranları incelendiğinde, 2020 yılına kadar Avusturya nüfusunun 9 milyon olacağı tahmin edilmekle birlikte, göç almaması halinde 2030 yılında 8,6 milyona, 2050’de ise 8 milyonun altına gerileyeceği öngörülmektedir (Migration & Integration, Zahlen, Daten, Faktoren, 2018).

Aşırı Sağın Yükselen Grafiği

SPÖ (Avusturya Sosyal Demokrat Partisi) ve ÖVP (Avusturya Halk Partisi) Avusturya’da ana akım merkez partileri temsil etmektedir. Bu iki parti, ikinci dünya savaşından soğuk savaş bitimine kadar seçimlerde ilk iki sırayı paylaşmıştır. Aşırı sağ parti, FPÖ, 90’lı yıllardan sonra adım adım ülkenin siyasetinde etkili olmaya başlayarak, oy oranlarını ve söylem üstünlüğünü artırmıştır. Jörg Haider yönetimindeki FPÖ, seçim kampanyasında siyahlara, Türkiye ve Yugoslavya’dan gelen göçmenlere karşı propaganda yürütmüştür.5 Öyle ki, seçim manifestosunda göçmenleri güvenlik ve suç öğesi ile ilişkilendirmiştir. Özellikle suç işleyen göçmenleri sınır dışı etmekle tehdit etmiştir. İlk olarak 1999 yılındaki genel seçimlerde ikinci parti olması ve ardından ÖVP ile koalisyon hükümeti kurması, uluslararası kamuoyunu şaşırtmıştır. Hatta o dönemde 14 AB üyesi aşırı sağın büyümesini tehdit olarak görmüş ve Avusturya ile tüm siyasi ilişkilerini dondurmuştur. Irkçı söylemleri ile bilinen FPÖ lideri Haider, tepkiler sonucunda istifa etmek zorunda kalmış ve hükümet çökmüştür. Böylece AB tarihinde ilk kez bir üye ülkeye yaptırım kararı uygulanmış ve ilişkiler kesilmiştir (Adler, 2018). 2000’li yıllara gelindiğinde, özellikle 11 Eylül ve terör saldırıları, göçmen karşıtlığı ve İslamofobinin siyasette ve toplumda güvenlik problemi olarak ele alınmasına sebep olmuşsa da 2000 ve 2005 yılları arasında, FPÖ muhalefet partisi olarak parlamentoda yer almıştır.

Bunun neticesinde hali hazırda Avusturya’da tabanı olan aşırı sağ partiler, Madrid, Paris, Londra ve Brüksel’deki terör saldırılarının artmasıyla, göç politikalarını sertleştirmiştir. Saldırıları gerçekleştirenlerin, ekseriyetle ikinci ve üçüncü nesil göçmenlerden oluşması, toplumdaki yabancıların yerini sorgulamayı zorunlu hale getirmiştir. 2015 mülteci krizi sonrası, Almanya’nın kapılarını bir dönem açık tutmasıyla birçok Avrupa ülkesine sığınmacı akını olmuştur. İsveç ve Avusturya, sığınmacı akınına başlangıçta müsamaha gösterse de aşırı sağdan gelen tepkiler neticesinde zamanla girişlere sınırlama getirmiştir. Kontrol sınırlarının aşıldığı ve göçmenlerin güvenlik riski oluşturabileceğini sıkça dile getirilmiş aşırı sağ, yaşanan insanlık dramını siyasallaştırarak kendi lehine kazanç sağlamaya çalışmıştır (Eddy, 2017). Bu gelişmelere bağlı olarak aşırı sağ partisi FPÖ 1999’da genel seçimlerde %5 civarındaki oy oranını kademeli olarak artırarak 2017 yılında %25,9’a çıkarmıştır. Ülkenin üçüncü partisi olmayı başaran aşırı sağ parti, en çok oy alan ÖVP ile koalisyon kurarak tekrar hükümet ortağı olmuştur (Nationalratswahlen 2017 2018),6 Aralık 2017 yılında koalisyon görüşmelerinde 11 bakanlığın 6’sı ve kilit diyebileceğimiz İçişleri ve Savunma Bakanlığı aşırı sağ partiye verilmiştir. Böylece FPÖ göç politikalarını etkileme ve yönlendirme fırsatı bulmuştur.

Ayrımcılığın Ana Akım Siyasete Yansıması

Avrupa Komisyonu, ‘‘Irkçılığa ve Toleranssızlığa’’ karşı gelişmelere dikkat çekerek, siyasi partilerin ya da temsilcilerin kışkırtıcı söylemlerinin yabancı düşmanlığını artırdığını bildirmektedir. Özellikle seçim kampanyalarında ırkçı ve Neo-faşist saldırıların katlandığı görülmektedir. Aşırı sağ FPÖ, seçim sürecinde göçmenlerin suç ürettiğine, işsizliği ve ev fiyatlarını artırdığına yönelik gerçek dışı ithamlarda bulunmaktadır (European Commission Report in Austria, 2018:18). FPÖ, Avusturya siyasetinde söylem ve gündem belirleyen parti haline gelmiştir. Salzburg Üniversitesi Teoloji Fakültesi direktörü olan ve dinlerarası diyalog alanında çalışmalar yapan Ulrich Winkler, klişelerin sürekli İslamla bağdaştırıldığını ve bu durumun kendisini ürküttüğünü dile getirmektedir (Dabringer, 2019). Merkez partileri diyebileceğimiz ÖVP ve SPÖ 2017 yılında yapılan seçim kampanyasında, “AB bünyesine daha ne kadar Müslüman alacağız?” ifadeleriyle İslam düşmanlığının siyasetteki rolünün arttığına işaret etmektedir. FPÖ’nün seçim anketlerinde birinci gözükmesi, merkez partileri telaşlandırmış ve merkez partiler de benzer vaatler vermeye başlamıştır. Dönemin Dış İlişkiler Bakanı Sebastian Kurz’un Bosna gezisinde, ‘‘Saraybosna ve Priştine’de kadınların örtünmeleri için kendilerine para ödeniyor. Buna hiçbir şey yapmadan seyirci kalamayız’’ şeklindeki ifadeleri İslamofobik açıklamalara örnek olarak verilebilir (Wölfl, 2018). Kurz, başbakan olduktan sonra da benzer beyanatlar vermeye devam etmiştir. Özellikle kreşler başta olmak üzere ilkokullar, lise ve üniversitelerde başörtü yasağını planladıklarını açıklamıştır (Kurz gibt Kopftuchverbot für Kinder in Auftrag, 2018). 

