Avusturya’da Siyasal İslam | Milli Görüş ve ATİB listeye girdi

Avusturya’da Siyasal İslam | Milli Görüş ve ATİB listeye girdi

| Derleyen Adem Hüyük

“Siyasal İslam” terimi, İslam dinini siyasi bir ideoloji olarak benimseyen ve toplumsal, ekonomik, hukuki ve siyasi düzenlemeleri İslami kurallara göre şekillendirmeyi amaçlayan hareketleri ifade eder. Bu kavram, İslam dininin sadece bireysel ve toplumsal hayata dair değil, aynı zamanda devlet yönetimine dair de rehberlik sunması gerektiğini savunan ideolojik yaklaşımları içerir.

Siyasal İslam, 20. yüzyılda özellikle Müslüman dünyasında sömürgecilik sonrası dönemde yaygınlık kazandı. Bu hareketler, genellikle Batı etkilerine ve sekülerleşme süreçlerine tepki olarak ortaya çıktı ve İslam’ı sosyal adaleti, ahlaki bütünlüğü ve bağımsızlığı yeniden tesis etmek için bir araç olarak gördü. Siyasal İslam’ın farklı coğrafyalarda çeşitli biçimlerde kendini gösterdiği söylenebilir.

Örneğin, Mısır’da Müslüman Kardeşler Hareketi, İran’da İslam Devrimi ve Türkiye’de ve Avrupa’da Milli Görüş hareketi gibi.

Siyasal İslam’ın batı ülkelerine olan düşmanlığı teolojik mi?

Bu perspektiften bakıldığında, Müslüman dünyayı ve buradaki sosyal ve siyasal gelişmeleri konu edinen siyasal İslam nitelemesi, Batı sosyal siyasal ve kültürel yapısına meydan okuyan, hemen her alanda cari olan dominant Batı egemenliğine karşı bir duruşu öne çıkaran bir din/İslam algısını ifade etmektedir.

Siyasal İslam, öncelikle ekonomik, askeri ve siyasal açıdan güçlü toplumlarca temsil edilen ve dünya genelinde genel geçer değerler olarak sunulan sekülerizm, liberalizm, kapitalizm ve plüralizm gibi modernitenin kutsallarına karşı reddiyeci bir perspektifin, bunlara karşı çatışmacı bir tutumun ifadesidir.

Netice olarak; siyasal İslam ve siyasal İslamcılar tanımlaması, bunun muhatabı olanlar tarafından değil, böylesi bir tanımlama ile onları ötekileştirmeye, toplum nezdinde onları dışlayıp marjinalleştirmeye çalışanlar tarafından yapılan nitelemelerdir.

Bu niteleme ile bunun muhatabı olan kişiler ve kesimler bir taraftan adeta şeytanlaştırılırken bir taraftan da açık ya da üstü örtük çeşitli mesajlar verilmektedir.

Seküler toplumlara verilen mesaj; siyasal İslam akımının kendileri ve yaşam tarzları için en büyük tehdit olduğu, dolayısıyla bu siyasal İslam’la ve bunun bağlılarıyla yapılan ve yapılacak her türlü mücadeleye kayıtsız şartsız destek verilmesi gerekliliğidir.

Siyasal İslam terimi aynı zamanda eleştirilen ve tartışılan bir kavramdır. Eleştirmenler, siyasal İslam’ın çoğulculuk, demokrasi ve insan hakları gibi modern değerlerle uyumlu olmadığını savunabilirken, savunucuları İslam’ın hem bireysel hem de toplumsal hayata dair kapsamlı bir rehber sunduğunu ve bu rehberliğin toplumu daha adil ve ahlaki kılabileceğini öne sürer.

Siyasal İslam’a karşı “sert” önlem paketi

Nehammer : “Dini motivasyonlu aşırıcılık olarak siyasal İslam’a karşı mücadele tüm ciddiyet ve kararlılıkla sürdürülmelidir”

Avusturya Başbakanı Karl Nehammer [ÖVP], “İstihbarat servislerini daha iyi donatmak, dernekler ve toplantılar yasasını sıkılaştırmak, şartlı duruşma öncesi tutukluluğu yeniden getirmek ve radikalleşmeyi ortadan kaldırma ve aşırıcılığın önlenmesi programlarını yoğunlaştırmak istiyor.”

Başbakan Nehammer düşüncelerinde yalnız olmadığı, ana muhalefet Sosyal Demokrat Parti [SPÖ] tarafından yapılan açıklamayla, Siyasi İslam’a karşı gerekli her adımın atılması noktasında, SPÖ mevcut hükümetin “kerhen” yanında olduğunu güvencesini verdi.

