Türkiye bizleri neden “Gurbetçi” olarak tanımlıyor? | Biz göçmen değil miyiz?

Avusturya’ya Türkiye’den göçün 60. Yılına gelindiği şu günlerde, Avusturya ve AB ülkelerinde yaşayan 5,5 milyon Türkiye kökenli, sosyolojik olarak tanımlanmada sübjektif yaklaşım sergileyen otoritelerin etkisi altında kalıyor. Avusturya göç ülkesi, Türkiye ise göç veren ülke olmayı kabullenemiyor…

Türkiye bizleri neden “Gurbetçi” olarak tanımlıyor? | Biz göçmen değil miyiz?

| Adem Hüyük

5,5 milyon Türkiye’den göç eden yurttaş Batı Avrupa ülkelerine yerleşmiş ve burada kalıcı yerleşik hayat sürmekte. Ayrıca neredeyse yarısından fazlası yaşadıkları ülkenin vatandaşlığını alarak, Türkiye vatandaşlığından çıkmışlardır.

Öte yandan kültürel acıdan bakıldığında özellikle Almanya’da dördüncü nesil gençleri Türkçe dilini neredeyse unutmuş ver artık tatil amaçlı bile olsa Türkiye’ye çok sık seyahat etmemeye başlamıştır.

Popülist Avrupa medyasının, büyük bir çoğunlukmuş gibi göstermeye çalıştığı Türkiye siyasetiyle ilgilenen Avrupalı Türkiye kökenliler, aslında aktif anlamda çok zayıf olmakla birlikte, neredeyse üçte ikisi Türkiye vatandaşı dahi değildir. Bu durum, Türkiye seçimlerinde sandığa giden seçmen sayısının, her seçimlerde biraz daha azalmasıyla görülmektedir.

“Gurbetçi” mi yoksa “Göçmen” mi?

“Gurbetçi” ve “göçmen” terimleri genellikle belirli bağlamlarda kullanılır ve birbirinden farklı anlamları taşır. İki terim de genellikle kişinin yaşadığı yer değişikliğine, bulunduğu yerin özelliğine ve kişinin bu yer değişikliğine olan niyetine bağlı olarak kullanılır.

“Gurbet” kelimesi, kişinin kendi memleketinden uzakta bulunduğu anlamına gelir. Bu nedenle “gurbetçi” terimi, genellikle bir kişinin kendi ülkesi dışında, geçici olarak başka bir yerde yaşayan veya çalışan kişileri ifade eder.

Gurbetçi olma durumu geçici bir süreçtir ve kişi, belirli bir süre sonra kendi ülkesine geri dönmeyi planlar.

“Göç” kelimesi, kalıcı olarak bir yerden başka bir yere taşınmayı ifade eder.

“Göçmen” terimi, genellikle bir kişinin kendi ülkesinden başka bir ülkeye kalıcı olarak yerleştiği ve orada yaşamaya karar verdiği durumu ifade eder.

Göçmenlik, ekonomik, sosyal, siyasi veya diğer nedenlerle motivasyon taşıyabilir ve kişi yeni yerleşim yerinde kalıcı bir hayat kurmayı amaçlayabilir.

Dolayısıyla, bir kişi ya “gurbetçi” olarak kabul edilir [geçici olarak başka bir ülkede bulunan] ya da “göçmen” olarak kabul edilir [kalıcı olarak başka bir ülkede yerleşen].

Batı Avrupa’da yerleşik hayat süren 5,5 milyon Türkiye kökenliler, göçmen olarak tanımlanması gerekmektedir.

Son yıllarda Ankara yönetimi “Avrupalı Türkler” söylemini kullanmış olsa da Türkiye medyası “gurbetçi veya Almancı” tanımlamasında özellikle ısrar ediyor.

Resmi bilgilere göre, Türkiye-Avusturya İşgücü Anlaşması 15 Mayıs 1964 tarihinde imzalanmış ve 17 Eylül 1964 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1964 tarihinde 1980 yıllarına kadar gurbetçi olarak tanımlanabilecek olan bizler, bugünkü sosyo-kültürel yapısı gereği göçmen statüsünde tanımlanması gerekmektedir.

Avusturya göç ülkesi, Türkiye ise göç veren ülke olmayı kabullenemiyor

Türkiye’nin göç verme 1960’lı yıllarda Türkiye’deki işsizlik yükünün düşmesi ve ödemeler dengesinin iyi bir düzeye gelebilmesi açısından gereksinim duyulan dövizlerin ülkeye gelebilmesi açısından desteklenerek göç veren ülke olma politikası benimsenmiştir. Avrupa ülkelerinin özellikle başlangıçta Almanya’nın yabancı iş gücüne duyduğu ihtiyaç doğrultusunda Türkiye’den göçmen işçi gönderilmiştir.

Avrupa ülkelerine yönelen Türkiye iş gücü göçünü oluşturan göçmenlerin ilkleri gittikleri ülkelerde “Geçici İşçi-Konuk” ve “Yabancı “olarak tanımlanmıştır. Ancak 1970’li yıllarda ikinci kuşak göçmen sayısının hızla yükselmesi yanında yapılan evlilikler ile kalıcı yerleşimin söz konusu olması, Türk göçmenlerin ekonomik yönden güçlenmeleri, Türkiye’de yaşayan aile üyeleri ile birleşme olanağının sağlanması sayesinde, Avrupa ülkelerine en fazla göçmen gönderen ülkenin Türkiye olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır.

Siyasi olarak Türkiye’nin arka bahçesi olarak görülen bu insanlar, yaşadıkları ülkelere en zor uyum sağlayan etnik grup olma özelliğine de sahiptirler.

Avusturya 1995 yılında AB üyesi olana kadar ülkede yaşayan yabancı işçileri, “misafir işçi” olarak tanımlıyor, bu nedenle çalışma müsaadesi ve vize işlemlerinde kısa vadeli bir yöntem uyguluyordu. Avrupa Birliği’nin göçmen yasaları kapsamında bu çemberi genişletmek zorunda kalan Avusturya, bugün bile tam olarak, “bir göç ülkesi” olduğunu kabul etmiş değildir.

Öte yandan, Türkiye’nin ekonomik nedenlerden dolayı göç verdiğini kabullenmemesi, Avrupa Birliği ülkelerinde yerleşik hayat süren 5,5 milyon Türkiye kökenli için yıllarca “gurbetçi” tanımlaması yapılarak, “bir gün geri dönecekler” algısı yaratılmak istendi.

Ancak hiçbir devlet 5,5 milyon Türkiye kökenliye, kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz diye sormadı. | ©DerVirgül

Ek kaynak: Hacettepe Üniversitesi / Kasım KARATAŞ

Yayınlama: 29.12.2023
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.