Keltler, Romalılar ve Göçmen Halklardan Doğan Viyana

MÖ 400 yıllarında Keltler, 500 yıl kadar sonra Romalılar derken, “Kavimler Göçü” ile başlayan Markomanlar, Gotlar, Langobardlar, Slavlar ve daha bir çoğu Viyana’nın var olmasına katkı sundular. Yeni hükümranlardan: ‘’Habsburglar’’-Yeni rakiplere: ‘’Osmanlı İmparatorluğu’’ Viyana’nın zaman tünelinde bir gezinti…

Keltler, Romalılar ve Göçmen Halklardan Doğan Viyana

Başlangıç – Keltler, Romalılar Ve Göçmen Halklar

Kalmak üzere ilk gelenler, MÖ 400 yıllarında yerleşmeye başlayan ve önemli mirasları günümüze dek kaybolmamış, yüksek bir kültüre sahip bir kavim olan Keltlerdi. Keltler günümüz Avusturya’sının belirli bölgelerinde yerleşim merkezleri kurmuş ve zengin bir kültürün oluşmasını sağlamışlardır. 500 yıl kadar sonra Romalılar gelmiş ve bir kaç askeri kamp kurmuşlardır. Bunlardan biri günümüz Viyana’sının sınırları içinde yer almaktadır: Vindobona. Bu aşamada Kelt kültürü ile Romalı askerlerin, tüccarların ve sanatkarların kültürleri birbirleri ile karışmaya başlamıştır.

Romalıların çekilmesinden sonra tarihe “Kavimler Göçü” olarak geçen çağ başlamıştır. Yaklaşık yarım yüzyıl boyunca çok sayıda kavim Avrupa boyunca göç etmiş ve bu arada Viyana bölgesinden de geçmişlerdir: Markomanlar, Gotlar, Langobardlar, Slavlar ve daha bir çoğu. 881 yılında bu yerleşim merkezi ilk kez “Venia” olarak isimlendirilmiştir.

Viyana’nın İlk Zamanları – Yerleşim Yerinden Kente Dönüşüm

Viyana açısından bir sonraki dönüm noktası tüm Avusturya’nın tarihinden kaynaklanır: 976 yılında Niederösterreich eyaletinin batı bölümü doğudan gelen kavimlere karşı bir sınır bölgesi haline gelir. 996 yılı ise Avusturya’nın doğum tarihi gibidir; “Ostarrichi” isminin kullanımı ilk kez o zaman belgelenmiştir. Günümüz Viyana’sını içeren bölgenin o zamanki hakimleri Babenberger dükleriydi. 1150 yılında Viyana’yı rezidansları olarak seçen de onlar olmuştur. Böylece Viyana tüm haklara sahip bir kent haline gelmiştir. 12. yüzyılın sonundan itibaren kentin ilk kez büyük ölçüde genişlemesi gerçekleşmiş olup, kentin sınırları yaklaşık olarak günümüzün Ringstraße caddesine kadar ulaşmıştır.

Yeni Hükümranlar: Habsburglar – Yeni Rakip: Osmanlı İmparatorluğu

1273 yılında Habsburg soyağacının en başındaki Rudolf I. von Habsburg Roma-Cermen kralı olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Avusturya’nın akibeti ile bu derece bağıntlılı hanedan 600 yıldan uzun bir süre boyunca ülkeyi yönetmiş ve bu şekilde Viyana kentinin gelişimini de belirlemiştir. Viyana Kutsal Roma İmparatorluğu’nun hükümranlık kenti olur. 1500 yılına kadar kentin görünümü büyük ölçüde yenileşir, ekonomi ve ticaret alanında bir altın çağ yaşanır. Kültür alanında ise 1365 yılında kurulan Viyana Üniversitesi sayesinde bilimde gelecek yüz yıllardaki ilerlemenin temeli atılmış olur.

Ortaçağın diğer birçok şehri gibi Viyana da veba, çekirge afetleri ve büyük yangınlar, benzer çok sayıda problemle mücadele etmek zorundaydı. 1326 yılında çıkan büyük bir yangın şehrin hemen hemen üçte ikisini harap etmişti. Korkunç hijyenik koşulları düzeltmek amacıyla 1389 yılında ilk olarak bir kanalizasyon inşa edilmiştir. Kolera, dizanteri ya da veba gibi salgın hastalıklarla mücadele için önemli bir önlem alınmıştır.

