Pasaportun yüzyıllık hikâyesi

Pasaportun yüzyıllık hikâyesi

Biyometrik fotoğraflar, barkodlar, hologramlar, mikroçipler… Günümüzün pasaportu, şüphesiz modern teknolojinin adeta vücut bulmuş hâli. Bazıları için doğru pasaport, başkalarına kapalı kalan bir dünyanın kapısını açabiliyor. Peki bu belge nasıl ortaya çıktı?

Veba mektubundan pasaporta…
Seyahat belgesine benzer bir dokümanın ilk ortaya çıkışı, 14’üncü yüzyıla kadar uzanıyor. O dönemde Avrupa’da veba salgını hüküm sürüyordu ve Venedik gibi şehirler, hastalığı kontrol altına almak için çözümler arıyordu. Bu durum, her yolcunun göstermek zorunda olduğu bir sertifika olan “veba mektubunun” ortaya çıkmasına neden oldu. Eğer yolcu, veba salgının olduğu bir bölgeden geliyorsa şehre girmesine izin verilmiyordu.

O dönemde seyahat belgesi henüz vatandaşlıkla değil, ikamet edilen yerle bağlantılıydı. Vatandaşlık ve pasaport arasındaki bağlantı ise 20’nci yüzyılda ortaya çıktı.

Standartlaştırılan pasaportlar
Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, pasaport için küresel bir standart fikri ortaya atıldı. Bu görev, Birleşmiş Milletler’in (BM) öncül kuruluşu olan ve savaş sonrası kurulan Milletler Cemiyeti’ne verildi.

İsviçre’nin Cenevre kentindeki Birleşmiş Milletler Kütüphanesi ve Arşivleri’nde çalışan Hermine Diebolt’a göre, bugün bildiğimiz anlamdaki pasaport yaklaşık 100 yıl önce ortaya çıktı.

Milletler Cemiyeti, 1920 yılında Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra barışı sağlamak için kuruldu. Bu eski sömürge imparatorluklarının çöktüğü, yeni ulus devletlerin kurulduğu bir dönemdi. Savaş sırasında yerinden edilen pek çok insanın kimliğini kanıtlamak için elinde sadece yerel belgeler vardı. Savaş sırasında bile Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi devletler “düşman bölgelerinden” gelen kişilerin ülkeye girebilmeleri için “resmî kimlik belgelerini ibraz etmelerini” şart koştu.

1918’den sonra birçok insan mülteci olarak yollara düştü. Sınır görevlileri ise birbirinden farklı seyahat belgelerini kontrol etmekte ve gerçeğini sahtesinden ayırmakta hayli zorlanıyordu. Bu nedenle ivedi bir çözüm bulunması gerekiyordu.

1920 yılında Milletler Cemiyeti, üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarını Paris’te bir araya getirerek seyahat belgelerine ilişkin standart düzenlemeleri müzakere etti. Pasaportların “tek tip” bir görünüme kavuşturulmasına ve aynı bilgileri içermesi gerektiğine karar verildi.

Söz konusu karara göre pasaportlar, bundan böyle 15,5’e 10,5 santimetre boyutlarında olacak, 32 sayfadan oluşacak ve kapağında ilgili ülkenin adı ve bayrağı ya da arması bulunacaktı. Bu format, bugün de hâlâ kullanılıyor.

Kimileri için özgürlük, kimileri için kısıtlama
O zamanlar bile pasaportu eleştirenler vardı. Temel argümanları, pasaportun seyahat edenlerin özgürlüğünden ziyade, onların kontrolüne hizmet ettiğiydi. BM arşiv uzmanı Hermine Diebolt, bu eleştirilerin nedenini şöyle açıklıyor: “Bazı devlet ve hükümet başkanları, her şeyin eskiden olduğu gibi, yani belge taşımadan özgürce dolaşabildiğiniz zamanlardaki gibi kalmasını istiyordu. Pasaportlar, halk ve basın tarafından da pek sevilmiyordu. İnsanlar, pasaportların özgürlüklerini kısıtladığını ve mahremiyetlerini ihlal ettiğini düşünüyordu. Pasaport almak aynı zamanda çok fazla bürokrasi ve çaba gerektiriyordu.”

Modern pasaport ve küresel eşitsizlik
Kimilerine göre “basit bir kâğıt parçası” olan pasaport, kişilerin özgürlükleri ve hatta hayatı üzerinde de önemli bir etkiye sahip olabiliyor. Uyruk, bir kişinin nereye seyahat edebileceği ve nerede kalabileceği konusunda belirleyici oluyor. Menşe ülkeye bağlı olarak bir pasaport, sahibine aşırı ayrıcalıklar verebiliyor veya kısıtlamalar getirilebiliyor.

Pasaport gücü sıralamaları, belirli bir pasaportla vize almadan kaç ülkeyi ziyaret edebileceğinizi gösteriyor. Küresel Pasaport Gücü Sıralaması 2024 listesine göre, zengin petrol devleti Birleşik Arap Emirlikleri ilk sırada yer alıyor. Bu ülkenin vatandaşları, birçok ülkeye vizesiz seyahat edebiliyor. Listede 94’üncü olan Suriye ise son sırada yer alıyor. Suriye pasaportuna sahip kişilerin gidebileceği ülke sayısı ise iki elin parmaklarını geçmiyor.

Küresel Pasaport Gücü Sıralaması 2024 listesinde Türkiye; Rusya, Venezuela ve Kiribati ile birlikte 38’inci sırada bulunuyor.

Bir başka sıralama olan Henley Pasaport Endeksi’ne göre ise en güçlü pasaportlar listesinde Singapur ilk sırada yer alırken, onu Finlandiya, Fransa ve Almanya takip ediyor. Türkiye bu endekste ise 46’ncı sırayı Rusya ile paylaşıyor.

Bir de vatansız ve dolayısıyla pasaportsuz olan insanlar var. Dünyada yaklaşık 10 milyon kişi resmî olarak “vatansız” statüsünde. Örneğin ABD Diplomasi ve İnsan Hakları Enstitüsü’ne göre, Almanya’daki Roman ve Sintilerin yaklaşık yüzde 70’i vatansız kabul ediliyor.

“Altın” pasaportlar
Madalyonun arka yüzünde ise kriminal suçlar ve satılık pasaportlar var. Her ne kadar günümüzün yüksek teknoloji ürünü pasaportlarının sahtesini üretmek giderek zorlaşsa da özellikle başka ülkelere kaçmak isteyen suçlular, kendilerini hapis veya idamdan kurtarabilecek bu sahte seyahat belgesi için bir servet ödeyebiliyor.

Bununla birlikte legal satılık pasaportlar da var. Örneğin Avrupa Birliği üyesi Kıbrıs gibi bazı ülkeler, gönüllü olarak sınırlarını, en yüksek teklifi verenlere açıyor. Ülke, 2013’teki ekonomik krizin ardından “altın pasaport ve vize” satmaya başlayarak ciddi bir gelir kalemi oluşturdu. Hatta bazı üst düzey siyasetçilerin, bu amaçla büyük bir rüşvet ve yolsuzluk çarkı kurdukları da ortaya çıktı. Bunun üzerine “altın pasaport” uygulaması şimdilik askıya alındı.| DW Türkçe

Yayınlama: 28.12.2024
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.