Bilginin tanımı | “Bilgi, algıdan başka bir şey değildir” mi?
Sokrates Theaitetos’tan bilginin tanımını sorduğunda, Thaitetos ilk tanımı verir: “Bilgi, algıdan başka bir şey değildir.” Bilgi, varlıkla ilgili olduğu fakat algı da göreli olduğu için algının bilgi olması, varlığın göreli olmasına bağlıdır. Var olanlarınher biri benim için bana göründüğü gibidir, senin içinse sana göründüğü gibi. [Platon]
Derleyen | Adem Hüyük
Platon, hiç kuşku yok ki düşünce tarihinin en önemli ve etkili filozoflarından biridir. Felsefenin kurumsallaşmasına ve felsefede yazılı geleneğin oluşmasına katkıda bulunmuş, iki dünyalı metafiziğiyle bütün bir Orta çağ düşüncesini belirleyecek olan idealist felsefe geleneğinin başlatıcısı olmuştur. Hıristiyan Orta çağ felsefesine ve İslam düşüncesine etkisi bakımından da ayrıca önem taşıyan Platon, düşünce tarihi boyunca tartışılan tüm problemleri yüzlerce yıl öncesinden ele almış ve ilk büyük felsefi sistemi inşa etmiştir.
Platon’un geç dönem diyaloglarından biri olan Theaitetos diyaloğu, matematikçi Theodoros ve onun öğrencisi Theaitetos ile Sokrates arasında geçer. Temelde Protogoras’ın “Her şeyin ölçüsü insandır’’ düşüncesine karşı çıkan Sokrates, bu eksen çerçevesinde “Bilgi nedir?” ve “Filozof kimdir?” sorularını ayrıntılı bir şekilde ortaya koyar. Platon’un bilgi teorisiyle ilgili önemli ipuçları taşıyan Theaitetos, en önemli diyaloglardan biridir.
Sokrates bilginin tanımını sordu
Bilgi, varlıkla ilgili olduğu fakat algı da göreli olduğu için algının bilgi olması, varlığın göreli olmasına bağlıdır. Bu nedenle Sokrates’in ilk hamlesi, bilginin algı olduğu iddiasının Protagorasçı görelilikle özdeşleştirmek olur: “Bunu Protagoras da söyler […] O her şeyin, var olanların var olmalarının ve var olmayanların var olmamalarının ölçüsünün insan olduğunu söylemiştir. […].
Var olanların her biri benim için bana göründüğü gibidir, senin içinse sana göründüğü gibi”[Platon].
Öyleyse cisimlerin nitelikleri, algılayana nasıl görünüyorsa öyledirler. Bu durumda ‘görünmek’ ile ‘algılanmak’ aynı şeydir. Çünkü bir insan bir şeyi nasıl algılıyorsa, onun için öyledir [Platon].
Protagoras’ın doktirini, Platon’un yorumlamasına göre, bütün görünüşlerin göreli doğruluğunu iddia eder: bir şey birine nasıl görünüyorsa, o şey o kişi için öyledir. Eğer o şey başka birine farklı görünüyorsa bu sefer de o kişi için gerçekten de o şey ona göründüğü gibidir [Myles Fredric Burnyeat].
“O halde algı daima var olanın kendisine aittir ve tıpkı bilgi gibi, o da yanlışla namaz.” “[Platon].
Cornford haklı olarak buradaki temel meselenin, ‘bilgi algıdır’ iddiasının algının yanılamaz olması ve var olanın ya da gerçek olanla ilgili olması anlamına gelmesi olduğunu dile getirir [F. M. Cornford].
Bütün görünüşlerin göreli doğruluğu şu anlama gelir: her algısal görünüş şeylerin nasıl göründüklerini oldukları gibi yansıtır [Myles Fredric Burnyeat. Demek ki eğer bilgi algı ise, algıların kendileri varlığın kendisine karşılık gelmelidir. Algı sürekli değişiyor ise varlık nasıl bir varlıktır?
‘Hiçbir şey’ ile kastedilen nedir?
Yalnızca deneysel dünya mıdır yoksa Platon burada ideaları da mı imlemektedir?
Cornford’a göre Platon, Herakleitos’un bütün duyusal nesnelerin değişim içinde olduğunu kabul etmekle birlikte, her şeyin deneysel nesnelerden ibaret olduğunu kabul etmemektedir.
Bu durumda, bilgiyi imkansız kılan şey, ‘her şey her zaman değişim içindedir’ iddiasıyla ideaların varlığının reddedilmesidir (Cornford). Yani Cornford için bu cümledeki ‘hiçbir şey’ ifadesi ideaları da yadsıma anlamında kapsamaktadır. Bu bakımdan, ona göre, duyusal nesnelerle uygulandığı sürece Platon, Herakleitos’un iddiasını kabul etmektedir. Burnyeat haklı olarak, Cornford’un bu yorumunu, Platon’un kendi felsefesinin temel bir ilkesini tartışmaya katmak olarak yorumlar (Burnyeat). Yani Cornford’un yorumu, Platon’un kendi ilkelerinden birini, eleştiriye tabi tuttuğu düşünceye eklemleyerek eleştirisine devam edeceği anlamına gelmektedir.