Viyana ayrıca başkent ve hükümranlık şehri olarak, büyümekte olan rakip Osmanlı İmparatorluğu’nun savaştığı bir hedef haline de gelmiştir. Bunun sonucunda rakipler arasında iki yüzyıl boyunca çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olan birçok çatışma olmuştur. Macaristan’ın fethinden sonra Osmanlı ordusu 1529 yılında ilk kez Viyana kapılarına ulaşmıştır. Viyana’nın savunma olanakları kısıtlı olmasına rağmen başarılı bir şekilde kendini koruyabilmiş ve sınır kenti olarak kendisinden beklenenleri yerine getirmişti.

1529 yılının deneyimlerinden hareket ederek kentin surları takviye edilmiş ve Viyana’nın etrafını saran kuvvetli bir savunma duvarı inşa edilmiştir. Bu tedbirin ne kadar önemli olduğu, 1683 yılındaki, üç ay süren ikinci Viyana kuşatması esnasında görülmüştür. O tarihte 200 bin kişilik bir ordu, Sadrazam Kara Mustafa Paşa’nın önderliğinde Viyana kapılarına dayanmıştır. Kent, bu kez de başarılı şekilde kendini savunmayı başarmıştır. 1718 yılında yapılan Pasarofça Antlaşması sayesinde Osmanlı İmparatorluğu ile nihai bir barış sağlanmıştır. Barış antlaşmasını takiben uzun süreli çok verimli ekonomik ilişkiler kurulmuş ve Avrupa’nın Doğu ile ticaretinin büyük bir kısmı Viyana üzerinden yapılmaya başlanmıştır. İlk Türk büyükelçisinin Viyana’ya gelmesi de bu zamana rastlar. Kenti gerçek bir Türk hayranlığı sarmıştır. Alaturka modasından (Viyanalı bayanlar başlarına türban takmadan evden çıkmazlarmış), Mozart’ın Doğu ezgilerinden esinlendiği operalarına kadar. Kısa zaman içinde kurulan Orient Akademisi‘nde (bugünkü Diplomat Akademisi) Türk dili ve kültürü, geleceğin diplomatları için zorunlu ders olmuştur.

Barok Stilinde Görkemli Bir İmparatorluk Kentinin Oluşması

Viyana şehrinin 18. yüzyıldaki görünümü Barok stilindeydi. 1700 yılı civarında şehrin nüfusu ise 80 bin civarındaydı. O zamanlar ilk imar durumu düzenlemeleri de yürürlüğe girmiş ve bu sayede yeni binaların kentin genel görünümüne uygun olmaları sağlanmıştır. Barok stilindeki kentin mimari açıdan doruk noktalarını oluşturan yapılar özellikle İmparator VI. Karl ve Avusturya tarihinin en büyük hükümdarlarından biri olan kızı Arşidüşes Maria Theresia’nın (Macaristan ve Bohemya Kraliçesi) hükümranlıkları sırasında inşa edilmiştir. Bu kraliçe bir çok reform da gerçekleştirmiş olmakla beraber, kendisini tanrının izniyle başa gelmiş mutlak bir hükümran olarak görmekten hiç bir zaman vazgeçmemiştir. Ancak oğlu II. Josef bu düşünceden vazgeçmiş ve halkın bilgilendirilmesi şeklindeki yeni trendi uygulamaya koymaya çalışmıştır.

Barok çağının tüm hükümranları ülkeyi, Habsburg İmparatorluğu’nun en büyük şehri olan Viyana’dan yönetmişlerdir. Viyana o zamanın standartlarına göre çok hızlı gelişmektedir; 18. yüzyılın ortasında dış surların (bugünkü Gürtel) içinde kalan banliyöler de dahil olmak üzere şehirde yaklaşık 200 bin kişi yaşamaktaydı. Viyana o zamanın Avrupa şehirleri arasında dördüncü sırada yer almaktaydı. Kent ayrıca Avrupa’nın kültür merkezi durumundaydı. 1762 yılında altı yaşında olan Wolfgang Amadeus Mozart, Maria Theresia’nın huzurunda konser vermiştir.

