Ferdi Tayfur özelinde sanatçının nüfuzuna göre siyasi çıkar çatışması

Ferdi Tayfur özelinde sanatçının nüfuzuna göre siyasi çıkar çatışması

| Yunus Emre Yıldırım
Siyaset Bilimci / Yüksek Arkeolog

Ferdi Tayfur’u anlatırken, Türk toplumuna mâl olmuş, yaşadığı şöhret, kırdığı rekorlar ve yaptığı eserler bakımından Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük sanatçılarının başında geldiğini söylersek yanlış söylemiş olmayız düşüncesindeyim.

Sonuç olarak oynadığı filmler o dönem 35-40 milyon olan Türkiye nüfusunda 12 milyondan fazla gişe yapmış, yaptığı konserler 200.000 biletli kişinin katılımı ile rekorlar kırmış, albümleri çıkar çıkmaz tükendiği için en fazla korsan baskısı yapılan albümlerin sahibidir.

Bu rekorlar bugün 85 milyon olan Türkiye nüfusunda hala kırılamamıştır. Tüm bunları bir kenara bırakacak olursak bu yazımda Ferdi Tayfur’un vefatı sonrası siyasetin ve medyanın onun üzerinden rant elde etme çabası üzerinde duracağım.

Öncelikle Ferdi Tayfur’un Kariyeri;

• 1969-1974 [Halk Müziği/Fantezi Müzik]

• 1975-1985 [Halk Müziği/Fantezi Müzik]

• 1986-1992 [Arabesk/Fantezi Müzik]

• 1994-2009 [Fantezi Müzik/Sanat Müziği]

Şeklinde kabaca 4 ana döneme ayrılmaktadır. Onu diğer arabesk sanatçılardan ayıran en temel özellik kendi yaptığı bestelerde halk müziği tınılarına çok daha fazla yer vermesidir. Pek çok şarkısı halk müziği motifleri taşımakta, büyüdüğü coğrafyanın da etkisi ile Karacaoğlan ya da Dadaloğlu tarzını çağrıştırmaktadır. Belirttiğim detaya girmeden yazıma ana başlık üzerinden devam edeceğim. Çünkü bu onunla ilgili incelenmesi gereken başka bir yazının konusudur.

Müzik kalitesi 1969-1974 aralığında çalıştığı plak şirketlerinin yetersizliği sebebiyle istenen seviyeye ulaşmasa da kendi sesi form olarak çok iyi durumdadır.

Özellikle 1975’te Elele plakla yaptığı eserler ile başlayan ve Elenor plak ile devam eden 1975-1985 aralığında müzik kalitesi zirve yapmakla beraber kendi ses sağlığı açısından da bu dönem aralığı en iyi ve olgun dönemine ulaşmıştır.

Zaten halkın gönlüne taht kurduğu asıl dönem de bu dönemdir. Sonrasında yani 1986-1992 döneminde sağlık sorunlarının da baş göstermesi ile sesinin tonunda ve nefes aralığında önceki döneme göre biraz değişim fark edilse de onu herkesten ayıran yanık sesi geçmişten gelen sevginin de devam etmesi ile kariyerine zirvede devam etmiştir. Onun tam olarak arabesk diyebileceğimiz şarkıları da yine 1986-1992 aralığında çıkardığı albümlerde kendisine yer bulmuştur ki bu süreçte arabesk+fantazi tür beraber görülmektedir. Devam eden süreçte gelişen teknoloji, popüler kültür ve değişen tarzlar ile müziği ve eserleri oluşmuş, buna ek olarak Türk sanat müziği eserlerini içeren bir albüm ile kariyerini sonlandırmıştır.

Ölümü sonrası Türkiye’nin kronikleşen şuncu buncu kıyaslamaları doğal olarak onun üzerinden de epeyce bir tartışma konusu olmuştur. Çünkü bugün dahi milyonlarca hayranı onun cenazesine büyük ilgi göstermiş ve onu asla yalnız bırakmamış, hiçbir sanatçıya nasip olmayan bir kalabalık ve sevgi seli ile onu son yolculuğuna uğurlamıştır. Tam da burada onun üzerinden siyasi rant elde etmek isteyenler fırsatı kendi lehine çevirmek için düğmeye basmıştır.