Cornford bu pasajda Herakleitosçu iki varsayım olduğunu öne sürmektedir. İlki şöyledir: Cornford, ‘hiçbir şey yoktur ki kendinde bir şey olsun’ ifadesini, Herakleitosçu karşıtların birliğini imlediğini ifade etmektedir: bir niteliği, o niteliğin karşıtını da yüklemeden bir şeye yükleyemezsin. Platon ‘karşıtların bir aradığılığını’ duyumun tikel nesnelerinin bir özelliği kılar. Yalnızca tikel güzel şeylerin varlığına inanan görünüş sevicilerine karşı aynı zamanda çirkin görünmeyen güzel bir şeyin olmadığını, uzun ya ağır olup aynı zamanda onlara küçük ve hafif denmeyen şeylerin (tikellerin) olmadığının söylendiğini dile getirir. Tam da bu noktada Cornford’a göre, Platon’un Protagoras’ın ve Herakleitos’un ortak noktası buradadır (Cornford,).
Öte yandan, her ne kadar Platon diyaloğun ilerleyen kısımlarında bir tür karşıtlıktan bahsedecek olsa da buradaki ‘hiçbir şey yoktur ki kendinde bir şey olsun’ ifadesi doğrudan karşıtların birlikte varolduğunu imlememektedir. İleride Platon Herakleitosçu öğretiyi açımladıkça vurgusu karşıtların birliğinden çok, şeylerin birbirlerine bağımlı varoluşu üzerinde daha çok duracaktır.
İkincisi ise ‘varlığından söz ettiğimiz şeylerin aslında olmadıkları, fakat her zaman akış içinde olduklarıdır. Cornford, Aristoteles’in yorumundan yola çıkarak duyusal nesnelere uygulandığı sürece Platon’un bu Herakleitosçu doktrini kabul ettiğini dile getirir. Akılsal nesnelerin gerçek varlıkları her zaman aynıdır, hiçbir zaman değişim içinde değildir; fakat duyular tarafından algınan birçok şey bir çok bakımdan hiçbir zaman aynı durumda değildir (Cornford,).
Cornford, Herakleitosçu doktrini kabul ettiği görüşünü buraya eklerken, metinden bir kanıt getirmez, tamamen Aristoteles’e dayanmaktadır. Metne dayanmak yerine, metni yorumlarken Aristoteles’i hareket noktası olarak ele almaktadır. Elbette bunda yanlış bir şey yoktur, fakat bu fikri, metinle karşılaştırarak test etmek yerine bu fikri tamamen doğru olarak ele almakta ve bizim kanımıza göre yanlış yorumlamaktadır. Ayrıca Phaidon ve Devlet’e atıfyaparak bu sonuca ulaşmış olması, Theaitetos diyaloğununo iki diyalogdaki idealar kuramınıciddi olarakeleştirmiş olduğu Parmenides diyaloğundan sonra yazılmış olduğunu göz ardı ettiğini göstermektedir. Theaitetos’un yorumlanmasında diğer diyaloglara başvuracaksak, sadece Parmenides öncesi değil sonrası diyalogları da, örneğin Sofist’i ve Kratylos’u da hesaba katmamız gerekmektedir.
Elbette, bilginin değişmezlik gerektirdiği konusunda haklıdır. Ama Platon’un buradaki sözleri, doğrudan bilgi için bir değişmezliği imlemekten ziyade, bilginin algı olduğu durumunda, deneysel dünyanın tamamen değişim içinde olması gerektiği sonucudur.
Sokrates, Protagoras’ın gizli öğretisinin olarak Herakleitosçu akış teorisi olduğunu öne sürerek (Platon) meseleyi Herakleitosçu akış teorisine getirir. Böyle yapmasındaki amacı, bilginin algı olduğu iddiasının ancak Protagoras’ın göreliliği ile mümkün olabileceğini, göreliliğin de ancak Herakletiosçu akış teorisiyle gerekçelendirilebileceğini öne sürüyor olmasıdır. Kısaca, akış, algının yanılmaz oluşunun, her zaman olanın bilgisini veriyor oluşunun zorunlu koşuludur (Sedley). Üstelik Sokrates, bu üç teorinin -emprisizm, görelilik ve Herakletiosçu akış teorisi – aslında aynı şeyi dile getirdiklerini söyleyerek bu düşünsel yapısının en tepesine de Homeros’u geçirecektir: “Böyleyken kim, komutan Homeros’un yönettiği böyle bir orduya karşı koyarak gülünç duruma düşmeyi göze alabilir?”
Yeniden başa dönersek, Sokrates, ‘bilgi algıdır’ önermesini Protagorasçı göreliliğe bağladıktan sonra Herakleitosçu akış teorisini de Protagorasçı göreliliğe bağlarken, bu iddiayı açımlar:
“Hiçbir şey yoktur ki kendinde bir şey olsun. Öyle bir şeyin ne olduğunu da dosdoğru söyleyemezsin; büyük olduğunu düşünürsen aynı zamanda küçük görünür, ağır desen aynı zamanda hafif gelir. Bu türden ne söylersen aynı şey olur. Çünkü hiçbir şey bir değildir, belli bir şey ya da belli bir çeşit de olamaz. Gelgelelim yer değiştirme, devinim ve karışmadır ki bunların birbirlerine oranıyla her şeyin varlığından söz ederiz; ama bu hiç de doğru bir tahmin olmaz. Çünkü şeyler hiçbir zaman var değildir.| ©DerVirgül
Kaynaklar: Umut Ayhan/ Akademik Sosyal Bilimler Dergisi | Diyaloglar “Platon” | Devlet Teorisi “Platon” | Tarihte Bilim “J.D. Bernal… Derleyen Adem Hüyük