2016 yılında yaşanan bir diğer önemli gelişme, Avusturya cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görülmüştür. Aşırı sağcı partinin adayı Norbert Hofer ile Yeşiller Partisi adayı arasında baş başa geçen seçimleri ilk turda Hofer az farkla kazanmıştır. Dünyanın özellikle takip ettiği bu seçimde, aşırı sağın en üst makama geliyor olma ihtimali Avrupa kamuoyunu endişelendirmiştir. AB ülkelerinin tirajlı gazeteleri, Avusturya cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını şaşkınlıkla manşete taşımıştır. İspanyol gazetesi, ‘‘Aşırı Sağın Zaferi’’, İngiliz Guardian ‘‘Sarsıntılı Günler’’, İtalyan Corriere della Sera, ‘‘Göç Karşıtı Aşırı Sağın Zaferi’’ ve Frankfurt Allgemeine Zeitung, ‘‘Alarm Zilleri Çalıyor Kulak Vermek Lazım’’ gibi ifadelerle tehlikenin boyutuna işaret etmiştir (Adler, 2016).7

Hofer, seçim sürecinde göçü sınırlandırma, Hıristiyan kültürünün korunması, geliştirilmesi ve İslamlaşma tehlikesi karşısında mücadele gibi konularda vaatlerde bulunmuştur. Seçilmesi halinde başörtülü birisini bakan veya yargıç olarak atamayacağını, başörtüyü kadına baskı aracı olarak gördüğünü sık sık dile getirmiştir. Bu tartışmalar arasında cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda en fazla oyu alması, toplum nezdinde aşırı sağın karşılık bulduğu anlaşılmaktadır. İtirazlar sonucu tekrarlanan seçimlerde Alexander Van der Bellen, cumhurbaşkanı olmaya hak kazanmıştır. Van der Bellen ilk olarak, ‘‘Kadınların istedikleri şekilde giyinmeleri haklarıdır. Sadece Müslüman kadınlar değil bütün kadınlar başörtüsü takabilir.

Eğer bu şekilde devam eder ve İslamofobi her yönüyle yaygınlaşırsa, dini nedenlerle başörtüsü takanlara destek için bütün kadınlardan başörtüsü takmalarını istemek durumunda kalabiliriz’’(Kıyağan, 2019)8 sözleriyle, kadınların özgürce giyinmelerinin hakları olduğuna ve toplum içerisinde artan yabancı düşmanlığına karşı hassasiyet vurgusu yapmıştır. Cumhurbaşkanı Bellen, toplum içerisinde artan İslamofobik yaklaşımlar ve özgürlüklerin ihlalleri hakkında yaptığı açıklamalarla başta sevindirmiş olsa da kamuoyundan aldığı yoğun eleştiri ve tepkiler karşısında yanlış anlaşılmasında hatası olduğunu bildirerek, sözlerini tekzip etmek zorunda kalmıştır (Kopftuch: Van der Bellen sieht “Fehler, Wenn Man So Will”, 2019).

Entegrasyon Bakanlığı, Avusturya’daki İslami anaokulları hakkında akademisyenlere araştırma yaptırtmıştır. Bu konu, 2017 yılında farklı mecralarda tartışılmış ve siyasetin ana gündemi olmuştur. Araştırma sonucunda, anaokullarının varlığı ve imajı sorgulanır olmaya başlanmıştır. Haftalık Falter gazetesi, raporun 903 noktasında bakanlık bürokratları tarafından değişiklik yapıldığını ortaya çıkartınca, tartışmalar tekrar alevlenmiştir. Özetle, İslami kreşlerin DAEŞ terör örgütüne insan yetiştirdiği ve İslami değerler, şeriat, halife gibi kavramlarla ilişkilendirilerek dile getirilmiştir. Manipüle edilen raporla birlikte, bu anaokullarında okuyan çocukların radikalleştiği konusunda algı yönetilmek istenmiştir.
Dönemin Uyum Bakanı Sebastian Kurz, bu rapora dayanarak, İslami kreşlerin kapatılması gerektiğini ifade etmiştir (Pandi, 2018). Kurz, aynı zamanda kamusal alanlarda ve sokaklarda peçe ile dolaşanlara 150 Avro ceza verilmesi hususunda aktif rol oynamıştır. Hâlbuki peçe ile dolaşanların çok az sayıda olduğu bilinmektedir. Ancak, seçim sürecinde bu tür söylemlerin artı puan kazandırması benzeri yasakları daha çok gündeme getirmektedir (Was Sie über das “Burka-Verbot” Wissen Sollten, 2018).

