Yorum | Kent İçi Ulaşım Bireyselleşir Mi?

Korona virüsü yaşayacağı yeni bir beden ararken, bunu engellemeye çalışan bedenler aralarına bedensel mesafe koymaktalar. İnsanların fiziki mesafeyi koruyamadıkları en belirgin alan ise, toplu taşıma araçlarıdır. Peki korona krizinden sonra ne olacak? Özel araçlara geri dönüş mü yaşanacak? Ulaşımda bir dönüm noktası yaşanıp yaşanmayacağını gözlemledik.

Yorum | Kent İçi Ulaşım Bireyselleşir Mi?

Adem Hüyük  

Uçaklar kalkamadı, tren ve otobüs yolcularının sayısı hızla düştü, özel araç ve bisiklet tercih edilmeye başlandı.

Avrupa medyasının köşe yazarları bu mücadeleden hangi ulaşım aracının zaferle çıkacağını ve trafikte bir dönüm noktası yaşanıp yaşanmayacağını tartışıyor. 

İlk bilinen toplu taşıma örneğinin Fransa’nın başkenti Paris’te 1819 yılında gerçekleştiği bilinmektedir.

Fransız mühendis Jacques Lafitte tarafından kurulan toplu araçlara 50 kişi binebiliyordu.

1829 yılında ise Lafitte’in örneğinden esinlenerek Londra’da İngiliz George Shillibeer tarafından dünyanın ilk düzenli omnibüs hizmeti kurulmuştur.

19’uncu yüzyıldan 21’inci yüzyıla kadar dünya tarihindeki hızlı sanayileşme ile beraber toplu ulaşımda inanılmaz bir değişimin yaşanmıştır.

Günümüzde otobüsten troleybüslere, metrodan tramvaylara birçok toplu ulaşım tarzı bulunmaktadır. 

1800’lü yılların ikinci çeyreğinde ilk toplu taşıma aracına kavuşan Viyana, bugün belediyenin toplu taşıma şirketi Wiener Linien tarafından, yılda 961 milyondan fazla yolcu taşınmaktadır. 

Viyana’da 778 bin kişi yıllık toplu taşıma bileti kullanmaktadır. Kentin nüfusu 1.8 milyon.  

Toplu taşımacılık her dönem en değerli ulaşım aracı olarak görülmüş ve devamlı geliştirilmeye çalışılmıştır.

Ama kendi ismi içerisinde de yer alan ‘’toplu’’ eylem sıfatı, korona virüsünün yayılması için niyetten bağımsız bir zemin hazırlamaktadır.  

Fransız yazar Paul Quinio konuyu şöyle kaleme alıyor: “Bisiklet, sosyal mesafenin imkansız olduğu metro, otobüs ya da tramvay gibi toplu taşıma araçları karşısında ciddi bir alternatif oluşturuyor.

Fransa’da belediyeler, bölgeler ve vilayetler, devletin de teşvikiyle birçok yerde bisiklet yolu ağlarını birkaç katına çıkarmak ve işe bisikletle gidip gelenlerin hayatını kolaylaştıracak geçici düzenlemeler getirmek üzere planlar geliştirdi, geliştiriyor.

Yıllardır ulaşımda bisikletin daha fazla kullanılması için çaba gösteren dernekler gözlerine inanamıyor: Kesintisiz yürütülen çevrecilik faaliyetlerinin on yılda yapamadığını lanet olası bir virüs birkaç hafta içinde başardı! Üstelik bisiklet kullanımı, Covid-19’un sağlık üzerindeki etkilerini daha da kötüleştirdiği tahmin edilen hava kirliliği üzerinde de olumlu bir etki yaratacaktır.”  

Toplu taşımacılığın karşıtı olan bireysel ulaşım sağlamak, yani özel araç ile kent içi ulaşım sağlamak şu günlerde daha rağbet görür hale geldi.

Korona krizinden sonra bu durum, otomobil sektörü tarafından bilinçli bir şekilde suiistimal edile bilinir ve kentler egzoz dumanından yaşanmaz hale gelebilir.  

Belçikalı yazar Amid Faljaoui’e göre, otomobile bir geri dönüş yaşıyor: 

“Önlemlerin gevşetilmesi, korunmaya devam etmemizin, özellikle de fiziksel mesafe önleminin sonu anlamına gelmiyor kesinlikle.

Bu gelişmenin doğal sonucu olarak, otomobiller (bir kez daha) en tercih edilen ulaşım aracı haline gelebilir.

Otomobillerin bir artısı, toplu taşımadaki gibi başka insanlarla yakın temas halinde olmamamız.

‘Arabada izolasyon’, yani arabada yalnız bulunmak, insanın kendi sağlığına yapacağı en büyük lütuf olabilir.

Ortak bisiklet ya da scooterla ulaşım bile başkalarıyla paylaşıldığı için tercih edilmeme tehlikesiyle karşı karşıya artık. İnsanlar, doğru ya da yanlış, gereksiz yere risk alacaklarını düşünüyor.” 

Diğer yandan, Kentler ulaşımı yeniden düzenlerken pandemi sonrası dönemi de dikkate almak zorunda, diyor Falter yazarı Tom Rottenberg: “Araba odaklı değil, insan odaklı.

Kentlerin park yeri değil, yaşam alanı olması gerektiği yeni bir bilgi değil, ama Korona onlarca yıl ihmal ettiklerimizi ortaya çıkarıyor şimdi.

Şayet -Viyana’da olduğu gibi- trafiğe ayrılan alanların üçte ikisi otomobillere aitse ve ama (1500 kilometrelik) yaya kaldırımlarının neredeyse yüzde 40’ı iki insanın ‘Korona-güvenli’ olarak birbirinin yanından geçemeyeceği kadar darsa, günlük hayatta suç işleyeceğiz demektir.

Kenti insanların kullanabileceği şekilde geri kazanmak sadece Koronanın yarattığı bir zorunluluk değil.

Önümüzdeki yıllarda iklim değişikliğinin neden olacağı sıkıntılar Covid-19’un yarattığı zarara en azından eşdeğer olacaktır.

Bütün bunlara uygun kentsel yanıtlar bulmalıyız.”  

AB ve Türkiye’de toplu taşımayı her yıl yaklaşık 900 milyon kişi kullanmaktadır.

Bu rakam tekil kişileri içermektedir. Yukarıda Viyana için verilen rakamla karıştırılmamalıdır.  

Korona krizi, toplu taşımacılıkta yapacağı her etkinin tepsi, özel araç olarak geri dönecektir.

Özel aracın kentin dokusuna ve doğaya vereceği etkiyi ise düşünmek bile istemeyebilirsiniz.  

Olacakları şimdiden anlamak zor olsa da, insanların kendilerini virüsten korumak için çareler arayacağı kaçınılmaz.

Bu çarelerin yeni çareler arayışına neden olmamasını ümit ediyoruz…|virgül  

© Bild: virgül 

Kaynaklar: eurotopics / Stadt Wien / İktisadi Kalkınma Vakfı 

Yayınlama: 09.05.2020
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.