Birinci “Avusturya İmparatoru” ve Viyana Kongresi

18. yüzyılın son on yılına, Fransa’da 1789 yılında gerçekleşen Fransız İhtilali sonucunda ortaya çıkan olaylar damgasını vurmuştur. Fransız İhtilali’nin Viyana üzerinde doğrudan her hangi bir etkisi olmamıştır. Reformcu İmparator II. Josef’ten sonra tekrar mutlakiyet sistemine geri dönülmüştür. Fakat Fransa’da ihtilalin karmaşasından yükselen bir kişi, kendisini imparator ilan etmiş ve Avrupa’nın büyük bölümünün akibetini belirlemeye başlamıştır: Napolyon. Napolyon seferleri sırasında iki kez

Viyana’yı da işgal etmiş -1805 ve 1809 yıllarında- ve her iki defasında da Schönbrunn sarayında kalmıştır.

1804 yılında İmparator II. Franz, Napolyon’un kendisini imparator olarak görmesini protesto etmek üzere Avusturya İmparatorluğu’nu ilan etmiş ve 1806 yılında Alman Milletinin Kutsal Roma İmparatorluğu tacını başından çıkarmıştır. Bu şekilde Avusturya’nın Alman İmparatorluğu ile yüzyıllar boyunca devam eden bağlantısı sona ermiştir.

Napolyon’un nihai yenilgisinden sonra “yeni” imparatorluk kenti Viyana çok önemli ve ayrıca muhteşem bir etkinliğe sahne olmuştur: 1814/15 yıllarındaki Viyana Kongresi. Bu toplantıda Napolyon’u yenen güçler Avrupa’yı yeniden düzenlemek için bir araya gelmiş olup, toplantıya Avusturya Başbakanı Metternich başkanlık etmiştir. Metternich takip eden yıllarda Avusturya’daki reaksiyoner siyasetin sembolü haline gelecektir.

Biedermeier Dönemi Ve “Mart Öncesi” – Devrim Yılı 1848

İmparatorluk kenti Viyana’nın Biedermeier dönemi, günümüzde bile hala “eski güzel zamanlar” olarak anılır. Ancak gerçekte bu dönem hiç de güzel bir zaman değildi. Yükselen burjuvazi, politik hakları kısıtlı olmasına rağmen kültürel yaşamda büyük ölçüde söz sahibiydi. Geniş kapsamlı bir sansür sonucunda halkın fikir özgürlüğü çok sınırlıydı.

O devrin hayatın tadını çıkarma arzusu ve evine bağlı olma gibi özelliklerine ve diğer bir çok klişeye rağmen devrimin gelmekte olduğunu gösteren ilk işaretler belirgin şekilde ortadaydı. Bu nedenle, dönemin ikinci adı da Mart 1848 tarihinde olacak devrime atfen “Vormärz / Mart öncesi” şeklindedir. Viyana şehri o dönemde muazzam şekilde büyüme gösterdi. 1800 yıllarında 250 bin olan nüfus birkaç on yıl içinde ikiye katlanarak yarım milyona ulaştı. Bu hızlı artışın bedeli ise yüksek oldu. Sanayinin gelişmesi sonucunda kentin alt tabakaları büyük ölçüde sefalete düştü. Sonuçta bu durum 1848 devriminin önemli nedenlerinden biriydi. Gerçi reform girişimlerinin açık şiddet uygulayarak bastırılması mümkün olmuş, buna rağmen bir ölçüde taviz verilmesi de gerekmiştir. Devrimin bir sonucu olarak Viyana’ya belediye hizmetleri alanında kendi kendini yönetme hakkı, yani özerklik verilmiş olup, bu büyük şehir olma yönünde atılmış önemli bir adımdır.