Birçok Batı Avrupa ülkesinden farklı olarak Avusturya’da İslam, 1912 yılında resmi din olarak kabul edilmiştir. Avusturya İslam Konseyi, 1979 tarihinde devlet bazında resmi muhatap olarak kabul edilmiştir. Böylece mevcut hükümetle resmi okullardaki İslam derslerinin içerikleri ve öğretmenlerin atanması başta olmak üzere Müslümanlarla ilgili kanun ve tasarıları gözden geçirme ve istişare sürecini yürütme yetkisi konseye verilmiştir9 (Fünf Jahre Integrationspolitik in Österreich, 2018: 18-19). 

Avusturya Ekim 2014’te yayınlanan İslam yasa tasarısı 30 Mart 2015’de STK’ların tepkileri ve protestolarına rağmen onaylanmıştır. Bu yasa, Avrupa devletlerinde İslam’la ilgili düzenleme getirmesi bakımından önemli olmakla birlikte, kanunda yapılan değişikliklerin, ülkede yaşayan Müslümanların haklarını kısıtlamaya yönelik olduğu dile getirilmektedir.
Yapılan değişikliklerle, yurt dışından gelen imamların engellenmesine, Bakanlar Kurulu’nun cemaatlerin tanınması veya lağvedilmesinde yetkili olmasına, imam yetiştirilmesinde cemaatin yetkisiz bırakılmasına, dernek bünyesindeki camilerin tüzel kişiliğe geçmeye zorlanması, dini etkinliklerin güvenlik gerekçesiyle iptal edilebilmesine ve devletin cemaatler üzerindeki kontrolünün artırılmasına ilişkin düzenleme Müslümanların tepkilerine rağmen onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Kanuna göre dernek statüsündeki camiler, Mart 2016’ya kadar ya tüzüklerini değiştirmek zorunda bırakılmış ya da kapatılmaları söz konusu olmuştur. Avusturya’da hali hazırda 300 derneğin çatısı altında camiler bulunmaktadır. Bu durumda yüzlerce cami kapatılma riski ile karşı karşıya kalmıştır (Das Neue Islamgesetz Im Überblick, 2018). 

Koalisyon partileri kanunla ilgili yapılan tartışmalarla bütün dini cemaatleri eşit olarak değerlendirdiklerini ileri sürmüştür. Yeşiller ve NEOS partisi ise ilgili yasanın bütün Müslümanları genel şüpheli görme eğilimi taşıdığını belirterek yasayı eleştirmiştir. Buna karşın yasa lehine konuşan ÖVP Genel Başkanı Heinz-Christian Strache, Radikal İslamcıları önlemeyi amaçladıklarını ileri sürmüştür. Aynı şekilde İslam’ın Avusturya’ya ait olmadığını, minarelerin inşasının ve burka takmanın yasaklanması gerektiğini savunmuştur. Avrupa’da o dönem DAEŞ terör saldırıların artması yasanın gündeme gelmesinde ve kanunlaşmasında etkili olmuştur. Yasanın planlayıcısı olan dönemin Uyum Bakanı Sebastian Kurz, Müslümanlarla birlikte hazırladıkları kanunla, yurtdışından camilere yapılacak maddi destekleri kısıtlamayı ve başka hükümetler tarafından atanan imamları Avusturya’da istemediklerini bildirmiştir (Avusturya’da İslam Yasası Kabul Edildi, 2018).

Bu tartışmaların gölgesinde geçen İslam yasası, bazı haklarda kısmen güvence getirirken, din ve vicdan özgürlüğü gibi konularda eşitlik ilkelerini ihlal etmektedir. Bu kanunu esas alan koalisyon partileri Türklere ait 7 caminin faaliyetlerinin durdurulmasına ve Türkiye’ye bağlı ATİB (Avusturya Türk İslam Birliği) bünyesinde görev yapan yaklaşık 60 imamın ikamet izinlerinin iptal edilerek yurtdışına gönderilmesine karar vermiştir (Löwenstein, 2018). Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Avusturya’da görev yapan imam sayısı diğer camilerde görev yapanlara göre çoğunluğu oluşturmaktadır. Bu nedenle ilgili madde daha çok Türkiye tarafından Avusturya’da görevlendirilen imamların gelişini etkilemiştir. Ayrıca Viyana Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Stefan Schima, bu düzenlemenin anayasa hukuku bakımından kabul edilemeyeceğini ve anayasa mahkemesi tarafından iptal edileceğine inandığını açıklamıştır. Ancak mahkeme, kanun değişikliklerini az bir farkla anayasaya aykırı bulmamıştır. Hâlbuki Avusturya Anayasası’na göre dini dernek kurma hakkından mahrum bırakılıyor olmak eşitlik ilkesini ihlal etmektir. Bu karar Müslüman toplumunun ülkeye olan inancını ve güvenini sarsmıştır. Ayrıca Müslümanların sivil topluma katılımını ciddi manada sekteye uğratmıştır (Bürgerinitiative, 2018). Avusturya’da Protestanlar, Ortodoks Kilisesi veya Yahudi cemaatinin ülke dışından maddi destek alabilmesinde kanuni engel yoktur. Bu açıdan değerlendirildiğinde, iktidarın Müslüman toplumunu diğer dini cemaatlerden ayrı tutarak, Avusturya Anayasasının 15. Maddesini ihlal ettiği düşünülmektedir (Neues Islamgesetz Könnte Auch Andere Religionsgemeinschaften in Schwierigkeiten Bringen, 2019). 

