Viyana’nın sınıfaltı insanları | Dilenciler
Gözlerimizi görmemekle terbiye ederek ilerlerken onlar çoğu zaman avuçlarını açmış, bozuk bir Türkçe, kimi zaman bozuk bir Almaca ile ama illaki İslami motiflerle kendilerini görmemizi sağlarlar. Dilenciye para vermeli mi, vermemeli mi? Bir diğer soru ise dilenciler neden 10. Bölge gibi göçmen ve dar gelirlilerin yaşadığı semtlerde yoğun? Fakir edebiyatı, fakirlerde mi karşılık buluyor? Peki, bir dilencinin gözünde biz kimiz?
Adem Hüyük
“Dilenciye para vermeli mi, vermemeli mi” ikilemi her insanda netlik kazanmış gibi görünse de kesinlikle o anki ruh halimiz bunu belirliyor…
Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, hiçbir sınıfa ait olamayan dilenciler karşınıza çıkabilir.
Romanya’nın bir kasabasından toplu olarak indirimli uçak bileti alan yüzlerce dilencinin, Viyana havalimanından geri çevrildiği haberini yapmamın üzerinden iki yıl geçti.
Bu örnekten de görüleceği gibi, dilencilik iki ayrı ele alınmalıdır.
Birincisi, örgütlü yani mafya tipi yapılanmaların organize ettiği dilenciler ağı ve ikincisi ise, bireysel, gerçekten dilenciliği çeşitli nedenlerden dolayı meslek edinenler.
Her nasıl yapılırsa yapılsın, dilencilerin dilenmek için seçtikleri alanlar tamamen sosyo-psikolojik analizler sonucu seçilmiştir. Dilenciler, kentin herhangi bir bölgesini rast gele seçmedikleri bilinen bir gerçek.
Fakirin fakire yardım etme olasılığının yüksek olma ihtimalinden yola çıkan dilenci, aynı fakirin zengin tarafından, dini duygularla avutulduğunu ve fakirliğin bir kader olduğuna inandırıldığını da bilmektedir. Bu durum dilencinin en büyük argümanını belirler – bu da din üzerinden duygu sömürüsüdür.
Bunun karşılığını Viyana – Favoriten ilçesinde görmek mümkün.
İki yıl önce İslam adı altında sokakta yardım toplayanları haber yapmak için, bazı kişileri takip etmiş ve onların dolandırıcı olduğunu ifşa etmeye çalışmıştım.
Bazı Hristiyan dilencilerin, İslami terimleri Türkçe öğrenerek dilendiklerine şahit oldum.
Günün sonunda takip ettiğim dilenci, bir Türk restoranına giderek topladığı bozuk Euro’ları kâğıt paraya çevirmiş, üzerine de bir bira içmişti.
Dilenciler etnik kökenlerine göre tavır sergilemiş olsalar da ortak noktaları duygu sömürüsü üzerine kurulan bir diyalogdur.
Avusturyalı dilencilerin yaklaşımları özellikle Doğu Avrupa ülkelerinden gelen dilencilere göre daha değişiktir.
Avusturyalı dilencilerin en büyük argümanı, toplu taşıma bileti alacaktır ve elindeki para yetmemektedir-, veya parasını ödeyecekmiş edasıyla sigara ister.
Ancak, Avusturyalı dilencilerin sürekliliği yoktur. Yani bunu bir meslek haline henüz getirmemiş ve yine örgütlü bir dilenciler ağına ulaşmamıştır.
Doğu Avrupa’dan gelen dilencilerin, daha önce de söylediğim gibi, en çok kullandıkları argümanları dindir. 10. Viyana bölgesinde Müslüman nüfusun çokluğu, dilencilerin İslami terimleri kullanmalarına neden olmakta.
Aynı kesimin dilencilerinin bir başka argümanı ise çocuklardır. Son günlerde anneler, yedi ila on yaşları arasında değişen çocukları, restoran ve kafelerin bahçesinde oturan müşterilere göndererek bir Euro istetmekteler.
Marx’ın ‘tortu tabaka’ dediği kesime tekabül eden dilenciler, toplumsal sınıfların herhangi birine dâhil edilmeyen veya dahil olmayan sınıfaltı katmanları olarak değerlendirilirler.
Avusturya yasalarına göre dilenmek yasak. Ancak yardım istemenin bir yasağı yok. Kanunlardaki bu ikilemi, dilencinin davranışı belirmektedir. Yani bir kişi rahatsız edici ve ısrarlı bir şekilde yardım istiyorsa, bu kanun karşısında suç olarak nitelenmektedir.
Öte yandan, örgütlü olduğunu düşündüğüm, yardım toplayan dilenciler yine Viyana 10. Bölgede kendilerini sık sık göstermektedir.
Daha önce haberini yaptığım, Almanya’nın Hamburg kentinde açılacak olan bir Kur’an kursu için para toplayan kadınlara, Türkiye’de hasta veya engelli bir kişiye para toplayan, Türkçe ve Almancası düzgün olan kapalı kadınlar eklendi.
Kadınların konuşma şekli ve eğitim düzeyleri, Viyanalılar da bir güven sağladığı görülmüş olacak ki hiçbir fatura veya yardım makbuzu vermeden yardım toplamaya devam ediyorlar.
Dilencilere para vermeli mi, vermemeli mi ikileminde tercihim hangi yönde olurdu diye bana soracak olursanız, ben vermiyorum…
Çünkü bizlerin, bir dilencinin gözünde üretim aracından bir farkımız yok…
Ancak bundan da ihtiyaç sahibi insanlara yardım edilmemeli sonucunun da çıkartılmaması gerekmektedir. Yardıma muhtaç insanlara yardım etmek, insanlık görevidir…| © DerVirgül