Cennet vaadiyle suikastçı eğittiği öne sürülen Hasan Sabbah’a dair ezber bozan çıkış

Alamut Kalesi’nin hakimi Hasan Sabbah’a dair iddialar Batı’yı bile günümüze kadar etkiledi. Kimilerince karanlık bir şahsiyet olarak anlatılan Sabbah’la ilgili ilahiyatçı Balcı ve tarihçi Çamuroğlu’ndan ezber bozan açıklamalar geldi

Cennet vaadiyle suikastçı eğittiği öne sürülen Hasan Sabbah’a dair ezber bozan çıkış

Hasan Sabbah, tarihin en merak edilen kişiliklerinden biri.

Tarihi kaynaklara göre M.S.1050 yılında İran’ın Kum şehrinde doğdu.

Aile kökleri Yemen’e dayanıyordu. Dönemine göre iyi bir eğitim aldı.

Eğitim amaçlı İran’ın Rey şehrinde bulunduğu sırada 17 yaşında Şiiliğin İsmaili kolunu yaymak için burada bulunan bir Fatimi davetçiden etkilenerek bu mezhebi benimsedi.

Kendisindeki yeteneği keşfeden davetçinin telkiniyle Şii Fatimi devletinin hüküm sürdüğü Mısır’a giderek eğitimini geliştirdi.

Ardından Şiiliği yaymak için bu sefer kendisi de İsmaili inancını yaymakla yükümlü bir davetçi olarak İran’a gönderildi.

İran o dönemde Sünni inancına bağlı bir Türk devleti olan Selçukluların hakimiyetindeydi.

Sabbah, faaliyetleri nedeniyle okul arkadaşı olduğu iddia edilen Selçukluların ünlü veziri Nizamülmülk ile ters düştü.

Nizamülmülk’ün ve Selçukluların takibinden kurtulmak için faaliyetlerini Elbruz Dağları nedeniyle Selçukluların kontrol sağlayamadıkları İran’ın kuzeyinde yoğunlaştırdı. 

Burada yaşayan ve bölgeye adlarını veren savaşçı Deylemliler, İran’da en geç Müslüman hakimiyetini kabul eden topluluktu ve halen eski İran inançlarının kısmen etkisi altındalardı.

Sabbah’ın propagandası sonuç verdi. Çevresine topladığı kişilerle Elbruz Dağları eteklerinde bulunan Alamut Kalesi’ni 1090 yılında ele geçirerek burada Nizari İsmaili olarak bilinecek devletini kurdu.

Düzenledikleri suikastlar korku saldı

Kaleyi yeni yapılarla güçlendirerek Selçuklu saldırılarını püskürtecek hale getiren Sabbah, kendisinden kat be kat güçlü olan düşmanlarıyla mücadele için farklı bir yöntem geliştirdi.

Yetiştirdiği fedailerle düşmanlarının etkili isimlerine suikastlar düzenleyerek onları içeriden çökertmeye çalıştı ve bu konuda başarı da sağladı.

En büyük düşmanı Selçuklu Veziri Nizamülmülk, 1092 yılında İran’ın Tus şehrinde Hasan Sabbah’ın bir fedaisince öldürüldü.

Hatta bir başka fedainin Selçuklu Sultanı Melikşah’ın yatak odasına kadar sızarak gözdağı amacıyla yastığının altına bir hançer ve Sabbah’tan bir mektup bıraktığı iddia edildi.

Fedailerin gerek eylem anındaki gerekse yakalanmaları halinde öldürülmeden önceki cesaretleri insanlarda hem bir şaşkınlık hem de korkuya neden olmuştu.

Haklarında haşhaşla uyuşturulmuş oldukları, cesaretlerini buna borçlu oldukları yönünde söylentiler yayılmaya başladı.

Hasan Sabbah’ın yaşadığı, efsanelere konu olan Alamut Kalesi’nin tasvir edildiği bir resim. Moğollar tarafından yıkılan kaleden bugün geriye çok az bir kalıntı kaldı

Fedailerini sahte cennetle kandırdığı iddia edildi

Bu iddialar zamanla yeni eklemelerle daha da ilginç hale getirildi.

Bunlardan birinde Sabbah’ın fedai olarak seçtiği kişileri haşhaş ile uyuşturarak önce Alamut Kalesi’nin içine kurdurduğu gizli bahçeye taşıttırdığı, gözlerini açan adamların etraflarındaki kadınları, yeşilliği, yemekleri, şarapları görünce cennette olduklarına inandıkları öne sürülüyordu.

