Telafisi imkânsız bir durumun tam da orta yerinde durmaktır, vicdan!

Hayatındaki en önemli insanlardan birine haksızlık yapınca hissedilen duygunun adıdır… Suç ve Ceza klasiğinde, içimizdeki yargıç, özür dilemenin yetersizliği-kabulü durumunda ise daha çok artan pişmanlıklar duygusudur… İnsana hata ve doğruyu bildiren iç sestir…

Telafisi imkânsız bir durumun tam da orta yerinde durmaktır, vicdan!

Derleyen | Adem Hüyük 

Yıllara önce İstanbul’da katıldığım seminerde duymuştum “Vicdan bir organ gibidir. Vicdanı olmayan engelli bir insandır” diye.

Kant’a göre, öznel bir duyum olan vicdan, özgür bireyin kendini gerçekleştirmesinde ortaya çıkmaktadır… Kant’ın, öznel bir duyum olarak nitelediği vicdan, ahlaki bilinç olarak değerlendirildiğinde, onun ahlaki eylemlerin nesnel denetleyicisi olduğu söylenebilir…

Yine Kant’a göre ahlakın kaynağı, ne insanı aşan dışsal bir ilke, ne de Tanrı’dır ahlakın kaynağı insandır. Bu insan, ahlak ilkelerini kendisi koyar ve kendi iradesiyle bu ilkeye uyar. Bu aynı zamanda onun özgürlüğüdür. Yani ahlaki değerlerin kaynağı, insan aklıdır. 

Dini açıdan bakıldığında ise vicdan “kalp gözü” ya da sadece “kalp” olarak nitelendirilir çoğu zaman. Yaradan’ın ruha koyduğu insaf ve merhamet hislerinin yöneticisidir o. Kişiyi doğru olana, insani olana yönlendirir. Haksızlık karşısında içten gelen sızı ve hak olanı bulma yolundaki ilk adımdır. 

Vicdan kelimesi psikoloji sözlüğünde “yapılan ve düşünülen eylemlerin doğru veya yanlış olduğuna karar veren içselleştirilmiş ahlaki ilkeler toplamı” olarak tanımlanmıştır.

Şüphesiz vicdanı en iyi tanımlayan Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” romanı olmuştur. 

Öyle ki Dostoyevski romanında öylesine gerçekçi bir profil çizmiş ki kitapla ilgili olan bir rivayette, Suç ve Ceza yayımlandıktan sonra Petersburg savcısı, yazar hakkında “Bir caninin ruhsal durumunu bu kadar gerçekçi ve ayrıntılı anlatan bir kişinin geçmişinde kesinlikle bir cinayet saklıdır” iddiasıyla dava açmıştır.  

Psikanaliz biliminin kurucusu Avusturyalı Sigmund Freud ise vicdana dair şunları söylemiştir Kişiliği daha doğrusu ruhsal aygıtı tanımlarken ego ve süper egodan söz eder. Yani kabaca alt benlik ve üst benlik şeklinde sınıflandırma yapar. Freud’a göre alt benlik id, sürekli haz peşindendir ve o hazzı yerine getirmek için her şeyi yapabilir. Süper ego ise bizim kısmen vicdan diyebileceğimiz kavramdır. İdden gelen dürtülerin bir süzgeçten geçmesini sağlar. Mantık ve muhakeme süzgecinden en önemlisi de vicdan süzgecinden geçmesini sağlar. Ego da benlik de tüm bunların dengeye vardığı yerdir. Süper ego, çocukluk döneminde 3-6 yaş arasında oidipal dönemde çocuğun anne ve babasıyla kurduğu ilişkilerle çok yakından alakalıdır. 