Kaldı ki Avrupa’da baş gösteren terör saldırılarıyla birlikte 2010’dan itibaren İslami dernek ve camilere sistematik saldırılar artmıştır. Radikalleşme eleştirilerine maruz kalan söz konusu camilerden Suriye’ye savaşmaya gidenler olmadığı halde ATİB camileri hedef haline getirilmiştir. Aşırı sağ partilerin yükselişe geçmesi ve görece oy oranlarını artırması, devlet teşviklerinden yararlanma fırsatı sunmaktadır. Kaynak sorunlarını bir ölçüde çözen ve kamusal alanlarda daha çok görünür olmaya başlayan aşırı sağ medya da etki alanını genişletmektedir. Aşırı sağı temsil eden sivil toplum kuruluşlarının devlet fonlarından muaf tutulması ve medya kuruluşlarında görünürlüklerin azaltılması gibi bir dizi tedbirler alması önemli görülmektedir. Özellikle nefret söylemleri ve göçmenleri ötekileştiren mesajlar takip altına alınmalıdır. Zira iki savaş arası dönemde Avrupa’da yükselişe geçen aşırı sağa karşı mücadele edilmemesi ve tepkilerin cılız kalması faşizmin zemin bulmasına olanak tanımıştır. Aynı şekilde kundaklanan camiler veya Müslümanlara karşı işlenen terör, kamuoyunun dikkatini çekmemektedir. Dönemsel olarak aşırı sağın iktidar ortağı olması ve merkez partileri diyebileceğimiz partilerin aşırı sağa benzer söylemleri ve uygulamaları göçmenlerin hayatlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Seçim başarısından güç alan aşırı sağ, gün geçtikçe yabancılara ve mültecilere karşı daha saldırgan tutum içerisine girmektedir. Bu kesimlere yönelik nefret söylemlerinin ötesinde fiziki saldırılar da gün geçtikçe artmaktadır. İş başvurusunda, çalışma hayatında, ilkokuldan üniversiteye ve konut arayışında olmak üzere birçok alanda aşırı sağın yükselmesine paralel ayrımcılık gündelik hayatta artmaktadır. Siyasi tutum ve söylemlerden etkilenen Avusturya toplumu, ortak yaşam alanlarında göçmenlere tepkisel yaklaşabilmektedir. Bu durum, göçmenlerin toplum içerisinde şiddete meyilli veya hiçbir şekilde topluma uyum sağlamayan gruplar olarak nitelenmesine sebep olmaktadır. Zira yapılan saha araştırmaları Avusturya toplumunun göçmenlere bakış açısını yansıtmaktadır. Salzburg üniversitesinin 1200 kişi ile yapmış olduğu saha çalışmasında Avusturyalıların yüzde 87’si Müslümanların ve göçmenlerin ülke kültürüne uymaları gerektiğini düşünmesi örnek verilebilir. Önceleri aşırı sağın söylemleri sadece retorik söylemde kalırken, günümüzde aşırı sağ hem göçmenlerin hayatlarını etkilemekte hem de AB’nin temel değerleri olan çoğulculuk ve eşitlik ilkelerini ihlal etmektedir.

Popülist Sağın Yükselişinin Göçmenlere Etkisi

Avusturya polisinin farklı etnisite ve kültüre sahip bireylere kötü muamele yaptıkları uluslararası kurumlar tarafından rapor edilmektedir. Mağdurların yaşadıkları bu muameleye karşı idari ve yargı birimlerine yapılan şikâyetlerin karşılıksız kaldığı dile getirilmektedir (Amnesty International, 2018). Günlük hayatta benzer şikâyetlere sıkça rastlanmaktadır. Başörtülü bir kadın sokakta uğradığı “Başörtünü çıkar. Örtü ile çirkin gözüküyorsun” şeklindeki hakaret karşısında polisi aramak istediğinde, fiziksel saldırıya maruz kalmıştır. Polis, olay yerine geldiğinde yeterli kanıt olmamasından dolayı takipsizlik kararı alınmıştır. Şikâyetlerin doğru bir şekilde soruşturulmaması, polis memurlarının nadiren yargılanması ve hafifçe cezalandırılması temel sorunlar arasında görülmektedir (Veigl, 2018).
UAÖ (Uluslararası Af Örgütü) 2018 Avusturya raporunda, Avusturya’nın özellikle belgesi olmayan Afgan mültecilerin kendi ülkelerinde güvenlik sorunu olmasına rağmen sınır dışı edilmesini eleştirmektedir. UAÖ, özellikle Avusturya’da sayısı artan sığınmacılara karşı önyargıların artmasına ve sınır dışı edilmelerinin uluslararası hukuka aykırı olması temelinde tepki göstermektedir (Amnesty International, 2018).

1999 yılında kurulan ZARA (Zivilcourage und Anti-Rassismus-Arbeit) ırkçılıkla mücadele ve toplumsal duyarlılığı artırmak üzere her yıl düzenli yıllık rapor hazırlamaktadır. ZARA, ırkçı söylemlerdeki artışın altını çizmektedir. Farklı din mensupları ve etnik gruplara karşı fiziksel ve sözlü saldırı vakaları sıkça görülmektedir. Bu gruplara yönelik vandalizm, nefret söylemi ve internet üzerinden ölüm tehditleri yaygınlaşmaktadır. Kurum, 2017 yılında 1.162 ırkçı olayın yaşandığını bildirmiştir. Bunlardan 89’u duvar yazısıdır. Olayların %48’i ırkçı olaylara şahit olanlar, %22’si direk etkilenen kişiler, %26’sı ZARA ekibinin gözlemlediği eylemler olarak kayıt altına alınmıştır. Avusturya İnsan Hakları Eşitlik Kurumu, 2014 yılında 71 kişinin inancından dolayı ayrımcılığa uğradığını açıklamıştır. 2015 yılında, 79 saldırı olayı için savcılar tarafından dava açılmıştır. Tespit edilen ve savcılıkların dava açtıkları vaka sayılarının gerçekleşen olayların küçük bir yüzdesini oluşturduğu tahmin edilmektedir. Bilhassa internet ortamında, kışkırtıcı söylem ve mesajlar 2010’dan beri sürekli artış göstermektedir (Zara/Rassismus Report 2017 2018).

