Avusturya’da trajikomik durum | “Dağ fare doğurdu”
Avusturya’da aşırı sağcı Özgürlük Partisi [FPÖ], sonuçlara göre tarihi bir genel seçim zaferi kazandı. Özgürlük Partisi’nin 183 sandalyeli Avusturya Parlamentosu’nda 58 koltuk kazandı.
Ancak tarihi seçim zaferine rağmen aşırı sağ FPÖ hükümet kuramayabilir. Avusturya Şansölyesi Karl Nehammer, ÖVP’nin Herbert Kickl liderliğindeki bir hükümette yer almayacağını açıkladı. Sosyal Demokratlar’ın lideri Andreas Babler de Avusturya’nın Macaristan’ın gittiği yoldan gitmemesi gerektiği konusunda uyarıda bulundu. Sosyal Demokratlar dışında Yeşiller ve Liberal Neos da aşırı sağ ile iş birliği yapmayacaklarını açıkladı.
Bu durumda FPÖ’nün tek potansiyel koalisyon ortağı muhafazakar ÖVP oluyor. Ancak aşırı sağ partinin, bu durumda ÖVP’nin Kickl’in şansölye olmasına itirazına bir çözüm bulması gerekiyor.
Ülkeye hükmeden iki parti 92 çoğunluğa ancak ulaşabiliyor
Postayla gönderilen tüm oyların sayılması seçim sonuçlarında herhangi bir değişikliğe yol açmayacağı görlüyor. ÖVP-SPÖ koalisyon kurmaları taktirde, 92 sandalyelik çoğunluğa sahip olacak. Ancak bu, sadece matematiksel olarak iktidar olmaya yeterli. Bu çoğunluk istikrarlı bir koalisyon için yeterli değil. Ulusal Konsey seçiminin nihai sonucu, postayla gönderilen tüm oylar sayıldıktan sonra belli olacak.
Koalisyon hükümetini en az üç veya dört daha fazla sandalyeye ihtiyaç var. Geçen yıl Federal Konsey’de yapılan bir oylama, hükümetin çok dar bir çoğunluğa sahip olması durumunda neler olabileceğini göstermişti.
Hükümetin 91+1 çoğunlukla kurulması durumunda, milletvekillerinin bireysel olarak parti çizgisine aykırı bazı projeleri reddettiği durumlarda, eğer hükümet çoğunluğu yeterince sağlanamazsa, her milletvekili kendi oyuyla kendi partisine “şantaj” yapabilir.
SPÖ’nün doğurduğu fare; FPÖ
1945 yılından itibaren Ulusal Konsey’in ilk olarak 165 Milletvekili vardı, ancak 1971 yılında Milletvekili sayısı 183’e yükseltildi. Bu, SPÖ’nün SPÖ azınlık hükümetini desteklemek için FPÖ’ye tanıdığı tarihi hataydı.
1848 devrimlerinden sonra Avusturya siyasetine yön veren iki parti, birinci ve ikinci cumhuriyet boyunca ülkeyi dönüşümlü olarak yönetmiş, ancak iktidar daha çok koalisyon kurularak sağlanabilmiştir. Birbirlerinin alternatifi olmadığında koşulsuz uyum sağalmak zorunda kalan SPÖ ve ÖVP, birbirlerine olan zorunluluğu ortadan kaldırmak için, FPÖ’nün önünü açtılar.
25 Mart 1949 yılı içinde, “dernek” statüsüyle ve “Verband der Unabhängigen-VdU” [Bağımsızlar Birliği], FPÖ’nün temellerini oluşturmaktadır. Bu oluşumun kurucuları; Faşizm döneminde orduda, devlet kademelerinde yöneticilik yapmış, dönemin faşist partilerinin çalışmalarına katılmış örneğin Avusturya NSDAP, Heimwehr, Landbund, Heimkehr [Vatana Dönüş], Heimatvertrieben [Sürgünler] gibi Nazi ve Austro-faşist partilerin, fraksiyonların, silahlı milis gruplarının eski yöneticileri ve üyeleriydi.
Avusturya, yeniden bağımsız ve egemen bir devlet haline geldikten sonraki süreçte WdU bir dönüşüm sürecine girip, 3 Kasım 1955’te yeni bir isim aldı: “Freiheitliche Partei Österreichs-FPÖ“ [Avusturya Özgürlük Partisi].
10 Mayıs 1959’da yapılan genel seçimlerde, Avusturya Komünist Partisi [KPÖ] dışında kaldı. Bu durum FPÖ’nün küçük ama kilit bir parti olmasının önünü açtı. Uzun süre, ÖVP ile SPÖ koalisyon hükümetleri kuruyor, FPÖ ise meclisteki tek muhalefet partisi rolünü oynuyordu.
Bu, “küçük ama anahtar rol” de bir parti olma hali, oyların sadece % 6’sı alınarak yıllar boyunca sürdürüldü.
1970’de FPÖ, SPÖ azınlık hükümetini desteklemesi üzerine, SPÖ karşıtını yaratmakta önemli bir hamle yaparak, 1971’de mutlak çoğunluk elde edince, küçük partilere meclis yolu açan bir yasa çıkardı.
Gelinen noktada SPÖ, 2024 seçimlerinde tarihi boyunca ilk defa üçüncü parti olarak kayıtlara geçti.
Seçimlerde ikinci parti olan diğer büyük parti ÖVP ise ikinci parti olarak seçimleri tamamladı.
Şimdi ÖVP ve SPÖ olası bir koalisyon oluşumuna gitmeleri durumunda, matematiksel olarak 91+1 çoğunluğu sağlıyor ancak, 93 olamıyorlar. Sınırda kalan çoğunluğun hükümet kurması da çok sağlıklı görülmüyor. | ©DerVirgül