Genç Bir İmparator Ve Uzlaşmaya Giden Yol

1848 yılının Aralık ayında Avusturya’nın yeni bir imparatoru vardır: 18 yaşındaki Franz Josef tahta çıkar ve hükümet programında yine mutlakıyet yapısına geri dönülür. Viyana 19. yüzyılın ortasından itibaren çok hızlı bir şekilde kalkınmaya başlar. İmparator Franz Josef’in emriyle 1857 yılında bastiyonlar kapatılır, Ringstraße Caddesi’nin yapımına başlanır ve şehir merkezi banliyölere bağlanır. Ringstraße Caddesi 1865 yılında kullanıma açılır, fakat o tarihte günümüzde dünyaca meşhur yapıların çoğunun temeli bile atılmamış durumdadır. Bu yapılar 1872 ile yaklaşık 1888 tarihleri arasında inşa edilir. Ulaşım gereksinmelerine de önem verilir; Avrupa’nın ilk atlı tramvayı Schottentor ile Hernals arasında sefer yapmaya başlar. 1890’lı yıllarda ise buharlı tramvaylar kullanıma girer.

1867 yılında Macaristan ile uzlaşmaya varılır. Avusturya İmparatorluğu artık iki parçadan oluşmaktadır. Bu tarih Çifte Monarşinin doğması ve Viyana’nın imparatorluk başkenti ve hükümet merkezi haline gelmesinin doğum yılı olarak kabul edilebilir. 1. Viyana su kemeri ve geniş çapta Tuna düzenlemeleri gibi büyük projeler bu dönemde gerçekleştirilmiştir. Şehrin nüfusu, banliyölerin şehre dahil edilmesi ve monarşiyi oluşturan ülkelerden Viyana’ya göç sonucunda çok hızlı bir şekilde artmıştır.

Viyana Ve Yüzyıl Dönümü – Metropol Olma Yolunda

Kentin genişletilmesi çerçevesinde 1890 yılında banliyöler ile şehir merkezi arasındaki surlar (bugünkü Gürtel) yıkılmış ve böylece banliyölerin çoğu kaza olarak şehir hudutları içine alınmıştır. Viyana’nın nüfusu artık 1.3 milyona yükselmiştir. Kentin tarihindeki en yüksek nüfus 2 milyon kişi olup, bu sayıya 1910 yılında ulaşılmıştır. O zaman Viyana’da yaşayanların yüzde 42’sinin anadili Almanca dan farklı olup, sayıları 100 bini aşan en büyük grup Çekçe konuşmaktaydı. İslam’ın resmi din olarak tanınması da o dönemde (1912) gerçekleşmişti.

Viyana’daki kültürel ve ekonomik yaşam yüzyıl dönümünde muazzam bir kalkınma göstermiş olmakla beraber, halkın büyük bir kısmı fakirlik içindeydi. Kalkınma ile beraber çok büyük sosyal problemler de ortaya çıkmış, kalkınma ve ilerlemenin yüksek bedelini ödeyenler işçiler olmuştu. Göçmenlerin çoğu o dönemde şehir su şebekesine bağlantısı olmayan, küçük ve basit konutlarda oturmaktaydı. Bir odada sekiz-on kişinin kalması seyrek rastlanan bir durum olmayıp, çoğu zaman geçinebilmek için mutfağa yerleştirilen bir yatak da gecelik olarak daha fakir işçilere kiralanmaktaydı. İşçilerin siyaset sahnesine çıkmaları 1889 yılında Avusturya Sosyal Demokrat Partisi’nin kurulmasıyla olmuştur.

19. yüzyılın sonuna kadar olan dönemde önemli belediye hizmetleri gerçekleşmiş olup, bunların arasında ilk elektrikli cadde aydınlatması, Stadtbahn (bugün U6) tren hattının açılması ve Wienerwald Ormanı’nın korunması için alınan geniş önlemler de yer almaktadır. 1883 yılında Ringstraße Caddesi’nde yer alan yeni belediye sarayı kullanıma açılmıştır. 1907 yılında uzun görüşmelerden sonra erkekler için genel seçme hakkı yürürlüğe konmuştur. Kadınlara ise seçme hakkı ancak 1919 yılında verilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı Ve Genç Cumhuriyet

Saraybosna’da sıkılan kurşunların sonuçları ağır olmuş ve bu suikast 1914 yılnda Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına yol açmıştır. Başlangıçta görülen savaş tutkusu ve heyecanı kısa bir süre içinde endişe ve tedirginliğe dönüşmüştür. Viyana için gerçi hiç bir zaman doğrudan bir askeri tehdit oluşmamıştır, fakat şehirde büyük bir kıtlık yaşanmaktadır. Savaşın siyasi ve askeri açıdan büyük mağlupları Alman İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan olup, her iki devlet de Avrupa’daki yeni düzenlemeleri kabullenmek zorunda kalmıştır. Savaşın bitmesi ve monarşinin çökmesinden sonra imparatorluk kenti olan Viyana küçük bir devletin başkenti haline gelmiştir. 12 Kasım 1918 tarihinde Viyana’da cumhuriyet ilan edilmiş ve kent 1922 yılında Avusturya’nın bir eyaleti haline gelmiştir.