Avusturya Uyum Fonu “Medyada İslam” isimli raporunda, İslam ve Müslümanlarla ilgili olumsuz haberlerin basında sıkça yer aldığını bildirmektedir. Özellikle yazılı basın, İslam’ı daha çok İslamlaşma endişesi, İslam eleştirisi ve düşmanlığı şeklinde yansıtmaktadır. Bu haberler, Avusturya toplumunu endişe duymaya sevk etmektedir (Überwiegend Negative Berichterstattung Über Islamin Österreich, 2018). ZARA 2017 raporunda, ırkçı saldırıların %38’inin özellikle mültecilere ve Müslümanlara yönelik olması, bu algının ne kadar arttığını göstermektedir (Zara/Rassismus Report 2017, 2018). Dokustelle (Avusturya Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Müslümanlara karşı yapılan saldırıları raporlamak için çalışmalar yürüten kurum), 2016 yılındaki 256 ırkçı olayın 2017’de 309’a çıkarak %21 artış gösterdiğini bildirmiştir. Kamusal alan ve duvarlarda İslam karşıtlığı ile ilgili yazılar, 2017 yılında önemli ölçüde artmıştır. Bilhassa kültür, eğitim ve siyasi/sivil toplum kuruluşlarının duvarlarında bu tür yazılar görünür olmaya başlamıştır (Antimuslimischer Rassismus Report/Dokustelle, 2019). Avusturya’nın göçmenlere yönelik algılarının ölçüldüğü saha araştırmaları da yabancı düşmanlığını gözler önüne sermektedir. 2017 yılında Avusturya Uyum Fonu’nun bin kişi ile telefon aracılığıyla ve çevrimiçi yaptığı anket çalışmasında, Avusturyalıların yarıdan fazlası, göçmenlerle beraber yaşamak istemediklerini belirtmiştir. Camilerin daha sert kontrol edilmesi ve burkanın kamusal alanda yasaklanması ile ilgili sorulara, on Avusturyalıdan sekizi olumlu cevap vermiştir (Hajek ve Siegl, 2017). AB Komisyonu’nun “Irkçılık ve Toleranssızlığa Karşı” raporunda benzer sonuçları görmek mümkündür. Buna göre Avusturyalıların büyük bir kısmı, uyumun “kötü” veya “çok kötü” ilerlediğini belirtmektedir. Özellikle 60 yaş üstü, geliri ve eğitim seviyesi düşük veya meslek sahibi olmayan Avusturyalılar, göçmenlere karşı daha olumsuz bakmaktadır. Ayrıca yerli halk, göçmenlerin Avusturya hayatına ve kültürüne daha çok uyum sağlaması gerektiğini ifade etmektedir. Rapor, yaşlanan Avusturya nüfusuna karşı kamusal alanda göçmenlerin olumlu yönlerinin tartışılması gerektiğini savunmaktadır (European Commission Report, 2018).

Sonuç

Dünyanın birçok ülkesinde aşırı sağ partilerin ve örgütlerin liberal değerlere karşı meydan okuyuşu dalgalar halinde yayılmaktadır. Küreselleşme karşıtı ulusal hareketler, neo-liberalizmin kültürleri yok ederek “yerel kimlikleri” zayıflattığını iddia etmektedir. Özellikle küreselleşme ile hızlanan göç hareketliliği, ulus-devletler için tehdit olarak algılanmaktadır. Tam bu noktada milliyetçi akımlar, neo-liberalizmin çoğulcu, çok kültürlü niteliğini reddederek, ayrımcı bir siyaseti ve ona dayalı uygulamaları yaygınlaştırmanın mücadelesini vermektedir.

Geldiğimiz aşamada bunda önemli bir başarı kazanmış oldukları da görülmektedir. Liberal demokrasilerin kurumsallaştığı ve ortaya çıktığı ülkelerde insan haklarına ilişkin düzenlemeler törpülenmekte, sığınmacılara, göçmenlere ve Müslümanlara yönelik ayrımcı düzenlemeler gerçekleştirilmektedir. Ulusların yetkilerini ulus ötesi kurumlara devretmesi, serbest dolaşım, sermayenin dolaşımı ve kapitalizmin getirdiği sosyoekonomik krizlerin suç öznesi olarak göçmenler gösterilmektedir. Avusturya’da resmi ve sivil kuruluşlar, sözlü ve fiziksel ırkçı saldırıların her yıl arttığını bildirmektedir. Buna mukabil, medyada başta Müslümanlar ve diğer azınlıklarla ilgili haberlerin genellikle olumsuz yönleri aktarılmaktadır.