Burada bir süre kalan bu kişiler, ardından tekrar haşhaş ile uyutulduktan sonra uyandıklarında karşılarında yine Sabbah’ı buluyordu.

Cennete yeniden dönmenin şartı ise Sabbah’ın emrettiği eylemi gerçekleştirmek, gerekirse bu eylem sırasında şehit olmaktı.

Böylece kısa süreliğine tanık oldukları cennete kalıcı olarak kavuşabileceklerdi.

Nizari İsmaili Devleti’nin o dönemlerde suikastlar yaptığı bilinen bir gerçek olsa da yukarıda anlattığımız sahte cennet, haşhaş iddiaları çokça dillendirilmekle birlikte kesinliği bilinmiyor.

Ancak bu kesin olmayan iddialar sadece İslam dünyasında kalmadı zamanla Batı’da bile yayıldı hatta genel kabul gördü.

Bundan dolayı Hasan Sabbah’ın adamlarını tanımlamak için Arapçada kullanılan Haşhaşin kelimesi “Assassin” yani suikastçı adıyla batı dillerine girdi.

Nizari İsmaili devleti ise İslam dünyasında Haşhaşiler, Sabbahiler ve Batiniler gibi isimlerle de anılır, bilinir hale geldi.

Sonuç olarak gerek Sünni ağırlıklı İslam ülkelerinde gerekse Batı dünyasında Hasan Sabbah ve başında olduğu toplumla ilgili iddialar, efsaneler genel kabul gördü, bugüne kadar gizemli bir grup olarak anıldılar.

“Hasan Sabbah yakınları dahil kimseyi kayırmadı, eşit paylaşımı savundu”

Ancak zaman zaman kimi bilim insanları ve din adamları bu genel kabul görmüş algının dışında açıklamalar yapmakta.

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsrafil Balcı, 6 Kasım 2021 Cumartesi günü Twitter hesabından yaptığı üç ayrı açıklamada şunları söyledi:

– Şiî-İsmaili devlet kuran Hasan Sabbah yakınları dahil kimseyi kayırmadı adil davrandı eşit paylaşımı savundu kölelik ve cariyeliği yasakladı alım-satımını men etti ‘Ebeveynler artık oğullarının köle, kızlarının cariye olmasından korkmayacak’ diye ilan yaptı bu adam cehennemlik.

– Ama gayrimüslim körpe kızları haremine dolduran avrat pazarlarında kadın satılan köle pazarlarında insan ticareti yapılan ülkenin zalim/katil padişahları cennetmekân öyle mi ya vicdan yok ya iz’an ikincisi yoksa yırtabilirsiniz belki ama birinci gruptaysanız eyvahlar olsun.

– Bazıları için açıklama paylaşım dikkatle okunursa Hasan Sabbah övülmüyor, ezberlenilmiş telakkilerin yanlışlığına dikkat çekiliyor ayrıca bu görüşleri nedeniyle elbette ki övgüyü hak ediyor ancak bu durum onun diğer hatalarını görmeme anlamına gelmiyor sizden farkım zannederim bu.

Balcı’nın bu açıklamasına destek verenler olduğu gibi karşı çıkanlar da oldu.

“Biz egemenlerin tarihini okuyoruz. Ötekinin tarihini okumuyoruz”

Açıklamasının ardından görüş almak üzere Balcı’yı aradık.

Balcı, tarihi egemenlerin yazdığını belirterek, şöyle konuştu:

Biz egemenlerin tarihini okuyoruz. Ötekinin tarihini okumuyoruz. Ötekinin tarihini biz egemenlerin yazdığı tarih üzerinden okuduğumuz için tarihte birçok doğru bilinen yanlış ortaya çıkıyor. Selçuklular’da Alparslan’ın veziri Muhammed el-Kündüri akılcılığı öne çıkaran, gelenekçi anlayışa sıcak bakmayan biriydi. Ancak Nizamülmülk, saray içi bir darbeyle akılcı anlayışı devre dışı bırakıyor, Kündüri ile sultanın arasını açıyor. Sonrasında Selçuklu büyük oranda bugünde Anadolu İslam’ını etkileyen tasavvufi, teslimiyetçi, katı Hanbelilik çizgisini benimsemiştir. Bu nedenle karşı tarafı olabildiğince kötülemiş ve bu kötüleme üzerinden kendine yer açmaya çalışmıştır.