1919 yılındaki belediye seçimlerinde Sosyal Demokratlar çoğunluğu sağlamış ve Jakob Reumann belediye başkanı seçilmiştir, ve böylece bugün kentin dünya çapında “Kızıl Viyana” olarak tanınmasına yol açan dönem başlamıştır. Sosyal konut yapımı (1919 ile 1934 yılının başı arasında -özellikle 1923 yılından itibaren yürürlüğe giren amaca yönelik konut inşaatı vergisi sayesinde- toplam 63 bin konut inşa edilmiştir) ve daha önce emsali görülmemiş bir sosyal politika (ağırlık noktalarını bakım evlerinin yapılması, anneler için danışma merkezleri, anaokulları, çocuk yuvaları ve çocuk hastaneleri, ayrıca öğrencilere yemek, ücretsiz okullar ve liberal bir eğitim politikası oluşturur) uluslararası alanda örnek alınacak düzeydedir.

Demokrasinin Sonu, Almanya’ya Bağlanma Ve Savaş

1930’lu yıllarda Avusturya’daki ekonomik ve politik kriz giderek daha hızlı bir şekilde kötüleşmeye başlamıştır. Bu çerçevede en önemli olaylar 1933 yılında parlamentonun feshedilmesi ve Sosyal Demokrat İşçi Partisi ve “Schutzbund” ile Hristiyan Sosyal Parti taraftarları ve “Heimwehr” arasında 1934 yılında çıkan iç savaştır. Bu iki olay Sosyal Demokrat Parti’nin yasaklanmasına ve aynı zamanda demokrasinin yıkılmasına yol açmış ve faşist görüşlü bir devletin oluşması ile sonuçlanmıştır. Viyana’da artık seçilmiş bir şehir parlamentosu da kalmamıştır. Mart 1938 tarihinde Almanya İmparatorluğu’nun orduları Avusturya’ya girmiş ve Hitler Avusturya’yı Almanya’ya ilhak etmiştir. Viyana kenti, nüfusu yaklaşık iki milyon olan “Büyük-Viyana” adındaki bir idari birime (Reichsgau) dönüşmüştür. Alman ordularının girmesi ile birlikte Viyana’nın Yahudi ahalisi için ırkçı takibatlar, diğer bir deyişle sürgüne ve ölüme giden, sonu gelmeyen bir ızdırap yolu açılmıştır. 1 Eylül 1939 tarihindeki Polonya saldırısı ile İkinci Dünya Savaşı başlamıştır. Bu savaş 200 bin Viyanalının hayatını kaybetmesine yol açacaktır. Nisan 1944’ten sonra yapılan 42’den fazla hava saldırısında şehrin büyük bölümü yerle bir edilmiştir.

Avusturya Yeni Bir Özgürlük Yolunda

Nisan 1945’te Viyana’da son çatışmalar olmaktadır. 13 Nisan tarihinde de şehir, Kızıl Ordu kuvvetleri tarafından kurtarılır. 27 Nisan tarihinde yapılan bir törenle İkinci Avusturya Cumhuriyeti ilan edilir, Viyana için de geçici bir belediye yönetimi kurulur. Şehir müttefik devletler olarak adlandırılan ABD, Sovyetler Birliği, Büyük Britanya ve Fransa arasında paylaştırılan dört işgal bölgesine ayrılmıştır.

Şehre üzüntü ve sefillik hakimdir. Binaların yüzde 20’den fazlası tahrip olmuş, yaklaşık 87 bin konut oturulamayacak hale gelmiştir. Çok sayıda köprü yıkılmış, kanalizasyon, gaz ve su boruları ağır şekilde hasar görmüştür. 1945’te acil şekilde yerine getirilmesi gereken görev, şehri tekrar işler hale getirmektir. Savaşın bitiminden birkaç gün sonra enkaz kaldırma ve Viyana’yı tekrar inşa etme çalışmalarına başlanmıştır.