Öyle ki, haberlerde kullanılan kavramlarda Müslümanlar İslami terörle özdeş gösterilmeye çalışılmaktadır. Göçmenlerle ilgili Avusturyalılarla yapılan mülakat ve saha araştırmaları, Avusturyalıların yarısının, yabancılarla yaşamak istemediklerini göstermektedir. Bilhassa meslek sahibi olmayan genç işsizler ve eğitim seviyesi düşük olan bireylerde bu eğilim daha fazla görülmektedir. Avusturya’da yaşanan ekonomik durgunluk, asayiş ve güvenlik kaygıları, zaman zaman siyasi partiler ve bazı basın-yayın kuruluşları tarafından göçmenlerle ilişkilendirilmekte ve bu durum ülkede yabancı aleyhtarı bir ortamın doğmasına ve yayılmasına neden olmaktadır. Bu söylemlerin seçim döneminde siyasi partilerce, göçmenler topluma uyum sağlamıyor şeklinde ifade edilmesi göçmen karşıtı tutum ve davranışların artmasına sebep olmaktadır. Aynı şekilde ülkede artan taciz, saldırı ve kundaklama şeklinde gerçekleşen yabancı karşıtı fiillerin basit bir asayiş olayı gibi gösterilmesi veya kamuoyunda yer almamış olması, yabancı düşmanlığının bir başka versiyonu olarak değerlendirilmektedir. Öte taraftan, iş gücünde giderek artan ve kabul edilemez boyutlara ulaşan ayrımcılık, etnik ve dini grupların hayatlarında zorlukları katlanamaz seviyeye çıkarmaktadır.

Göçmenler, iş gücünün ayrılmaz bir parçasıdır ve Avusturya ekonomisine katkıları yadsınamaz. Buna karşın son dönemlerde bilhassa işgücü piyasasında karşılaştıkları yapısal ve bireysel ırkçılık hayatlarını etkilemekte ve yeteneklerini kullanmalarının önüne geçmektedir. AB kurumları ve üye ülkeler iş gücünde eşit sonuçlar elde etmek için önleyici mekanizmaları daha etkin kullanmak ve bu tehlikeye karşı ortak politikalar geliştirmek durumundadır. Avusturya’nın, İslam’ı 1912’den itibaren resmi din olarak kabul etmesi, özgürlükler açısından ülkeyi farklı ve önemli kılmaktaydı. Devlet, İslam Konseyini resmi muhatap kabul etmiş, gerek okullardaki İslam ders içerikleri gerekse öğretmenlerin atanması gibi bir dizi meseleyi bu konseyle istişare halinde yürütmüştü.

Zamanla, olumsuz rüzgarların da etkisiyle, 2014 yılında İslam yasa tasarısı tartışmaya açılarak 30 Mart 2015’te birçok sivil toplum kuruluşu ve hukukçular tarafından eleştirilmesine rağmen onaylanmıştır. Kanun, Avusturya’da görev yapacak imamların ülke içerisinde temin edilmesi, imam maaşlarının yurtdışından sağlanmasının yasaklanması ve dini faaliyetlerin güvenlik gerekçesiyle kolay iptal edilmesi yetkilerini vermiştir. Avusturya Anayasa Mahkemesinin hakların törpülenmesini anayasaya aykırı bulmaması veya Eğitim Bakanlığının oruç ibadetine yönelik olarak yukarıda yer verilen yasaklayıcı uygulamalar, değişimin yönü hakkında fikir vericidir. Avusturya’da göçmen ile yerel öğrenciler arasındaki eğitim düzeyi farkı giderek artmaktadır. Ulusal ve uluslararası kurumlar okuryazarlık seviyesi başta olmak üzere, okul performansı ve eğitimi yarıda bırakma gibi hususlarda göçmen çocukların dezavantajlı duruma düştüklerini bildirmektedir.

Bu durum, gelecekte işgücü kaybı, ötekileştirme ve toplumsal sorun olma potansiyeli barındırmaktadır. Eğitim kurumları kültürel ve dini farklılıkları gözeterek, ortak toplumsal değerlerin geliştirilmesinde önemli bir misyon üstlenebilir. Her ne kadar AB mekanizmaları eğitim kurumlarını çoğulculuk hakkında duyarlı hale getirmeye çalışsa da bu çalışmaların yeterli olmadığı görülmektedir. 21. yüzyılın ilk çeyreğini tamamlamaya doğru giderken Samuel Huntington’un ifade ettiği gibi “Dünyamız demokrasi dalgalarını izleyen yeni bir karşı dalganın altında” görünmektedir. Bu olumsuz “karşı dalga”nın aşılması için geliştirilmesi gereken yapısal önlemler üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gerekmektedir. | © DerVirgül 

• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Der Virgül’ün editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Kaynakça
Adler, K. (2016). Avrupa’da aşırı sağ gerçekten yükseliyor mu?, https://www.bbc.com/
turkce/haberler/2016/05/160523_avrupa_asiri_sag (06.11.2018).
Adler, D. (2019). Will the Radical Right Break the EU?, https://newrepublic.com/article/153964/will-radical-right-break-eu (02.10.2019).
Amnesty International Report (2018). The State of the World ‘s Human Rights. https://www.amnesty.org/download/Documents/POL1067002018ENGLISH.PDF
(01.03.2018).
Aktoprak, E. (2010). Devletler ve Ulusları:Batı Avrupa’da Milliyetçilik ve Ulusal Azınlık
Sorunları. İstanbul: Tan Kitabevi.
Avusturya Uyum Bakanlığı (2017). Migration und Integration: Daten, Indikatoren und
Zahlen, https://www.integrationsfonds.at/fileadmin/user_upload/Statistisches_Jahrbuch_migration_integration_2017__2_.pdf (08.09.2019).
Aschauer, W. (2019). Mehrheit der Österreicher sieht Islam Kritisch, https://www.
derstandard.at/story/2000109103695/mehrheit-der-oesterreicher-sehen-islam-kritisch
(06.10.2019).
Avusturya’da İslam Yasası Tasarısı Kabul Edildi, http://www.hurriyet.com.tr/avrupa/avusturyada-islam-yasa-tasarisi-kabul-edildi-28300928 (18.02.2018).
Avrupa’nın aşırı sağ haritası, https://www.dw.com/tr/avrupan%C4%B1n-a%C5%9F%-
C4%B1r%C4%B1-sa%C4%9F-haritas%C4%B1/a-19215638 (14.10.2019).
Biffl, G., Berger, J., Graf, N., Pfeffer, T., Schuh, U., Skrivanek, I. ve Strohner, L. (2016).
Österreichische Migrationspolitik: Vision und Entwicklung eines Migrations-Monitoring-Systems, (10.12.2019).
Bruckner, R. (2018). Neuerungen im Staatsbürgerschaft, https://www.bmi.gv.at/magazinfiles/2006/05_06/files/staatsbuergerschaft.pdf (22.10.2018).
Bürgerinitiative, https://www.parlament.gv.at/PAKT/VHG/XXV/BI/BI_00056/fnameorig_370216.html (08.11.2018).
Dabringer, C. (2018). Vorurteilen akademisch begegnen, https://unisalzburg.at/fileadmin/
multimedia/Systematische%20Theologie/documents/documents_news/ULG-Dabringer-Vorurteilen-Presse-2018.pdf (28.10.2019).
Das neue Islamgesetz im Überblick,http://religion.orf.at/stories/2696523/ (14.07.2018).
De Vries, C. E., ve Edwards, E. E. (2009). “Taking Europe To Its Extremes: Extremist
Parties and Public Euroscepticism”. Party Politics, 15(1), 5-28.
Diskriminierung im österreichischen Bildungswesen, http://diskriminierungsfrei.at/
wp-content/uploads/2018/06/4_5827922925889520712.pdf (13.06.2018).
Dokustelle Antimuslimischer Rassismus Report (2018). https://www.dokustelle.at/veranstaltungen/report-2018/ (12.12.2018).
Eddy, M. (2017). Austria’s New Government: A Mix of Far Right, Pro Europe and
Youth, https://www.nytimes.com/2017/12/18/world/europe/austria-chancellor-kurz.html
(22.10.2019).
Ertl, K. (2011). Die Diskriminierung von Migranten und Migrantinnen auf dem
Österreichischen Arbeitsmarkt. Yüksek lisans tezi. Viyana Üniversitesi.
Eurobarometer Report (2015). Discrimination in the EU 2015, http://www.equineteurope.org/IMG/pdf/ebs_437_en.pdf (13.09.2017).
European Commission Report (2018). Fifth Report on Austria, https://rm.coe.int/fifth-report-on-austria/16808b5563(08.11.2018).
Fünf Jahre Integrationspolitik, https://www.svr-migration.de/wp-content/uploads/2017/07/SVR-FB_Integrationspolitik_in_Oesterreich.pdf (01.11.2018).
Gachter, A. (2008). Migrationspolitik in Österreich seit 1945. Wien: Zentrum für Soziale
Innovation.
Hajek, P. ve Siegl, A. (2017). Integrationsbarometer/ Integratiosbefragung, Österreichischer Integrationsfonds Report,
https://www.integrationsfonds.at/fileadmin/content/AT/Fotos/Publikationen/OEIF_Integrationsbarometer_2017_WEB_neu.pdf (15.03.2018).
Hobsbawn, E. J. (2006). Milletler ve Milliyetçilik. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
How Europe’s far-right parties view the EU, https://www.dw.com/en/how-europes-farright-parties-view-the-eu/a-47078383 (25.10.2019).
Islam Kindergarten-Studie wurde von Sebastian Kurz’ Beamten umgeschrieben, https://
www.falter.at/archiv/wp/islam-kindergarten-studie-kurz-leak (09.10.2018).
Junge Frau mit Kopftuch bei Bewerbung diskriminiert, https://www.ots.at/presseaussendung/OTS_20150210_OTS0023/junge-frau-mit-kopftuch-bei-bewerbung-diskriminiert-sie-erhielt-1550-euro-schadenersatz (13.05.2018).
Kallis, A. (2015). “Avrupa’da Sağın Yükseliş”. SETA Analiz, Sayı 119.
Kıyağan, A. (2017), Avusturya Cumhurbaşkanından başörtüsüne destek, https://www.aa.com.
tr/tr/dunya/avusturya-cumhurbaskanindan-basortusune-destek-/805626 (30.10.2019).
Kinder und Jugendanwaltschaften in Österreichs, http://kija-steiermark.at/fileadmin/kija/res/Download/Begutachtungen/Stellungnahme_Ramadan_2017_35994.pdf
(16.03.2018).
Klau, T. (2019). Far right on rise in Europe, https://www.theguardian.com/world/2011/
nov/06/far-right-rise-europe-report (11.11.2019).
Kurz gibt Kopftuchverbot für Kinder in Auftrag, https://diepresse.com/home/innenpolitik/5399762/Kurz-gibt-Kopftuchverbot-fuer-Kinder-in-Auftrag (18.11.2018).
Kurz würde gerne Islam-Kindergärten schließen lassen, https://orf.at/v2/stories/2396383/
(30.10.2019).
Latouche, S. (1993). Dünyanın Batılılaşması. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Lewis, P., Barr, C., Clarke, S., Voce, A., Levett, C. ve Gutierrez, P. (2019). “Revealed: the
rise and rise of the populist rhetoric”, https://www.theguardian.com/world/ng-interactive/2019/mar/06/revealed-the-rise-and-rise-of-populist-rhetoric (14.10.2019).
Löwenstein, S. (2018). Islamgesetz wird in Österreich erstmals angewendet, http://
www.faz.net/aktuell/politik/ausland/islamgesetz-wird-in-oesterreich-erstmals-angewendet-15630259 (08.02.2018).
Meinhart, L. (2014). Wie österreichische Unternehmen migrantische Bewerber benachteiligen, https://www.profil.at/wirtschaft/wie-unternehmen-bewerber-376914 (12.11.2018).
Merkel says German multicultural society has failed, https://www.bbc.com/news/world-europe-11559451 (01.10.2019).
Migration & Integration, Zahlen, Daten, Faktoren 2017, https://www.integrationsfonds.
at/fileadmin/user_upload/Statistisches_Jahrbuch_migration_integration_2017__2_.pdf
(13.08.2018).
Minkenberg, M. (2000). “The Renewal of the Radical Right: Between Modernity and Anti-modernity”. Government and Opposition, 35(2), 170-188.
Nationalratswahlen 2017, https://www.bmi.gv.at/412/Nationalratswahlen/Nationalratswahl_2017/start.aspx (05.12.2018).
Neues Islamgesetz könnte auch andere Religionsgemeinschaften in Schwierigkeiten
bringen, www.ots.at/presseaussendung/OTS_20141018_OTS0005/profil-neues-islamgesetz-koennte-auch-andere-religionsgemeinschaften-in-schwierigkeiten-bringen
(31.10.2019).
Noi, A. Ü. (2007). Avrupa’da Yükselen Milliyetçilik. İstanbul: Kültür Sanat Yayıncılık.
Österreichische Migrationspolitik:Vision und Entwicklung eines MigrationsMonitoring-Systems https://www.donauuni.ac.at/imperia/md/content/departme nt/
migrationglobalisierung/forschung/schriftenreihe/biffl_2016_migrations-monitoring.pdf
(08.10.2017).
Özipek, B. B. (2018). Yanlış Sorulara Doğru Cevaplar: Ayrımcılık, İslamofobi, Entegrasyon ve Ötesi. Ankara: Liberte Yayınları.
Pandi, C. (2017). Kopftuch: Van der Bellen sieht “Fehler, wenn man so will”, https://
www.diepresse.com/5212074/kopftuch-van-der-bellen-sieht-fehler-wenn-man-so-will
(30.10.2019).
Riss, K. (2018). Pisa Schüler mit Migrationshintergrund haben haufiger Schulangste,
https://derstandard.at/2000076416712/Pisa-Schueler-mit-Migrationshinter grund-haben-haeufiger-Schulaengste (26.08.2018).
Schain, M. A. (2018), Shifting Tides: Radical-Right Populism and Immigration Policy in
Europe and the United States. Washington, DC: Migration Policy Institute.
Smith, A. (2004). Milli Kimlik. İstanbul: İletişim Yayınları.
Sönmez Selçuk, S. (2012). “Dünden Bugüne Milliyetçilik: Küresel Dünyada Yükselen
Sesler”. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 12(3), 117-135.
Strache will das “Wiener Blut” schützen, https://www.derstandard.at/
story/1281829236346/blog-wiener-wahlnotizen-strache-will-das-wiener-blut-schuetzen
(28.10.2019)
Studie Migranten am Arbeitsmarkt stark benachteiligt, https://diepresse.com/home/
panorama/oesterreich/726440/Studie_Migranten-am-Arbeitsmarkt-stark-benachteiligt-
(19.01.2019) .
Szigetvari, A. (2016). Arbeitsmarkt: Warum sich Migranten in Österreich schwertun,
https://www.derstandard.at/story/2000038338047/arbeitsmarkt-warum-sich-migranten-in-oesterreich-schwer-tun (02.10.2018).
Überwiegend negative Berichterstattung über Islam in Österreich, derstandard.
at/2000010452372/Ueberwiegend-negative-Berichterstattung-ueber-Islam-inOesterreich (13.12.2018).

