Yorum | 10. Viyana’nın Yaramaz Çocukları

Viyana Favoriten ilçesinde yaşanan olaylar zinciri, Avusturya’nın göçmen ve entegrasyon politikalarının sorgulanması açısından önemli bir fırsat sunmaktadır. Gençleri ‘ya uyacaksınız, ya da gideceksiniz’ diyerek dizginleştirmek olanaksız olduğu gibi, yeni gençlerin sokağa çıkmasının önünü açmış olursunuz.

Yorum | 10. Viyana’nın Yaramaz Çocukları

Adem Hüyük 

24 Haziran’da dört gün süren Viyana-Favoriten sokak çatışmaları ve akıbetinde bir kiliseye gençlerin saldırdığı iddiaları, nihayetinde yılbaşı gecesi yağma girişimi. 

Göçmen nüfusun yaşadığı 10. Bölge, ülkenin gündemine sokak çatışmaları, gençlerin taşkınlıkları gibi haberlerle gelmekte. Durum böyle olunca, dışarıdan bakıldığında, 10. Bölge paralel yaşam sürülen göçmenlere ait karantina bölgesi olarak görülmekte. 

Diğer yandan, bu bölge başkentin ekonomik anlamda atar damarlarından birini oluşturmakta. 

Her üç dükkandan ikisinin göçmenlere ait olduğunu söylersek abartmış olmayacağımız bölge, emniyetin suçlu arama alanı, siyasilerin oy devşirmek için provokasyon ve her türlü yasadışı işler için eleman bulma bölgesi olarak görülmektedir. 

Aynı bölgede onlarca dernek ve cami gibi göçmenlerin bir araya geldiği kurumların olduğunu da göz ardı etmemeliyiz. 

Öyle bir bölge düşünün ki, dilencisi bile Türkçe öğrenmiş, Müslüman olmadığı halde, İslami söylemlerle dilenmekte. 

İlgili Haberler: 

► 10. Viyana Gettosu

►Viyana Polisine Bir Eleştiride Favoriten SPÖ İlçe Başkanından Geldi

► Viyana’da Yılbaşı Gecesi Yağmalama Girişimi!

2015 Mülteci akının ardından ülkeye yerleşen Suriyeli ve Afgan Müslüman gençler ile Türkiye göçmeni gençler arasında doğal olarak bir diyalog başlamış, savaş alanlarından gelen mülteci gençlerin humarsız cesareti, eğitimini tamamlayamamış, bir meslek edinememiş dolayısıyla işsiz kalan ve gelecekten çok büyük beklentisi olmayan Türkiye göçmeni gençlere emsal teşkil etmiş, öteden beri Türk ve Türklük konusunda aidiyet sorunu yaşayan genç, sosyal yaşantısında ki yetersizliğini, elinde olan milli ve dini duygularıyla tamamlamaya çalışmaktadır. 

Gençlerin var oluş savaşı, her ne kadar olumsuz yönde bir savaşsa, bir o kadarda ‘bir etkiye tepki’ olması açısında bizlere öğretici olmalı ve yön bulmalarında yardımcı olduğumuz çocuklarımızı yetiştirmekte karşı kılavuz olmalıdır. 

Entegrasyonu daha çok mekanik bir süreç olarak görüp değerlendiren Avusturya, her zaman benzer olaylar ile karşı karşıya kalacağını anlaması açısından da gelişmeleri ders çıkartarak yorumlamalı ve analiz etmelidir. 

Viyana’da meydana gelen olaylar zinciri, Avusturya’nın göçmen politikasının sorgulanması açısından önemli bir fırsat sunmaktadır. 

Zira, 2020 yılında bariz bir şekilde açığa çıkan – kendisini sosyal dışlanmışlığın cenderesinde gören göçmen gençlerinin ait olma – yok sayılma tepkileri ve kimlik arayışının sert, kaba ve kestirme bir biçimde dışa yansıması, tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. 

Kimi çevrelere göre, her türlü ideolojik, dinsel ve etnik akımların peşine kolayca gidebilen ve çok kolayca da ondan vaz gecen oportünist karakter yapısına bürünen – ama aslında kişiliğini ve kimliğini arayan bir göçmen gençlik olarak ele almalı ve değerlendirmeliyiz. 

Mevcut refah düzeylerini koruyabilmeleri için eskisinden daha çok bir yaşam mücadelesinin içine girmek zorunda kalan ailelerin, içinde bulundukları çıkmazın-da gençler üzerinden dışa yansıması olarak ta gözlemlemeli ve sosyal patlamanın ve yaygın bir çatışmanın koşullarının oluşmakta olduğunu unutmamalıyız. 

Avusturya medyası göçmenleri, normal olaylar çerçevesinde değil, daha çok şiddet içerikli, kriminal, sosyal yardım, yani olumsuz nitelikteki olaylarla ilişkilendirilerek gündeme getirilmektedir. 

Bir haberci gözüyle baktığımda, göçmenlerin gündeme getirildiği konular, nicelik ve nitelik olarak gündemin diğer konularına oranla, medya tarafından abartılarak Avusturya kamuoyunun ilgisi ve merakı olumsuz bir biçimde göçmenlerin üzerine yönlendirilmektedir.

Medya kamuoyunda ‘’öteki’’ boşluğunu göçmenlerle doldurmakta, sağ siyasilerde buna çanak tutmaktadır. 

Başbakanın, ‘’Avusturya değerleri’’ söylemi, medya ya sübjektif alt yapı oluşturmakta, stratejik olarak ‘’ötekiler’’ var edilmektedir.

Ötekilerin varlığı ve yaramaz oluşları, milli duyguları okşayanan yerli halktan oy devşirmeye çalışılmaktadır.  

Böylece, değerlerimize uyanlar ve uymayanlar olarak bölünen toplumda, göçmen gençleri asi, söz dinlemez ve her zaman siyasi araç olarak kullanılmaya devam edilecektir. 

Yılbaşı olaylarından sonra, Viyana polis şefi, bölgedeki derneklerle güvenlik zirvesi yapacağını duyurdu. 24 Haziran Favoriten olaylarından sonra, içişleri ve entegrasyon bakanının yapmak istediği gibi. 24 Haziran’da her iki bakanda tarafları bir masaya oturtamadı. 

10. Bölge sivil toplum kuruluşlarının ekonomik savaşları bir kenara bırakılırsa, dernek yönetimlerinin içinde bulundukları durum, ne gençlere ne de emniyete yardımcı olabilecek kapasitede olmadığını, bırakın bizi, o derneklerin kendileri de bilmekte. 

Her fırsatta patlak veren bu gençlerin, her şeyden önce üretime kazandırılması kaçınılmazdır. 

Avusturya hükümeti, entegrasyon sürecine matematiksel olarak değil, insan odaklı, insanın duygularının var olduğunu ve ekonomik, siyasal, dinsel ve sosyal yan etkenleri göz önüne alarak, gençleri yargılamadan anlamanın yolunu seçmelidir. 

Değerlerimize uymak zorundasınız demekle, kimse değerlere uymaz, uymadığı gibi her gece yarısı o değerleri değersizleştirmek için çaba harcar. |virgül 

© Bild: virgül  

Yayınlama: 03.01.2021
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.