15 Mayıs 1955 tarihinde Belvedere Sarayı’nda imzalanan “Avusturya Devlet Sözleşmesi” ile Avusturya tekrar özgürlüğüne kavuşmuş, 26 Ekim tarihinde son işgal kuvvetleri Avusturya’yı terk etmiş ve ülke “ebedi tarafsızlık” ilkesini seçtiğini ilan etmiştir.

Viyana 21. Yüzyıl Yolunda – Bir Başarı Öyküsü

Viyana 1945 yılından bu yana son derece kararlı politik koşullarda, tarihinin en uzun süren barış dönemini yaşamaktadır. Aynı zamanda toplum, ekonomi, kültür ve diğer bütün yaşam koşulları daha önce görülmemiş bir oranda ve çok kısa zaman içinde büyük bir dönüşüme uğramıştır. Bu durum kentin bir yandan asıl karakterini muhafaza ederken, diğer yandan da esaslı değişime uğrayarak, büyüleyici bir görünüm kazanmasını sağlamıştır.

1950’li ve 1960’lı yıllarda Viyana muazzam bir ekonomik kalkınma sağlamış olup, bu durum şehir belediyesinin yeni sorunlarla karşılaşmasına yol açmıştır. Bunların arasında trafik yoğunluğunun muazzam şekilde artması da bulunmaktadır. Bu çerçevede “ulaşım alanında hedeflerin yeniden belirlenmesi ve toplu taşıma araçlarına ağırlık verilmesi” kararlaştırılmıştır. 1978 yıılnda yapımına başlanan U-Bahn şebekesi günümüzde çok yoğun bir şekilde kentin bölgelerini kapsamaktadır.

Sağlık hizmetleri alanında yeni Allgemeines Krankenhaus Hastanesi’nin yapımına dikkat çekilir. Tuna’nın kuzeyinde ise Sozialmedizinisches Zentrum Ost Hastanesi inşa edilmiş olup, Krankenhaus Nord Hastanesi ile tıbbi alt yapı hizmetleri daha da genişletilmiştir. 1964 ve 1966 yıllarında Türkiye ve Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti ile ilk işçi alma sözleşmeleri yapılmıştır. “Yüzyılın projesi” olarak nitelendirilebilecek diğer bir proje de “Neue Donau” projesidir. 1972 yılında başlanılan Tuna Projesi Viyana’nın sel baskınlarına karşı korunmasını sağlarken, inşaat kapsamında oluşturulan “Donauinsel” adası, Viyanalılara boş zamanlarını değerlendirmeleri için yeni olanaklar sunmuştur.

Viyana 1945’ten sonra giderek daha fazla oranda uluslararası bir kent niteliğini kazanmıştır. 1957’den bu yana Uluslararası Atom Enerjisi Komisyonu ve 1965’dan bu yana OPEC kentimizde bulunmaktadır. 1979 yılında UNO-City’nin açılması ile Viyana üçüncü Birleşmiş Milletler kenti olmuştur. Demir Perde’nin 1989 yılında yıkılmasından sonra Viyana yine Doğu ile Batı arasında köprü görevi yapan bir kent haline gelmiştir. Bu görevin ciddiye alındığı 90’lı yıllarda Bosna’dan kaçan 90 bin mültecinin kabul edilmesinden de anlaşılabilir. Bu mültecilerin yaklaşık 60 bini, büyük bölümü Viyana’da olmak üzere Avusturya’da kalmıştır. Bir Orta Avrupa metropolü olarak Viyana’yı yeni görevler beklemekte olup, Avusturya’nın Avrupa Birliği’ne girmesi ile de kent için yeni bir kapı açılmıştır. Amaca yönelik ekonomik ve bilimsel teşvikler sayesinde kentin profili, hizmetler toplumuna geçiş trendine uygun şekilde güçlendirilmiştir. Amaç Viyana’nın gelecekte de şu anda olduğu gibi kalmasıdır: Yaşamaya değer bir kent.| ©DerVirgül

Viyana tarihi bilgilerinin tamamı, Viyana Belediyesinden yararlanılarak yazılmıştır.

Yayınlama: 11.07.2019
Düzenleme: 26.08.2023
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.