Büyüteç | Ormanları Ateşin Çocukları mı Yaktı?
Kriz dönemlerinde, toplum üstündeki duygusal baskı artıyor ve şeffaflık eksikliğinin de etkisiyle insanlar hızlıca bir fail bulmaya girişebiliyor. Bu vakitlerde her zamankinden daha hassas olduğumuzdan, derinlikli açıklamalardansa makul “görünen” kısa yollara teslim olabiliyoruz.
Birçok ilde aynı vakitlerde başlayan güncel yangınlarda epey rağbet gören, “yangınlara terör örgütlerinin saldırılarının” neden olduğu da bu düşüncenin örneği olarak okunabilir. Sosyal medyada bu yangınların bir örgütün işi olduğu yeni yeni konuşulmaya başlamışken, bazı haber sitelerinin “Turgutlu’da orman yakmak için keşif yapan iki PKK’lı yakalandı” gibi başlıklar atmaları, bu fikrin iyice yaygınlaşmasına neden oldu. Manisa Valiliği, sonrasında gözaltına alınanların yangınlarla ilişkisi olmadığını açıklasa da, daha güncel ve doğru bilginin baştaki yanlış bilgiye maruz kalanların ne kadarına ulaştığını ölçmek güç. Haber ajanslarının çeşitli sebeplerle, isteyerek yada istemeyerek yanlış bilginin yayılımını körüklemesi, kriz ortamının yarattığı bilgi düzensizliğinin derinleşmesine neden oluyor.
Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor: Yangınlarda sabotaj ihtimali halihazırda soruşturuluyor ve soruşturulmalı da. Yangınlara neyin sebep olduğunu öğrenmek, yerinde afet planları hazırlayabilmek için de gerekli. Ancak şu anda yangına aşırı sıcakların neden olduğunu gösteren deliller, diğer olasılıklardan çok daha güçlü.
Bu olasılık soruşturulur ve henüz elde somut bir kanıt yokken, sosyal medyada PKK’yla ilişkili olduğu belirtilen “Ateşin Çocukları İnisiyatifi” isimli örgütün yangınların sorumluluğunu üstlendiklerini açıkladıkları söylendi.
Türkçesi: “Ateşin Çocukları İnisiyatifi’ grubu Türkiye’nin turistik bölgelerine yapılan sabotaj saldırılarını üstlendi: “Türkiye yönetimi başka dilden anlamadığından onlara ateşle diz çöktürmenin vakti geldi.”
Türkiye’de çevresel terör ne boyutta?
Çevresel terör “toplumları faydalarından yoksun bırakmak veya diğer mülkleri yok etme amacıyla çevresel kaynaklara karşı yasadışı güç kullanımı” olarak tanımlanıyor. 1990’lardan itibaren zaman zaman PKK ve örgütle bağlantılı oluşumların başvurduğu bir yöntem olarak öne çıkan orman yakma eylemleri, son yıllarda basında Ateşin Çocukları İnisiyatifi ile ilişkilendirilmiş. Ateşin Çocukları İnisiyatifi, 1 Ağustos 2021’de yayınladıkları yazıda PKK ile hiçbir bağlantıları olmadığını ve bağımsız hareket ettiklerini belirtse de, bu beyanın ikna edici bir karşılığı bulunmuyor.
Öte yandan Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre “terör kaynaklı” diye ifade edilen orman yangınlarının sayısı epey düşük. Örneğin 2019 yılında çıkan 2 bin 688 orman yangınının hiçbirinin sebebinin “terör saldırıları” olduğu tespit edilmemiş. Ancak 1997-2020 yılları arasında Türkiye’de çıkan orman yangınlarının yüzde 34’ünün sebebinin tespit edilemediğini de belirtmek gerek. Bunların bir kısmı kasten çıkarılmış olabilir ama elde bunun terör faaliyeti olduğunu gösteren bir delil de yok.
Doğanay Tolunay’ın Orman Genel Müdürlüğü verilerinden yararlanarak hazırladığı grafikte ise 2013-2020 yılları arasında çıkan yangınlar göz önünde bulundurulduğunda “terör” kaynaklı yılda ortalama dokuz yangının çıktığı tespit edilmiş.