Van der Bellens Kopftuch-Vorschlag wird zum Eigentor,https://www.welt.de/politik/ausland/article164058881/Van-der-Bellens-Kopftuch-Vorschlag-wird-zum-Eigentor.html (02.03.2019).

Veigl, S.(2015). Muslimin attackiert: Habe mich nicht mehr rausgetraut, https://www.

sn.at/salzburg/chronik/muslimin-attackiert-habe-mich-nicht-mehr-rausgetraut-2822365
(15.08.2018).
Walker, S. (2019). Matteo Salvini launches campaign to forge far-right alliance, https://
www.theguardian.com/world/2019/apr/08/matteo-salvini-launches-campaign-to-forge-far-right-alliance (23.10.2019).
Wallerstein, I. (2014). Dünya Sistemleri Analizi. İstanbul: BGTS.
Was Sie über das “Burka-Verbot” wissen sollten, https://www.profil.at/oesterreich/burka-verbot-8326197 (15.9.2018).
Wippermann, W. (1983). Europaischer Faschismus im Vergleich (1922-1982). Frankfurt:
Suhrkamp.
Wo und wie Österreich wachst, https://kurier.at/chronik/oesterreich/8-82-mio-menschen-wo-und-wie-oesterreich-waechst/309.881.057 (17.04.2018).
Wölfl, A. (2017). Sebastian Kurz entdeckt das Thema Islam, http://www.fr.de/politik/wahlkampf-in-oesterreich-sebastian-kurz-entdeckt-das-thema-islam-a-1337052
(05.03.2018).
ZARA Rassismus Report, 2017, https://www.zara.or.at/_wp/wpcontent/uploads/2018/03/
ZARA_Rassismus_Report2017_web_fin.pdf (12.09.2018).

Yayınlama: 14.08.2022
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.