Türk-Arap Dayanışma Yanılgısı
Türk Lirası’ndaki değer kaybı ve Trump ile arasındaki gerginlik Erdoğan’ı Arap ülkelerinin de desteğini aramaya zorluyor. Peki Arap ülkeleri bu duruma nasıl bakıyor?
Türk-Arap ilişkilerinin, İslam, Selçuklu ve Osmanlı ortak tarihine dayandırılması elbette mümkündür.
Buna rağmen bu ortak miras aynı zamanda Türkiye ile Arap dünyası arasında güçlü bir bağ kurmaktansa bir ayrım sebebi olabilir.
Türkiye’de döviz kurlarındaki sert dalgalanmalar sonrası yaşanan gelişmeler Arap ülkelerinde de ilgiyle izleniyor.
Erdoğan’ın Haziran ayındaki seçim zaferi de Arap medyasının yorumlarına konu olmuştu.
Londra’da yaşayan blog yazarı Mohammed Jumeh 270 bin takipçisine yazdığı mesajda Arapların ona bakışını şöyle özetlemişti: “Arapların bir kısmı Erdoğan’a demokratik olmadığı halde demokratik olduğu söylenen seçimi kazanmış bir diktatör gözüyle bakarken, diğerleri farklı bir ortamda onun gibi olmaya özeniyor.” Mesajdan, Arap ülkelerinin demokrat ve otokrat zümrelerinin Erdoğan’dan kendilerine eşit oranda pay çıkardıkları anlaşılıyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı’nın avantajı ise karşısında Donald Trump gibi hem çok güçlü, hem de ekonomik yaptırımları siyasetin meşru bir aracı olarak gören ve kullanan bir liderin olması.
Tanınmış olduğu kadar tartışmalı bir yorumcu da olan Abdel Bari Atwan Londra’da yayımlanan Rai al-youmadlı internet gazetesi için kaleme aldığı yazıda, “Trump’ın Arap dünyasının geniş kesimlerini kızdırdığını ve Şiiler ile Sünnileri onun yönetimine ve ülkesine antipati duyma konusunda birleştirdiğini” dile getirdi.
Atwan’a göre Türkiye ve İran gibi farklı mezheplerin hakim olduğu ülkeler Trump’a karşı birleşebiliyor.
Atwan aynı zamanda Trump yönetimine uluslararası tepkinin büyüdüğüne de dikkat çekiyor ve “Washington’ın ek gümrük vergileri Amerikan ekonomisine zarar verir ve Amerikalıları sıkıntıya sokarsa ABD’nin, Türkiye, İran ve Rusya’dakinden çok daha farklı bir değişim geçirmesine yol açabileceğini” yazıyor.
“Bir popülist de Erdoğan”
Beyrut ve Londra’da yayımlanan Al Hayat gazetesinin köşe yazarlarından Hazim al-Amin ise Erdoğan’ın “Onları Doları varsa, bizim de Allah’ımız var” şeklindeki sözlerini eleştiriyor. Al-Amin bu sözlerin Erdoğan’ın popülist kimliğini teşhir ettiğini ve onun aklın yoluna uygun politikalar yerine dini söylemlere sığındığını dile getiriyor.
Al-Amin, “Donald Trump, Benyamin Netanyahu, Vladimir Putin ve Ali Hamaney gibi Erdoğan’ın da siyaseti en azından kısmen din ile ikame etmeye meyilli olduğunu” yazıyor.
Al Hayatköşe yazarı analizini şöyle sürdürüyor: “Trump’ın yaptırımlarla baskı altına aldığı Avrupa çekimser tepki gösterdi. ABD ile Türkiye arasındaki çekişmede ise büyük Trump ile küçük Trump karşı karşıya geldiler. Felaket kaçınılmaz olacak.”
Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ticaret
Deutsche Welle’ye konuşan Kahire’deki Al-Sharq adlı bölgesel ve stratejik etütler merkezinin direktörü Mustafa Ellabad Türkiye’nin Arap ülkelerine bel bağlayamayacağı görüşünde. Ellabad “Türk-Arap dostluğu abartılıyor.
Türkiye Arap ülkelerine basit ve ileri teknoloji ürünü olmayan mallar satıyor” dedi.
Türkiye’nin en sıkı Arap müttefiki deyince akla Türk askerlerinin konuşlandığı Katar Emirliği geliyor.
Suudi Arabistan ve Arap partnerleri Katar’a ekonomik ambargo uyguladıklarında Türkiye’nin Arap Emirliğine yardım elini uzatması aralarındaki siyasi bağları daha da sağlamlaştırmıştı.
Katar’ın Türkiye’ye ne kadar destek olabileceği ise kestirilemiyor.
Washington Post gazetesi Katar’ın kendi kriziyle başa çıkmaya çalıştığını yazmıştı.
Mustafa Ellabad Deutsche Welle’ye verdiği demeci şöyle sürdürdü: “Gerçi Türkiye Suudi Arabistan’ın da dâhil olduğu diğer Arap ülkeleriyle de ilişkileri devam ediyor. Ancak bu ilişkiler son derece sınırlı.
Aralarındaki ticari ilişkiler Suudi Arabistan ile Avrupa Birliği arasındaki ticaretin yayında devede kulak kalır.
Bu krizde Arap ülkeleri Türkiye’yi desteklemeyecektir.”