“Vicdan, Tanrı’nın tatlı bir fısıltısıdır”

Sosyal medyada dolaşan “Vicdan, Tanrı’nın tatlı bir fısıltısıdır” sözünün çok anlamlı olduğunu belirten Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Mahir Yeşildal, “Her zaman tatlı bir fısıltı değil ama vicdan kişinin içinde var olan bir şey. Ahlak, davranışlara yansıyan yönüdür, ahlak eğer kişinin dış ilişkileri ve dış işleriyle sorumlu bir kavramsa vicdan da daha ziyade kişinin iç işleriyle iç dünyasıyla alakalıdır. Normalde vicdan kavramı kişinin kendi iç dünyasında yaptığı hareketlerin kendi değerlerine, dünya görüşüne ya da evrensel ahlak yasalarına uygun olup olmadığını test eden ve kişiyi doğru yönde karar alma konusunda yönlendiren bir pusuladır. Vicdanla ilgili önemli metaforlardan biri de kişinin iç pusulası derler. Mekanik bir tanım olduğu için her pusula gibi onun da şaşma ihtimali var” diye yorumluyor…

Sosyal ve bireysel vicdan birbirinden çok farklı

İkinci dünya savaşında Enola Gay uçağıyla Hiroşima’ya bomba atan pilot, 92 yaşında öldü. O tarihten sonra 60 yıl yaşadı, o 60 yıl boyunca her verdiği röportajda vicdanının çok rahat olduğunu söylüyordu oysa bombayı attı ve Hiroşima’nın 600 metre kadar üstünde bomba infilak etti. Sabah insanlar işe gidiyordu. Yaklaşık 65 bin kişi ki yanarak can verdiler ve bu bombayı atan pilot ömrünün sonuna kadar vicdanen çok rahat ve müsterih olduğunu söyledi. Pilotun duyması gereken sosyal vicdan azabıydı. Ancak sosyal vicdan biraz da toplumsal normlarla belirlenen ve aslında daha sahte olan bir vicdandır.

Çekirdek vicdan böyle değil, mesela Hiroşima’ya bomba atan bir pilot tek tek 65 bin kişiyi öldürebilir miydi ve yakarak öldürebilir miydi? Sanırım öldüremezdi. Çok ulvi ve yüce bir amaca inanmış olsa bile muhtemelen 100-200 kişiden sonra o kendi içsel mekanizması, büyük bir patoloji yoksa onu bir yerde durdururdu. Dolayısıyla bu yönüyle sosyal vicdan toplumsal vicdan aslında çoğu noktada koca bir balon ama iç vicdan öyle değil. Yani kişinin çekirdek vicdanı öyle değil.”

Vicdan azabı gelişini önceden haber vermiyor

Vicdan azabı için psikiyatrik bir problem olarak değerlendirmek mümkün değil. Eğer siz bir suça, bir günaha yanlışa ya da toplum açısından normal olarak görülen ama kendi iç dünyanızda o katı süper ego nedeniyle sizi rahatsız eden bir eyleme imza attıysanız ömrünüz boyunca halk arasında başını yastığa rahat koyma diye bir tabir vardır ya başınızı yastığa rahat koyamazsınız.

Ya da her an sözlüye kaldırılacak öğrenci pozisyonunda diken üstünde olursunuz çünkü vicdan azabı denilen şey gelişini önceden haber vermiyor. Sizi hazırlamıyor ve herhangi bir yerde tutup boğazınıza sarılabiliyor. İç dünyanızda hissettiğiniz bu acı, psikiyatrik bir anksiyete, depresyon ya da kederle açıklanamayacak kadar ağır bir acı çünkü bu, kişinin kendisine yönelttiği ve kendi düşüncelerini duygularını ve varlığını kendi vicdanının o ağır çarkları altında ezdiği bir durum. 

Vicdan azabı ile ömür boyu yaşayan kişiler var, ancak buna yaşamak denilemez. Bu kişiler genelde hayatları boyunca kendi iç dünyalarında hissettikleri gerginliği ve gerilimi atamadıkları için tırnak içinde rahat mutlu ve huzurlu bir hayat yaşayamazlar. Yaşamaları için beynin ön bölgesinde çok ciddi bir patolojinin olması gerekiyor mesela çok ciddi bir antisosyal kişilik bozukluğu olması gerekiyor. Kişide antisosyal kişilik bozukluğu varsa yaptığı şeyle ilgili vicdani bir muhasebeye gerek duymaz. | © DerVirgül 

Bu araştırma yazısı bir çok makaleden yararlanarak derlenmiştir. Kaynakların güvenirliliği Der Virgül’ün yayın yönetmeni tarafından teyit edilmiştir… 

Yayınlama: 14.10.2022
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.