Viyana – İmamoğlu’na destek yürüyüşünde “Ben Tayyipçiyim”, “Ben vatan severim” diyalogu

Viyana – İmamoğlu’na destek yürüyüşünde “Ben Tayyipçiyim”, “Ben vatan severim” diyalogu

| Haber/Yorum Adem Hüyük 

Viyana’da 19 Nisan 2025 Cumartesi günü [dün] gerçekleştirilen Ekrem İmamoğlu’na destek yürüyüşünü kenardan izleyen bir genç, yürüyüş sorumlularından bir görevlinin rastgele dağıttığı yürüyüşün amacını içeren bildiriyi, “Ben Tayyipçiyim Abi” diyerek almayışını kaydederek sosyal medyada paylaştı. 

Kısa ama çarpıcı bu an, yurt dışındaki Türkiye kökenli gençlerin siyasal kimliğini tartışmaya açtı.

Viyana’da dün yapılan Ekrem İmamoğlu’na destek yürüyüşünde dikkat çeken bir an yaşandı.

Bildiri dağıtımı sırasında kenarda duran genç bir erkek, bildiriyi reddetti. Gerekçesi netti: “Ben Tayyipçiyim.”

Bildiriyi dağıtan kişi, gayet normal bir ses tonuyla anlayış gösterdiği videoda görülüyor.

Videonun devamında genç, “Ben vatan severim” diyor.

Bunu duyan bildiriyi dağıtan kişi bir an durarak geri adım atıyor ve soruyor: “Peki biz neyiz?”

Genç, bu soruya şöyle karşılık veriyor: “Ben ülkemi yurt dışında eleştirmem.”

“Ben Kürdüm” diyen gençle, bildiri dağıtan kişi arasında yaşanan bu diyalog, sadece orada bulunanlar tarafından değil, sosyal medya kullanıcıları tarafından da izlendi. Çünkü genç, o anı TikTok hesabında paylaştı. Videoya da şu etiketi ekledi: #BenTayyipçiyim.

Ülkesini yurt dışında eleştirmemeyi “vatan severlik” olarak niteleyen ve vatan severliği kendi deyimiyle Tayyipçilikle özdeşleştiren gencin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1999 ve 2002 yıllarında “adil yargılanma” ve “milletvekili olabilmek” talebi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne iki defa başvurduğundan haberi yoktu.

Genç, videonun başında kendisini açıkça “Tayyipçiyim” diyerek tanımlıyor. Bu tanım, herhangi bir ideolojik yönelimi değil, doğrudan bir kişiye bağlılığı ifade ediyor. Olayın anlatımı kadar, anlatılma biçimi de dikkat çekici. Video adeta, eleştiri değil bir tür sadakat ilanı gibi kurgulanmış.

İşte o video: 

 

Bu Bir Tesadüf Değil

Viyana sokaklarında yaşanan bu kısa diyalog, aslında tesadüf değil. Türkiye’den uzakta yaşayan gençler, artık siyasal kimliklerini yalnızca ailelerinden değil, dijital medyadan, liderlerden ve gündelik karşılaşmalardan da inşa ediyor.

Burada soru şu: “Tayyipçiyim” demek bir fikir mi, bir sadakat mi?

Ve daha önemlisi: Bir yürüyüşte bildiriyi almamak mı siyasettir, yoksa bu anı videoya çekip yaymak mı

“Hainlik” Yaftası

Türkiye’de siyasal iktidarların, özellikle son yıllarda ama aslında çok daha eskiye dayanan biçimde, muhalifleri “vatan haini”, “dış güçlerin maşası” ya da “terörist” ilan etme pratiği yaygın ve süreklilik gösteren bir eğilim. Bu durum, hem baskıcı politikaların meşrulaştırılması hem de kutuplaştırma yoluyla kendi kitlesini konsolide etme stratejisinin bir parçası olarak işliyor.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte dahi, muhaliflerin “hain”, “bölücü” ya da “gerici” olarak yaftalanması zaman zaman ideolojik bir silah olarak kullanıldı.

Çok partili döneme geçişten sonra da bu retorik şekil değiştirerek devam etti. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz gibi kırılma anlarında da iktidar veya darbe odakları tarafından muhalefeti bastırmak adına aynı söylem devreye sokuldu.

Bugün ise bu dil, sadece siyasi aktörlere değil, gazetecilere, akademisyenlere, sanatçılara ve hatta sıradan yurttaşlara kadar genişletilebiliyor.

Devletin diliyle özdeşleşmiş olan bu “hainlik” yaftası, toplumsal bir linç atmosferi yaratmak için kullanılıyor ve demokratik tartışma alanını zehirliyor.| ©DerVirgül



 

Yayınlama: 20.04.2025
Düzenleme: 20.04.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.