Avusturya’nın Meksika Kuşatması ve Dramatik son
Avusturyalı Arşidük Maximilian, 1864 yılında İtalya’nın Trieste kentinde yer alan Miramare Şatosu’nda Meksika tahtını kabul ederek tarihin dikkat çeken figürlerinden biri haline geldi.
Abisi Franz Josef Avusturya tahtına geçince kendisini boşlukta hissetti ve Venedik – Triest bölgesi donanma komutanlığına atandı.
Denizaşırı bölgelerde sömürge peşinde olan Napolyon, bu durumu fırsata çevirmek istedi.
Fransız İmparatoru III. Napolyon’un desteğiyle, Latin Amerika’da Avrupa kökenli bir monarşi kurma planı çerçevesinde Meksika’daki muhafazakâr bir grup, Maximilian’a Meksika İmparatorluğu tacını önerdi.
Bu teklifi kabul eden Maximilian, ülkeyi modernleştirme ve birleştirme umuduyla Meksika’ya yola çıktı. [Franz Josef’in bütün ikazlarına rağmen teklifi kabul etti. Sonucunda Habsburg ailesinden azlettirilerek miras hakkı olmadığına dair antlaşmaya imza attı.]
Ancak Meksika, büyük bir iç çekişme içindeydi ve birçok Meksikalı Benito Juárez’i destekliyordu.
Maximilian’ın Meksika’daki yönetimi iç savaş ve halkın büyük bir kesiminden gelen muhalefetle zorlu geçti. Başlangıçta Fransız askerlerinin desteğini alan Maximilian, 1867’de Fransa’nın desteğini çekmesi üzerine Juárez’in güçlerine karşı savunmasız kaldı.
Querétaro’da yakalanan Maximilian, kısa süre sonra idam edildi. Bu olay, Avrupa’nın Latin Amerika üzerindeki etkisinin sona erdiği önemli bir dönüm noktası olarak tarihe geçti.
Maximilian’ın Trieste’de inşa ettirdiği Miramare Şatosu ise, onun sanat ve mimariye olan ilgisinin bir yansıması olarak günümüzde hala ayakta durmaktadır. Şato, Maximilian’ın Avrupa zarafeti ve kişisel vizyonunu bir araya getiren özel bir yapı olarak Trieste’nin simgelerinden biri olmayı sürdürüyor.
Meksika İmparatoru Maximilian, 19 Haziran 1867’de Querétaro’da yakalanıp idam edildikten sonra cenazesinin Avusturya’ya iadesini vasiyet etti. Ölümünden sonra cesedi mumyalandı, ancak Avusturya’ya gönderilmeden önce ek koruma işlemlerine ihtiyaç duyuldu. Kasım 1867’de Avusturya donanmasına ait SMS Novara adlı gemi, Maximilian’ın naaşını Meksika’dan alarak Avrupa’ya taşıdı. Cenazesi, Viyana’daki Kapuçin Manastırı’ndaki İmparatorluk Mezarlığı’na defnedildi ve burada Habsburg ailesinin diğer üyelerinin yanında ebedi istirahatine çekildi.
Bugün, Maximilian’ın idam edildiği Querétaro’daki “Çanlar Tepesi” üzerinde bir anı şapeli bulunmaktadır. 1900 yılında kardeşi İmparator Franz Joseph I’in desteğiyle inşa edilen bu şapel, Maximilian ve onunla birlikte idam edilen generallerini anmak amacıyla yapılmıştır.
Maximilian’ın eṣi Carlote
İmparatoriçe Carlota, Belçikalı Prenses Charlotte olarak bilinir ve Meksika İmparatoru Maximilian’ın eşi olarak tanınır. Meksika’daki yaşamı ve görev süresi, politik sıkıntılar ve kişisel trajedilerle doluydu.
Carlota, başlarda eşi Maximilian ile birlikte Meksika’nın kalkınmasına katkı sağlama amacındaydı. Meksika’da reformlar yapmayı, özellikle işçi haklarını iyileştirmeyi hedefliyordu. Fakat kısa süre sonra Fransız desteğinin azalması, Meksika’nın siyasi atmosferinin değişmesi ve eşi Maximilian’ın liberal politikalarına halkın ve özellikle de muhafazakâr kesimin karşı çıkması, ona büyük zorluklar yaşattı.
1866’da Fransız askerleri Meksika’dan çekilince, Carlota Avrupa’ya dönerek Fransa İmparatoru III. Napolyon’dan tekrar destek arayışına girdi. Fakat talepleri geri çevrildi ve bu süreçte derin bir ruhsal çöküş yaşamaya başladı. Vatikan’da Papa’yla görüşmek için kalıcı olarak yerleşmeyi bile denedi. Ancak Avrupa’daki kraliyet ailelerinin ilgisizliği ve reddedilmesi, Carlota’nın akıl sağlığını olumsuz etkiledi; bu süreçte paranoya ve halüsinasyon belirtileri gösterdi.
Maximilian ise Meksika’da 1867’de idam edildi. Carlota’ya Maximilian’ın ölümü bildirilmedi ve ömrünün geri kalanını Trieste’de bir villada ve Belçika’da bir şatoda gözlem altında geçirdi. Hayatının son yıllarına kadar, eşi Maximilian’a olan bağlılığını sürdürerek onun askeri üniformasını giydirdiği bir mankeni yanında bulunduruyordu.
Carlota’nın hikayesi, Avrupa ve Latin Amerika tarihindeki sömürgecilik ve siyasi çatışmaların bir yansıması olarak görülüyor ve modern araştırmalar onun zekâsı ve yönetim kabiliyetine daha fazla saygı duyulması gerektiğini savunuyor. Bu karmaşık yaşam öyküsü, Carlota’yı tarihte unutulmaz bir figür haline getirmiştir.| ©DerVirgül