Röportaj | “Ara sıra vicdan azabı çekiyor musunuz?”

Röportaj | “Ara sıra vicdan azabı çekiyor musunuz?”

| Adem Hüyük

| Röportaj ­| Katharina Mittelstaedt | Der Standard

2024 Avusturya genel seçimlerinden aşırı sağcı FPÖ’nün [Özgürlük Partisi] birinci parti olarak çıkması, ülkenin bir hükümet kaosuna maruz kalacağı o günlerde anlaşılmıştı. Çünkü seçim kampanyası süresi boyunca, ülkeyi ikinci cumhuriyetten bugüne dönüşümlü ve koalisyon kurarak beraber yöneten muhafazakar merkez sağ ÖVP [Halk Partisi] ve SPÖ [Sosyal Demokrat Parti], FPÖ ile hükümet kurmayacağını, altını çizerek vurguladı.

Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, hükümeti kurma görevini seçimlerden birinci çıkan FPÖ yerine, şu günlerde tamamen siyaseti bırakan, ancak o dönem başbakan olan ÖVP lideri Karl Nehammer’e verdi.

ÖVP hükümeti sadece SPÖ ile yapacağı bir ortaklıkla da matematiksel olarak kurabiliyordu. Ancak bir milletvekilinin bile istifa etmesi, koalisyon hükümetinin yıkılmasına yetiyordu. Yani iki partinin meclisteki sandalye sayısı, tam sınırdaydı. Bu nedenle Nehammer üçlü koalisyon kararıyla NEOS [Yeni Avusturya ve Liberal Forum] lideri Beate Meinl-Reisinger’i de müzakerelere koalisyonun en küçük ortağı olarak ikna etti.

Avusturya’da koalisyon hükümeti kurulmadan yıkıldı

ÖVP-SPÖ-NEOS koalisyon hükümetini kurmak için alt komisyon toplantıları yapmış, toplumun tamamını ilgilendiren bası yasa değişikliklerinde uzlaşmış ve hatta 14 yaşına kadar başörtüsü yasağı konusunda anlaşmışlardı.

Bir cuma sabahı NEOS, koalisyon görüşmelerinin sona erdiğini sürpriz bir şekilde duyurdu.

NEOS lideri Beate Meinl-Reisinger, Viyana’da acil olarak düzenlenen bir basın toplantısında, NEOS’un, ÖVP, SPÖ ve NEOS arasında federal düzeyde bir üçlü koalisyon oluşturma görüşmelerinden çekildiğini açıkladı.

Reisinger, koalisyon görüşmelerini sona erdirmesine gerekçe olarak; ÖVP ve SPÖ’nün reform karşıtı olduğunu ileri sürdü. Daha sonra ÖVP ve SPÖ karşılıklı suçlamalarda bulunarak sürecin nasıl devam edeceğini beklemeye başladılar.

Avusturya başbakanı, müzakereleri sona erdirdi ve istifa etti

Avusturya Başbakanı Karl Nehammer, SPÖ ile yapılan koalisyon müzakerelerinin kesin olarak başarısızlıkla sonuçlandığını açıklayarak, ÖVP liderliğinden ve başbakanlık görevinden çekileceğini duyurdu. Bir süre sonra da siyaseti tamamen bıraktı.

Bir dönem, Avusturya Şansölyesi Karl Nehammer’in, Ulusal Konsey üyeliğinden istifa ederek aktif politikadan resmen emekli olmasıyla kapanmış oldu.

Christian Stocker ÖVP’nin yeni lideri oldu.

Kick, hayalini kurduğu “Halkın Şansölyesi” olmaya iyice yaklaştı

Avusturya’da başarısızlıkla sonuçlanan koalisyon görüşmelerinin ardından FPÖ Genel Başkanı Kickl’e, Cumhurbaşkanı tarafından hükümeti kurma görevi verildi.

Diğer gelişmelerin yanı sıra, Aşırı sağcı FPÖ’nün iktidara yürümesinin önünü açan son hamle NEOS’dan gelmesi, partiyi eleştirilerin hedefine oturttu.

Ara sıra vicdan azabı çekiyor musunuz?