Ancak bunu araştırmadan ya da işlerine gelen şekilde yaptıkları için işin iç yüzünü bilen, onun kişiliğine vakıf olanlara bu durum abes gelmektedir. Oysa burada özellikle belirtmem gerekir ki Ferdi Tayfur ideolojik olarak Türk milliyetçisi bir insandı.

Bu milliyetçilik anlayışının içi tartışılabilir ancak girdiği her ortamda İslam’ın yanı sıra Atatürk’ü asla unutmaz ve bu ülkenin geleceğinin Atatürk yolundan geçtiğini belirtirdi. Okusaydı belki de fikirlerinin aykırılığı ve karakterinin dik duruşu sebebiyle hapis yatabileceğini belirtmiştir.

Kendi iç dünyasında Atatürk’ün gösterdiği hedefleri İslam ile sentezleyerek ülkesinin refaha ereceği düşüncesindeydi. Aslına bakarsanız bu düşünce Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü açısından da 70 ve 80’ler Türk Milliyetçiliği fikirlerinde görülen en ideal düşünceydi. Zaten o da bu altyapı ile yetişmişti. Bu düşüncesini yaptığı her açıklamada ve söylediği bazı şarkılarında görmek mümkündür. Örneğin kendi yaptığı bir programda “Mor Güller” şarkısının nakarat kısmında “Al beni de asker eyle, sevenlerin ordusuna.” olan orijinal bölümü canlı okurken “Al beni de asker eyle Atatürk’ün ordusuna, al beni de asker eyle Muhammet’in ordusuna.” şeklinde söylemiştir…

Yaşamının son döneminde yaptığı açıklamalardan birisi ise “Atatürk’ü sen unutursun ama dünya unutmaz. Sen unutabilirsin ama dünya unutmaz. Ben gözümü Atatürk’ün Cumhuriyetinde açtım. Atatürksüz olmaz.” şeklindedir.

Ferdi Tayfur toplumun içinden çıkmış, kendine göre fikirleri olan, okula gitmemesine rağmen 4 kitap yazacak kadar okuma yazma öğrenmiş, kendini geliştirmeye çalışmış azimli bir insandı. Fikirler insanların kendisini bağlar ve bunun üzerinden siyaset yapılmaz. Hele ki ölmüş bir insanı sırf milyonlarca hayranı var diye siyaset konusu yapmak, onu siyasete alet etmek ahlaksızlığın daniskasıdır.

Sıfırdan başlayıp kitlelere mâl olmuş bir sanatçının vefatından sonra yapılacak en güzel şey; bıraktığı eserlere eğer beğeniyorsanız sahip çıkmak, beğenmiyorsanız dinlememek… Şu an yapılan kavga ve tartışmalardan çok daha doğru bir davranıştır… Konu aslında bu kadar basit.

Ferdi Tayfur müziğiyle bir anlamda bazı kitlelerin duygusal sığınağı olmuştur. Bastırılmış duygulardan arınma mekanizması işlevi görmüştür.

Ferdi Tayfur’un ölümü, sadece bir sanatçının aramızdan ayrılması değil, Türkiye’nin toplumsal/kültürel dönüşümünün bir ikonunun aramızdan ayrılmasıdır.

Bu yüzden sosyolojik açıdan analiz edilmesi gerekmektedir. İdeolojiden ve siyasetten bağımsız olarak değerlendirilmelidir ki sanat ve sanatçı yaşasın. Aksi halde dünyaya mâl olmuş pek çok sanatçıyı veya bilim insanını dine, mezhebe, siyasete veya ideolojiye ayırarak takip etmek demek toplumun gelişimine darbe vurmak demektir.| ©DerVirgül

Yayınlama: 07.01.2025
Düzenleme: 07.01.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 2 Yorum
  1. Kadir Özakın dedi ki:

    Sanata ve sanatçıya farklı ve olması gereken bir bakış açısı olmuş. Emeğinize sağlık.

  2. Eğitimci dedi ki:

    Son günlerde Türkiye’nin gündemi olan Ferdi Tayfur’ un vefatı hakkında toplumun verdiği tepkilere ilşkin olarak konunun sosyolojik ve siyasal açıdan analizi yanında ayrıca sanata, sanatçıya verilmesi gereken değer bakımından anlamlı bir bakış açısı olmuş. Teşekkürler