“Yanlışları olduğu gibi doğru olan birçok yönü de vardır”

Hasan Sabbah’ın dikkat çekici yönlerinin de olduğunu kaydeden Balcı, “İyi bir eğitim almış donanımlı birisi. Örneğin iktidara ehil olan kişinin gelmesi ilkesini savunuyor. Hasan Sabbah’ın yanlışları olduğu gibi doğru olan birçok yönü de vardır tıpkı Şeyh Bedreddin gibi. Ancak geçmişten beri ötekileştirme çabaları nedeniyle tarihte iz bırakan insanlar kötülenmiştir. Selçuklu, Batini akımları düşman olarak gördüğünden onları ne kadar kötülerse kitlesini o kadar konsolide edeceğini düşündüğünden menfi bir söylem geliştirmiş, tarihi egemenler yazdığı için söyledikleri genel geçer kabul edilmiştir” diye konuştu. 

Kölelik tarih boyunca insanlığın en büyük sorunlarından biriydi 

“Cariyelik ve kölelik konularında muazzam bir çözüm getirdi”

Hasan Sabbah’ın İslam’ın üzerinde bugün bile kambur olan cariyelik ve kölelik konularında muazzam bir çözüm getirdiğini ve “Bizim iktidarımızda anneler çocuklarım köle, kızım cariye olacak korkusu yaşamayacak” dediğini hatırlatan Balcı, “Bu tam İslam’ın, ahlakın, insan olmanın benimsediği çizgi. Bu demek değil ki ben Hasan Sabbah hayranıyım ve onu öne çıkarıyorum. Ama bizim kötü sandığımız insanların fikirleri arasında dahi beklemediğimiz davranışların, fikirlerin olduğunu görüyoruz. O nedenle tarihe sadece egemenlerin gözüyle baktığımızda birçok karartılmış şahsiyet görüyoruz. Benzer durumu bazı sahabelerde de görüyoruz” ifadelerini kullandı. 

“Sahte cennetle insanları kandırdığı iddiası yersiz ve abartılı”

Balcı, Hasan Sabbah’ın fedailerini Alamut Kalesi’nde kurduğu sahte cennette kandırdığı iddialarının yersiz ve abartılı olduğunu öne sürerek, “Ona bağlılık adına kendini feda eden insanlar çıkıyor ama bu durum sırf ona özgü değil. Bugün bile inancı, ideali uğruna kendini feda eden insanlar var. Gelecekte biri Ebubekir Bağdadi’yi anlatırken bazı insanların onun için kendini feda ettiğini yazabilir” yorumunda bulundu. 

“Sabbah’la ilgili popüler algının iki kaynağı Nizamülmülk ve Bernard Lewis”

Tarihçi yazar Reha Çamuroğlu da Hasan Sabbah’ı konunun uzmanı olmayan ve Batini düşmanı kişilerden okumanın sonuca ulaşmaya engel olduğuna dikkat çekti.

Çamuroğlu, Hasan Sabbah’la ilgili popüler algının iki kaynağı olduğunu belirterek, bunlardan birinin Nizamülmük’ün siyasetnamesi ile İngiliz asıllı ABD’li tarihçi Bernard Lewis olduğunu öne sürdü.

“Komünistlere yönelik 30-40 sene önceki kasket iftirasının kaynağı da Nizamülmülk”

Nizamülmülk’ün Emevi ve Abbasi geleneğinin sıkı bir takipçisi olduğunu kaydeden Çamuroğlu, Nizamülmülk’le ilgili şu iddiaları dile getirdi: 

Nizamülmülk’ün siyasetnamesi gerek Karmatilere olsun diğer başka gruplara olsun iftiraname gibidir. Yeni 30-40 yıl önce Anadolu’da komünistlerle ilgili söylenen iftiralar vardı. Örneğin kasket iftirası. Bu iftiraya göre bir komünist eve geldiğinde girişte başka kasket görürse eşinin eve başka erkek aldığını anlar, onu rahatsız etmemek için içeri girmezdi. Bu iftiranın aynısı Nizamülmülk’ün siyasetnamesinde kasket yerine ‘Serpuş’ adlı başlık ile Karmatilere karşı anlatılır. Nizamülmülk, kara propagandanın mimarlarındandı

Nizamülmülk’ün tasvir edildiği bir resim 

“Nizamülmülk’ü öldürmeleri bir öz savunma”

Nizamülmülk’ün İsmaililerce öldürülmesinin aslında bir öz savunma olduğunu öne süren Çamuroğlu, “Devletin ikinci adamı sürekli sizin öldürülmeniz için fermanlar yayınlarsa siz de durmazsınız. İsmaililer durmamış, öz savunma gerçekleştirmiştir. İsmaililer de şiddet kullanmıştır tabii ki ama o dönemde siyaset kılıçla yapılmıştır. O zamanın gerçeği budur” şeklinde konuştu.