Siyasal İslam kendi içerinde barındırdığı ideoloji ile üretim ilişkilerinde Kapitalizme sadık, emperyalizme kucak açan işbirlikçi komprador burjuvazinin, İslam dinine uyarlanmış gibi görülen ancak, üretim ilişkileri bağlamında tam anlamıyla çarpık kapitalizmin, İslam dini temelli bir versiyonu olarak Müslüman ülkelerde hüküm sürmektedir.

Milli Görüş ve ATİB listeye girdi 

Siyasal İslam’ın Avusturya’ya göre temsilcileri, Müslüman Kardeşler, Milli Görüş ve ATİB gibi derneklerin ve örgütlerin defalarca yasaklanmasını talep eden FPÖ’nin yanı sıra, son zamanlarda SPÖ’de de İslamcılığa karşı daha sert bir eylem çağrısı yapılmaya başlanıldı.

Başbakan Nehammer, “Anti-demokratik partilere daha etkili bir şekilde karşı çıkabilmek için Avusturya parti hukukuna ek yasaklama seçenekleri de dahil edilmesini savunan Başbakan, Anayasa Mahkemesi tarafından 2023 yılı başında kaldırılan cinayet ve terörle bağlantılı suçlarda şarta bağlı tutukluluk hükmünün gençler için istisnasız olarak anayasaya tarafından yeniden getirilmesini savundu.”

“Ayrıca hem cezaevinde radikalleşmenin hem de suç tekrarının önlenmesi amacıyla cezaevinde radikalleşmeyi önleme tedbirlerinin yaygınlaştırılması güçlendirilmelidir denilerek, aşırıcılığın önlenmesi, mevcut tekliflerin ve temas noktalarının genişletilmesi ve bir araya getirilmesi yoluyla da güçlendirilmelidir” diye ekledi.

Kıta Avrupa’sında dört yüz yıl kiliselere karşı pasif/aktif direniş sonucunda, din olgusunun sistematik olarak düşünme ve araştırma yapan, teolojik olarak tanımlanması istenmektedir.

Buna karşın, kiliselerin otoritesinden kendi ve işçi sınıfı sayesinde kurtulmuş kıta Avrupa’sı, başka bir din olan İslam kullanılarak, kiliselere savaş açmış ve kazanmış burjuvaziyi harekete geçirmektedir.

Müslüman Kardeşler, Milli Görüş ve ATİB gibi yapılanmaların tekrardan kamuoyuna sunulması, Avusturya makamlarının popülist bir yaklaşım sergileyerek kamuoyuna kararlı görünmek istemesi, Kasım 2020 tarihinde Viyana’da gerçekleştirilen saldırı sonucunda sınıfta kalan Avusturya istihbarat birimleri, güven tazelemek için, güncel her vaka üzerinden dogmatik bir takım süslemelerde bulunması beklenen bir davranıştı.

Ancak, Avusturya Türk-İslam Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Birliği [ATIB] gibi kurumların, IŞİD örgütü ile telaffuz edilmesi, popülist iç siyasetinin kapsamına sığmayacak kadar büyük hataları ve olayları beraberinde getirir.

Başbakan ve Entegrasyon bakanı tarafından, “İslam’a Avrupalılık kimliği” kazandırılmak istenmesi, beraberinde 2015 yılında yürürlüğe giren “İslam Yasası” gibi yeni biçimlenmeyi esas alan İslam dinine karşın yasal uygulamalar kaçınılmaz gibi görünüyor.

Avusturya hükümetleri her dönemde ve koşulda, alt yapısını Anayasa üzerinden garanti altına alınması, ülkede yaşayan 800 bin Müslümanın iç ve dış siyasette figüran olarak kullanılmasını engelleyemedi.

Avusturya’da yaşayan göçmenlerin büyük bir çoğunluğu Müslüman olmakla beraber, Müslümanların örgütlendiği en büyük dini kurumlar ise, Türkiye bağlantılı ATIB ve Milli Görüş yapılanmasıdır.

Başbakan ve ana muhalefet partisi SPÖ, Siyasal İslam’ın eyleme geçmesini beklemeden, adı gecen mevcut camilere ve cami derneklerine kısıtlayıcı önlemler alınmasını savunurken,

Siyasal İslam’ın çatı örgütler üzerinden pervamızca yapılmasının başarısız sonuçlarını geçmişte yaşayan Avusturya, umarım popülist siyasetin cazibesine kapılarak aynı stratejik hatayı yapmaz. ©|DerVirgül

Yayınlama: 14.08.2024
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.