Hiçbir Yere Gitmeyenlerin Caddesi
Adem Hüyük | Bir şeyin tanımı kimi zaman yetersiz kalır onun hakkında bilgi sunmaya – tespitte bulunmaya. O şeyin sınıflandırılması gerekir, yanılgılar ve öyle sandıklarımızın üzerine gidebilmek için…
Adem Hüyük
Tanımlanamamışlık, bir toplumun içinde bulunacağı en kötü durum olsa gerek.
Çay ile ırmak arasındaki farkın açık ve net olarak tanımlanamadığı gibi. İşlevine göre önemli kılınan, dereden büyük ancak ırmaktan küçük – bir çay gibi tanımlanmak ne kadar istikrarsız bir durum olurdu.
Ancak, büyüklük kavramı devreye girdiğinde, diğerlerinden oldukça büyük olmak bizi Çay olmaktan kurtaracak mıydı?
Zannetmiyorum…
Nasıl ki akan sular üzerinde yapılan bu ayrım, akarsuyun üzerinde yapılan etkinliklere taşımacılık, suyun iktisadi değeri, çevrelik faktörlere göre belirleniyorsa, bizim durumumuzda, çok olmamızdan ziyade, etkin oluşumuz var oluşumuzu görünür kılarbilirdi.
Kaynak ve yağan yağmur-eriyen kar suları, eninde sonunda bir göle veya denize dökülür.
Bu süreç derelerle başlar çay, ırmak, nehir ve büyük akarsular olarak daha büyük su topluluklarına, göle ve denize ulaşır.
Bütün bunları, yani suyun akıntı yönüne doğru ilerlemesini sağlayan güç, yer çekimidir.
Az gelişmiş ülkelerde veya küçük yerleşim bölgelerinde istediği yaşam standartlarına ulaşamayan insan, gücün çekimine kendisini kaptırarak, büyük kentlere ve daha refah ülkelere göç ederler.
Bu göç, nehir sularının denize dökülmesiyle, tatlı su ile tuzlu su arasındaki çatışma gibi bir süreci de beraberinde başlatır.
Kentin kenar mahallerinde yaşayan göçmenler, çalıştıkları işlere bağlı olarak, kendilerini kentin asıl sahibi olarak görenlerin semtlerine giderler. Onun dışında çok merak ederse, ihtişamlı binaların önünden, müzelere girmeden, kafe ve restoranlarda oturmadan, metro ile dört durak ilerideki semtine döner.
Eskiden Viyana merkezini Çek asıllı tuğla işçileri pek gezemezdi. Çünkü eskiden, kent merkezi aristokların dışında hizmetliler ve memurların girebildiği alanlardı. Zira kent merkezi, Kemer (Gürtel) adı verilen surlarla çevriliydi.
O gün monarşinin fiili engellemesi, günümüzde ekonomik ve kültürel olarak, sınıfsal çerçevede engellenmektedir.
Viyana sokaklarıyla başlayan kent planlaması, cadde, bulvar ve meydanlar olarak ilerler. Her sokak caddeye, her cadde bulvara ve her bulvarın sonunda bir meydan olması, insanın doğadan yararlanarak yaşam alanlarını şekillendirdiğini gösterse de bizim caddeler, bulvarlara ve meydanlara çıkmıyor.
Bunu görmek için, Viyana’nın en kalabalık ikinci caddesi olarak görülen Favoriten Caddesi’nin Reumannplatz ile Hauptbahnhof yani Merkez Tren İstasyonu arasındaki bölüme bakmanız yeterli olacaktır.
Bu cadde üzerinde gezinenler ile kentin diğer kalabalık caddelerinde gezinenler arasındaki fark gözlemlendiğinde, yazdıklarımın haklılığını savunabilirsiniz.
Her caddede amaçsız yürüyen, alışveriş yapan veya sadece vitrinlere bakan insanlar görmek mümkün.
Favoriten caddesini farklı kılan, ‘hiçbir yere gitmeyen’ insan sayısının çok olmasıdır.
Burası ‘kendisinden’ ayrılmak istemeyenlerin, kendisi gibi yaşayanlarla güvende olduğunu düşünenlerin, hiçbir plan program yapmadan, birbirlerini aramadan ama aynı yerde aynı saatlerde buluşan insanların caddesi.
Burası politik ve kültürel anlamda, hiçbir şeye ve hiçbir kişiye değmeden ve değinilmek istenilmeden sadece yaşamaya çalışanların caddesi.
Burası diğerinden daha önce kente veya ülkeye yerleşenlerin, kültürel ve ekonomik anlamda sonradan gelenin hor görüldüğü, ne satarsak satalım ucuz olursa alırlar diyenlerin tüccarlık yaptığı cadde.
Burası amaçsızca yürüyenlerin, tren istasyonundan sonrasını tel örgülü sınır gibi görenlerin caddesi.
Onlarca ayrı dilin konuşulduğu ancak, bir ortak dilde birleşilemeyen ama aynı sınıfın insanlarının caddesi.
Hangi dilde olursa olsun, buradaki insanların şarkılarında acı vardır.
Acıdan geçen şarkılar, acıdan beslenmek için değil, o acılar bire bir yaşandığı için dinlenir. Çünkü içinde hasret, fakirliğin verdiği burukluk vardır.
Her şeyden önce tanımlanamayan duyguların tarifi için bir arayış vardır.
Burası küçük görülen insanların, büyük ve umut dünyası.
Burası, silah satarak yükseltilen yaşam standardını hiç sorgulamayan ama göçmenlerle yaşam standartlarının değişmesinden korkan yerli halkın, o silahlardan çıkan kurşunla ölen anne-babaların çocukları tarafından hesap sorulacağının sanıldığı cadde…
Burası 10. Bölge Favoriten Caddesidir…|© DerVirgül
© Foto | DerVirgül