Toplumda Ayrıştırıcı Siyaset Dili
Türkiye’deki ayrıştırıcı, kin ve nefret dili artık haddini aşmaya başladı. Devlet yöneticisinden tutunda, bakanına, şarkıcısına, kendini sanatçı diye nitelendiren ve topluma mal olmuş kişiler, diline ve üslubuna dikkat etmek zorundadır.
Dilber Suiçmez
Bir arada yaşamayı zorlaştıran, faşizan ve ayrıştırıcı açıklamalardan her kesim uzak durmalıdır.
Eğer Gülşen hapis cezası alabiliyorsa, diğer sapkın, rencide edici, insanları ayrıştıran, küfredenler de aynı şekilde ceza almalıdır.
Burada neden savcılar harekete geçmiyor?
Kimden emir alıyorlar?
Bu insanın katlini vacip gören ve bunu medya aracılığıyla açıklayan ve milyonlara duyuran kişi hapis cezası almalıdır. Aynı şekilde “namaz kılmayan öldürülmelidir”, diyen zat da tutuklanmalıdır. Çünkü cinayete teşvik ediyor ve kişiyi radikallere hedef gösteriyor.
Gülşen bunlara karşı dava açabilir, fakat devletin savcıları bu açıklamalara karşı neden harekete geçmiyor?
Adalet bakanlığı, Süleymancı, Menzilci ne kadar tarikat üyesi varsa, onların elinde esir alınmış durumda. Hukuk devletine büyük bir darbe inmiş. Bu büyük tehlikeye “dur” demek gerekiyor.
Demokratik hukuk sistemi yerini şeriat kanunlarına mı bırakıyor?
Gülşen üzerinden ne amaçlanıyor?
Kim bu devlet ve kimlerin elinde? Diye de sormadan edemiyor insan.
Ne Gülşen’in üslubu, ne de diğerlerinin ki tasvip edilemez.
Bir devlet yöneticisi başkan da kimseye küfürle hakaret edemez ve aşağılayamaz.
Ancak burada sadece Gülşen’e hapis cezası vermek gerçekten çok düşündürücü.
Eğer herkese eşit davranılmıyorsa, kime ve neye göre bu cezalar veriliyor?
Gülşen’in yaptığı espri, ya da her neyse artık, karşılığı gerçekten bu ceza mıdır?
Topluma mal olmuş kişiler, yaptıkları açıklamalarda, esprilerde ve eleştirilerde düşünerek, akıllıca görüş bildirmeliler.
Yıllarca giyimini, kuşamını, yaşam biçimini dilediği gibi yaşama hakkına sahip olan kişi, neden böyle ucuz bir polemiğe girer?
Muhalif cepheye hizmet etmekse burada amaç, bunun da bir adabı ve üslubu var.
İnsanlar modern gördüğü kişilerden daha farklı bir dil, bir üslup bekliyor. Yoksa sokaktaki bir eğitimsizden, akli dengesi yerinde olmayandan, ya da bir faşistten, cahilden ne farkı kalır insanın?
Türkiye’deki bu toplumsal ayrımcı, faşizan siyasi dil, gelişmiş modern ülkelerde faşistlerde mevcuttur.
Biz faşist bir toplum muyuz?
Kadını değersiz bir obje gibi gören, meta gibi kullanan kapitalist- emperyalist sistemde, bizler tüm bu olanların farkında olmalı ve ona göre hareket etmeliyiz.
Kadın haklarını savunurken, bilinçli hareket etmek gerekir. Kapitalist emperyalistlerin dayattığı düşünce ve yaşam tarzları ile değil.
Olgunlaşmamış Türkiye demokrasisi ve bağımsız olamayan, adaletsiz hukuk sistemi daha ne kadar bu şekilde devam edecek, hep birlikte göreceğiz. | © DerVirgül