Krizden etki devşirme hamlesi olabilir
Fırat Haber Ajansı, sıklıkla Ateşin Çocukları İnisiyatifi’nin üstlendiği eylemlere yer veriyor. Bu haberlerde “hedeflerin” çoğunun ormanlar gibi doğal alanlar değil, siyasilere ait otomobil, tekne, yat gibi araçlar ile işyerlerinin olduğu görülüyor. Nitekim ne bu ajansta, ne de Nûçe Ciwan gibi örgütün eylemlerine sık sık yer veren diğer internet sitelerinde güncel yangınları Ateşin Çocukları İnisiyatifi’nin üstlendiğine dair bir bilgi yer alıyor.
Nûçe Ciwan’daki “Ateşin Çocukları’ndan Temmuz ayı bilançosu: Faşizm yanıyor!” başlıklı haberde, örgütün Temmuz ayında üstlendiği kundaklama eylemlerine yer veriliyor. İstanbul, Balıkesir, Kocaeli, Gaziantep, Bursa ve Konya’daki çeşitli tekne, fabrika ve tarla kundaklamalarının üstlenilmesine karşın, Muğla ve Antalya orman yangınlarına dair bir üstlenme açıklaması görülmüyor.
Örgütün kendine ait gibi görünen internet sitesindeki 1 Ağustos tarihli açıklamada, orman yangınlarına ve bölgeye işaret eden “dağlar”, “tatil” gibi ifadeler var. Ancak bu açıklama, yangınlar başladıktan birkaç gün sonra yapılmış. Süregiden bir krizden etki devşirme hamlesi de olabilir.
Rojava Network isimli Twitter hesabının paylaştığı ve haber siteleri tarafından kullanılan, Ateşin Çocukları İnisiyatifi’nin yangınları üstlendiğine dair gönderi ise silinmiş.
Çevresel terör eylemlerini tespit etmek çok güç olduğundan, örgütlerin beyanlarını esas almak zorunda kalınıyor. Ne var ki bu örgütlerin bu yangınları üstlenmesinin farklı sebepleri olabilir.
Silahlı çatışmaların seyrinin azaldığı dönemlerde örgüt içi motivasyonun canlı tutulmasında bu tip eylemler önemli bir yer kaplıyor, ancak çoğu zaman bunların gerçek olmadığı ortaya çıkıyor.
Örneğin 3 Temmuz 2020’de Sakarya’daki havai fişek fabrikası patlamasını da Ateşin Çocukları İnisiyatifi üstlenmişti. Ancak sonrasında fabrikada yapılan incelemelerde saldırı ya da sabotaj izine rastlanmamış, fabrika sahibi de dahil dört kişi tutuklanmıştı.
9 Ekim 2020’de Hatay’da çıkan yangını da örgüt üstlenmişti. Tutuklanan iki kişi hakkında hazırlanan iddianame Nisan 2021’de kabul edildi ve ikisi hakkında da “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suretiyle silahlı terör örgütüne üye olma” suçlarından hapis cezası istendi.
İlgili örgütün ülkenin birçok yerinde aynı anda yangın çıkarabilecek güçte bir organizasyonel kapasitesi olduğunu gösterir nitelikte herhangi bir bulguya da rastlanmıyor.
Üstelik yangınların çıktığı bölgelerde çok sayıda mobese ve güvenlik kamerası da bulunuyor. Yalnız Manavgat’ta 50’nin üzerinde noktada 250’ye yakın kamera, 25’in üzerinde plaka tanıma sistemi bulunuyor. Yangın çıkan diğer şehirlerde de bu durum pek farklı değil. Yani aynı anda birçok noktada kimseye yakalanmadan yangın çıkartacak kadar organize bir saldırı yaşanması ve bunların istisnasız tamamının ıskalanmış olması makul görünmüyor.
Kaynak: teyit.org
Teyitçi: Can Başaçek
Editör: Mert Can Yılmaz