Uzun süre sesiz kalan Neos lideri Meinl-Reisinger ile 31 Ocak tarihinde bir röportaj yapan Der Standard gazetesinden Katharina Mittelstaedt, koalisyon görüşmelerini aniden bitirmesi ve FPÖ’nün iktidar olmasının önünü açtığı için, ilk olarak; Ara sıra vicdan azabı çekiyor musunuz? sorusunu sordu.

Meinl-Reisinger: Hayır. Her şeyin nasıl geliştiğine üzülüyorum. Bir reform koalisyonunun parçası olmak isterdik. Ancak ne ÖVP ne de SPÖ’nün buna isteği vardı.

| NEOS lideri Beate Meinl-Reisinger

Der Standard gazetesinin yayımladığı röportajın Türkçesi

STANDARD: Vicdan azabı derken neyi kastettiğimi hemen anladınız.

Meinl-Reisinger: ÖVP ve SPÖ, biz olmadan da çoğunluğu sağlayabilirdi. Şu an üzerimize gelen gelişmeler hoşuma gitmiyor, ama bunun sorumlusu biz Neos değiliz.

STANDARD: FPÖ lideri Herbert Kickl’in şansölye olmasını engellemek için daha fazla şey yapabileceğinize dair hiç şüphe duymadınız mı?

Meinl-Reisinger: Hayır, çünkü uzlaşmazlıkla suçlanamayız. ÖVP’nin önemli bir kısmı FPÖ ile koalisyon kurmayı tercih etti, SPÖ ise kendisini sol köşeye sıkıştırdı. Ben hem yapıştırıcı, hem arabulucu hem de süsleyici bir figür olamam. Beni asıl sarsan, sosyal ortakların bile artık uzlaşamamasıydı. Müzakerelerden çekilmemizin ardından, 70 yıldır işleyen sistem 24 saat içinde çöktü.

STANDARD: Çekilirken Siyah-Kırmızı koalisyonunun kurulmasını bekliyor muydunuz?

Meinl-Reisinger: Mümkündü, çünkü biz bu koalisyonu desteklemeyi teklif etmiştik. Güvensizlik oylamasından korkmalarına gerek yoktu. Ancak ben ancak uzun vadeli reformları hayata geçirebileceğim bir hükümete girerim.

STANDARD: Büyük reformlar sadece ideolojinize uygun olduğunda mı hoşunuza gidiyor? Neos küçük bir parti ve SPÖ varlıklı insanlardan daha fazla vergi alınmasını istiyordu. Siz buna kesinlikle karşı çıktınız.

Meinl-Reisinger: Karar vermek gerekiyor. Ya biz, dediğiniz gibi, hiçbir şey talep etmemesi gereken küçük bir partiyiz, o zaman ülkenin kaderi bize bağlı olamaz. Ya da onsuz olmazız, o zaman bizimle uzlaşmaya varılması gerekirdi. Bizim önerdiğimiz reformlar ideolojik değil, uzmanların söylediği şeyler. Bunlar, uzun vadeli refahımız ve sosyal güvenliğimiz için gerekli reformlardır. Örneğin bağımsız bir ORF istedim. ÖVP ve SPÖ ile mümkün olmadı. Şimdi Kickl seviniyor.

STANDARD: ORF’nin “FPÖ kanalı”na dönüşmesinden korkuyor musunuz?

Meinl-Reisinger: Tabii ki. Kickl, Macaristan’da Viktor Orbán’ın yaptığı gibi medya sistemini tamamen dönüştürmek zorunda bile değil. Mevcut sistemde ORF üzerinde parti politikası etkisi kurabiliyor. Avusturya’daki medya sisteminde, otoriter bir parti için halı zaten serilmiş durumda.

STANDARD: FPÖ’yü “sosyalist” olmakla da suçluyorsunuz. Ne demek istiyorsunuz?

Meinl-Reisinger: FPÖ, sürekli olarak kimsenin sol bir hükümet istemediğini ve asla yeni vergiler getirmeyeceklerini söylüyordu. Aynı zamanda daha fazla helikopter parası, daha fazla sübvansiyon ve daha fazla devlet harcaması istediler. Ve şimdi de ilk olarak yeni vergileri talep eden onlar. FPÖ’ye yönelen iş insanları da bunun farkına varacak. Kendini dış dünyaya kapatan bir kaleden ticaret yapmak zordur.

