Yorum | ‘’Biz Avusturyalılar Kobay Değiliz’’

Adem Hüyük 

Avusturya bir çok AB ülkesiyle eş zamanlı korona aşılamasına Pazar günü başladı.

İlk etapta başkent Viyana’da 80 yaş üstü beş gönüllüye yapılan aşı, ileriki günlerde kademeli olarak daha geniş kitlelere ulaşacağı öngörülmekte. 

Öte den beri korona tedbirlerine karşı çıkan FPÖ, aşılama işlemlerinin başlaması ile aşı karşıtı bir imza kampanyası başlattı. 

‘’ÖVP-Yeşiller hükümeti korona aşısına karşı bizi destekleyin’’ başlığıyla yayınlanan imza kampanyasında, aşılamanın doğrudan reçete ile yapılmasını ve aşılanmamış insanları dolaylı olarak sosyal yaşamdan dışlanmasına müsaade etmeyecekleri yer almakta. 

FPÖ imza dilekçesinde, ileriki süreçte aşılanmanın zorunlu hale getirileceğini ileri sürerek, şimdilik dolaylı yaptırımlarla, yani insanların özgürlüklerini kısıtlayarak, aşı olmaya mecbur kılınmak istendiğine yer vermekte. 

‘’Biz Avusturyalılar kobay değiliz – sağlığımızla ilgili deneyler yapılmasına izin vermeyeceğiz! Bilim adamları uyarıyor – yanlış aşılama büyük hasara neden olabilir!’’ sloganlarıyla aşıya karşı olduklarını ve buna karşı imza topladıklarını beyan eden FPÖ, Zorunlu aşıya açık hayır! Dedi. 

Ayrıca imza dilekçesinde, ‘’Sebastian Kurz ve Rudi Anschober, Avusturyalıları aşılama lobisi için kobay haline getiriyor! Zorla aşılar, fiziksel bütünlük temel insan hakkı ile uyumlu değildir – ve bunun sonuçlarında, herhangi bir tazminat talebinde bulunulamaz!” İfadesi yer aldı. 

Peki Korona Tedbirlerine ve Aşısına Kimler Karşı Çıkıyor?

Avusturya ve AB ülkelerinde binlerce insan sokaklarda maske ve korona yönetmeliklerini protesto etti. 

Protestolara katılanların çok farklı sosyal ve siyasal çevreden farklı görüşlerdeki kişi ve grupların katıldığı bu eylemlerin homojen olmadığı gibi yapısının ülkeden ülkeye de değiştiği görülüyor. 

Sosyal medya üzerinden örgütlenen bu protestoların, en azından Avusturya’da veya AB ülkelerinde mevcut bir lideri veya lider kadrosu yok. 

Avusturya özgülünde korona yönetmeliği ve aşı karşıtlığı gösterilere, neo-nazi kimlikçiler hareketi mensuplarının, aşırı sağcıların, demokrasi karşıtlarının, komplo teorilerine inananların, antisemitiklerin, muhafazakarların, aşı karşıtlarının, sağ popülistlerin, esoteriklerin ve sadece korona tedbirleri karşı çıkan sade vatandaşın katıldığı görüldü.

Ancak ağırlıklı olarak eylemlere aşırı sağın damgasını vurduğu, FPÖ’nün de içinde bulunduğu tutumla daha berrak görülmektedir. 

”Aşı Tanrının Belirlediği Kaderi Değiştiriyor’’ 

Diğer yandan, tepkilerini sokaklara çıkarak belli etmeyen ama her hâlükârda aşı karşıtı olan dini yapılanmalar ise, kendi cemaatleri arasında, aşı karşıtlığını yaygınlaştırdıkları yine kendi yayınlarından görülmekte. 

18. Yüzyıl sonuna kadar kıta Avrupa’sında kiliseler aşıya gücünün son noktasına kadar karşı çıkmış ve direnmiştir.

Zira veba salgınında çaresiz kalan kiliseler, halkın gözündeki inandırıcılığı ve devasa gücünden kayıp vermiş, bu kaybın arkasından bir de aşıya karşı çıkmakla tamamen güçten düşmek istememiştir. 

Ama geçmiş yüzyılda bu karşıtlık tekrardan hortlamış, bu sefer uniter devlet anlayışlarında, direk iktidar aracılığıyla değil, kendi bünyelerinde uluşturdukları cemaatler içerisinde aşı karşıtlığını din adına yürütmüşlerdir. 

Bir yaş altında aşı olmadığı için kızamık olan her 100 çocuktan 20’si ölüyor, 30’u ise kör ya da sağır kalıyor. Kızamık aşısına bağlı ölüm riski ise milyonda bir.

Bu durum “Tanrının belirlediği kaderi değiştirmek” olarak yorumlanıyor.

Diğer dini cevreler ise, bunun cahillik olduğunu, tanrının belirlediği kaderin nihai sonuca varana kadar olan sürecesin tamamı olduğunu savunuyor.

Yani aşının bulunması ve insana enjekte edilmesinin veya edilmemesinin vereceği sonuçların tamamının bir tanrı yazgısı olduğuna vurgu yapılmakta. |der virgül