Çamuroğlu, Yüzüklerin Efendisi’nde orklar ile Müslümanların Türklerin anlatıldığını öne sürdü

“Yüzüklerin Efendisi’ndeki orklar ile muhtemelen bizi Müslümanları Türkleri anlattılar”

Çamuroğlu, Hasan Sabbah hakkındaki popüler algının ikinci kaynağının batılılar olduğunu öne sürerek, şunları kaydetti:

“Batılıların İslam dünyasına bir bakışı vardır. Son yıllarda tanıyanlar aracılığıyla bu algı kısmen değişse, değiştirilse bile batılıların gözünde Müslümanlar egzotik insanlardır. Bu anlayış özellikle oryantalistlerde vardır. Lewis de bir oryantalisttir. Oryantalistler, Müslümanları ilginç kıyafetleri, cinsel zevkleri, gizemli tarikatları olan bambaşka bir dünyanın insanları gibi görürler. Örneğin Yüzüklerin Efendisi’nde yazar orklar ile muhtemelen biz Müslümanlar ve Türkleri anlatmaya çalışmıştır. Çünkü yazar 1. Dünya Savaşı’nda bulunmuştur. Bu bakış açısında İsmaililer de haşhaş içip geçici olarak aklını yitiren suikastçıların olduğu gizli bir tarikat olarak yansıtılmıştır. Çünkü bu onlara ilginç geliyor. Hem hayali bir İslam alemi hem de bu alemin tehlikeli olduğu görüntüsü yaratılıyor. Hasan Sabbah’la ilgili algının bir kaynağı da budur.”

“İsmaililer, Kurtuluş Savaşı’nda Türklere büyük maddi yardımda bulundular”

Çamuroğlu, İsmaililerin batiniliğin bir kolu olduğunu kaydederek, “Yüzlerce yıl hüküm sürmüş Fatimiler içindeki bir bölünmeden türedikleri, bugüne kadar yaşayan bir İslami grup olduğunu düşünüyorum. Ama heterodoks (kabul edilen genel inançtan farklı düşünen) bir grup. İsmaililer, Kurtuluş Savaşı’nda bize büyük maddi yardımlarda bulundular” şeklinde konuştu.

“Haşhaş ve sahte cennet iddialarının kaynağı yok”

Çamuroğlu, son olarak Hasan Sabbah’ın fedailerini haşhaş ile uyuşturarak suikaste gönderdiği ve Alamut’taki sahte cennet iddialarının da kaynağı olmayan uydurulmuş bilgiler olduğunu öne sürdü.

Çamuroğlu, ayrıca Sabbah’ın başında olduğu Nizari İsmaili devletinin görüşlerinin Anadolu Aleviliğini de etkilediğini kaydetti.

İsmaili ileri gelenlerinden Hüseyin Ağa Han, Tacikistan’ı ziyaretinde 

Hasan Sabbah’ın takipçileri varlıklarını sürdürüyor

Hasan Sabbah, neredeyse 34 yıl yaşadığı Alamut Kalesi’nde 1124 yılında öldükten sonra kurduğu devlet daha devam etti. Taa ki 1256 yılına kadar.

Moğol hükümdarı Cengiz Han’ın torunu olan Hülagü, o güne kadar pek çok saldırıya direnen Alamut Kalesi’ni uzun bir kuşatmanın ardından 1256 yılında ele geçirdi.

İçeride bulunan o devrin en büyüklerinden olan Sabbah’ın kurdurduğu kütüphanede yangından ve yağmadan kurtulamadığı için Nizari devletinden geriye pek az yazılı kaynak kaldı.

İsmaililer, Alamut merkezli devletlerini kaybetse bile hüküm sürdükleri sırada davetçileri kanalıyla farklı coğrafyalarda yaydıkları inançları nedeniyle varlıklarını günümüze kadar sürdürdüler.

Bugün çoğunluğu Hindistan’da olmak üzere Pakistan, Afganistan, İran, Suriye Tacikistan ve kimi Afrika, Batı ülkelerinde yaşamaya devam ediyorlar. Toplam sayıları 2 milyon civarı olduğu sanılıyor./ © The Independentturkish

Yayınlama: 13.11.2021
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.