STANDARD: Özel hayatınızda FPÖ’ye oy veren biriyle tanıştınız mı?

Meinl-Reisinger: Sanırım herkes FPÖ’ye oy veren birini tanıyordur. Ama bana bunu söylemeye cesaret eden olmuyor.

STANDARD: Kickl yüzünden “otoriterlik” tehdidi olduğunu söylüyorsunuz. Demokrasimiz buna karşı dirençli mi?

Meinl-Reisinger: Kısmen. Avusturya’da yargı, yoğun saldırılara rağmen dirençli olduğunu gösterdi. Ancak basın özgürlüğü konusunda daha şüpheliyim. ORF üzerinde siyasi baskı var, gazeteler ise hükümet ilanlarıyla kontrol altında tutuluyor. Demokrasinin en büyük tehdidi ise sosyal medyada yaşanan gelişmeler.

STANDARD: Ama bu Kickl’in suçu değil.

Meinl-Reisinger: FPÖ bundan faydalanıyor, diğer sağ popülistler gibi. Bu, Batı’daki ülkelerde yürütülen bir ana planın parçası. Aynı söylemler, aynı düşman imgeleri. İçeriğimizin ne olacağına karar verenler ise Elon Musk gibi şahıslar ve onların kendi ajandaları var. Demokrasiye en büyük tehdit, gerçeğin kaybolmasıdır. Sosyal medyada yalanların hiçbir sorumluluğu yok.

STANDARD: Post-demokratik bir çağa mı sürükleniyoruz?

Meinl-Reisinger: Kesinlikle otoriter bir çağda yaşıyoruz. Ancak öz eleştiri de yapmalıyız: Demokrasiler her zaman tatmin edici çözümler sunmaz.

STANDARD: Nerede mesela?

Meinl-Reisinger: Göç konusunda. Gerçek şu ki, Avusturya ve Avrupa’daki insanların büyük bir kısmı böyle devam edemeyeceğimizi söylüyor.

STANDARD: Bunu birçok Avrupalı siyasetçi de söylüyor.

Meinl-Reisinger: Ama soru şu: Ne yapılıyor? Yıllardır sadece nelerin yapılamayacağını duyduk. Demokratik yönetimler çözüm üretemezse, insanlar başka yönlere kayar. FPÖ’ye oy veren yüzde 30, faşizmin geri gelmesini istemiyor. İyi bir hayat, çocukları için bir gelecek ve düzensiz göçün son bulmasını istiyorlar.

STANDARD: Göçü nasıl azaltmayı düşünüyorsunuz?

Meinl-Reisinger: Üçüncü ülkelerle anlaşmalar ve AB dışındaki iltica prosedürleri ile. Avrupa düzeyinde daha etkili hareket edebilmeliyiz. Bunun için de AB’deki 27 farklı sesin oluşturduğu kakofoniye son verilmeli. Oybirliği ilkesi kaldırılmalı.

STANDARD: Bunun gerçekleşeceğine dair bir işaret yok. Peki, Mavi-Siyah koalisyonunun kurulacağını düşünüyor musunuz?

Meinl-Reisinger: Beklendiği kadar sorunsuz ilerlemiyor.

STANDARD: Müzakereler başarısız olursa, ÖVP ve SPÖ ile tekrar görüşmeye hazır olur musunuz?

Meinl-Reisinger: Genel olarak her zaman görüşmeye açığız. Erken seçimlerin bir faydası olacağını sanmıyorum.

STANDARD: Hukuk eğitimi aldınız. Siyasetçi olmasaydınız ne yapardınız?

Meinl-Reisinger: Bir şeyler bulurdum. Ayrıca turist rehberliği eğitimi de aldım. [gülüyor]

STANDARD: Bir sonraki seçimde tekrar aday olacak mısınız?

Meinl-Reisinger: Evet. | ©DerVirgül

Röportajın orijinali Almanca ve Der Standard gazetesinden Katharina Mittelstaedt tarafından yapılmıştır. Orijinali okumak için buraya tıklayınız.

Yayınlama: 01.02.2025
Düzenleme: 01.02.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.