Avrupa Parlamentosu seçimlerinde milliyetçi ve aşırı sağcı partiler ‘güç bloğu’ oluşturma çabasında

23-26 Mayıs’ta yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri Avrupa’da milliyetçi ve aşırı sağcı partiler tarafından bir fırsat olarak görülüyor.

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde milliyetçi ve aşırı sağcı partiler ‘güç bloğu’ oluşturma çabasında

Avrupa genelinde milliyetçi ve aşırı sağcı siyasi hareketler seçimlerden büyük kazanımlarla çıkıyor. Bazı siyasi hareketler iktidarda kendilerine yer bulurken, kimileri ana muhalefet konumuna yükseliyor.

Avusturya ve İtalya’da seçmenin desteğindeki artış, aşırı sağ partileri koalisyona taşımayı başardı. Bu tür politikalar için kurak görülen İspanya’da ise ülkenin demokrasiye döndüğü 1975 yılından bu yana ilk kez aşırı sağ politikacılar parlamentoya girdi.

Şimdi bu partiler bir pan-Avrupa güç bloğu oluşturmak için harekete geçtiler.

Bu bir tarafta mevcut siyasi düzene bir tepki olarak görülebileceği gibi küreselleşme, göç, ulusal kimliklerin çözülmesi ve AB gibi konularda bir memnuniyetsizlik dalgası da olabilir.

23-26 Mayıs seçimleri Avrupa Parlamentosu’ndaki güç dengeleri üzerinden önemli bir etki yaratabilir.

Avrupa’nın siyasi manzarasında millliyetçilerin egemen olduğu ülkeler hangileri?

İtalya
Lig hareketinin lideri ve yeni hükümetin İçişleri Bakanı Matteo Salvini Avrupa’nın sağcı partilerini Avrupa düzeyinde birleştirmek için çabalayan önemli isimlerden biri. Eski AP milletvekili olan Salvini’nin aşırı sağcı Lig partisi Haziran 2018’de Beş Yıldız hareketi ile birlikte hükümet kurmuştu.

Lig Partisi’nin yükselişi 2008 finansal krizinden en çok etkilenen AB ülkelerinden biri olan İtalya’da 2016 yılında Kuzey Afrika’dan gelen göçmen akınının ardından yaşandı.

Lig Partisi Almanya’nın ana muhalefet partisi AfD, Finlandiya’da Finns Partisi, Danimarka Halk Partisi, Avusturya’da özgürlük Partisi ve Fransa’da Ulusal Birlik ile ortak dava paylaştıklarını söylüyor.

Bu ayın başında Salvini ile Marine Le Pen AP seçimlerini kazanmak için “hazır ve formda” olduklarını söyleyerek sosyal medyadan fotoğraf paylaştı.

Lig hareketinin lideri ve yeni hükümetin İçişleri Bakanı Matteo Salvini, Sicilya Adası’na gerçekleştirdiği ziyarette, Sicilya’nın ‘Avrupa’nın mülteci kampı olmaktan çıkarılması gerektiğini’ ifade etmişti.

Hem Lig, hem de Beş Yıldız hareketi Euro Bölgesi’nin bir parçası olmaktan da rahatsız.

Almanya

Almanya için Alternatif (AfD) partisi sadece altı yıl önce kurulmuş olmasına rağmen, federal parlamentoya yüzde 12.6 oyla girmeyi başararak ülkenin en büyük muhalefet partisi haline geldi.

Başlangıçta Euro Bölgesi karşıtı bir hareket olarak yola çıkan AfD, daha sonra göçmen ve İslam karşıtı bir siyasi oluşuma evrildi.

AfD liderleri ise İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin işlediği insanlığa karşı suçları mazur göstermeye çalışmakla suçlanmıştı.

AfD’nin yükselişinin Başbakan Angela Merkel’in göçmenlere yönelik ‘açık kapı politikası’nın yarattığı rahatsızlığın bir yansıması olduğu görüşü yaygın.

Göçmen krizinin zirve yaptığı 2015 yılında Merkel sınır kontrollerini gevşetmiş ve sayıları 1 milyonu bulan Suriyeli, Afgan ve Iraklı göçmen Almanya’ya gidebilmişti.

Merkel’in öncülük ettiği Hristiyan Demokratlar bloğu geçen yıl düzenlenen seçimlerde son 70 yıldaki en kötü seçim sonuçlarını alsa da Sosyal Demokrat Parti ile koalisyona giden Merkel dördüncü kez Başbakanlık koltuğuna oturmayı başardı.

AfD ise parlamentoda ana muhalefet partisi konumuna yükseldi ve bugüne kadarki en büyük siyasi başarısını elde etti.

Ancak AfD’nin yükselişiyle birlikte Merkel’in tonunda da değişiklikler gözlendi. Hükümeti kurduktan sonra yaptığı ilk konuşmada Almanya Başbakanı 2015’deki ‘insani istisna’nın tekrarlanmayacağı sözünü verdi, sınır güvenliğini artırma vaadinde bulundu.

AfD aynı zamanda ‘Avrupa karşıtı’ bir parti. İngiltere’de Brexit yanlısı kampanya yürüten siyasetçi Nigel Farage da AfD’nin 2017’deki seçim kampanyasına destek çıkmıştı.

Nigel Farage’ın eskiden lideri olduğu UKIP partisi, 2014 yılındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde İngiltere’den birinci çıkan parti olmuştu. Ama 2016’daki Brexit oylamasından sonra partinin Avrupa Parlamentosu üyelerinin çoğu ayrıldı. UKIP’in İngiltere parlamentosunda milletvekili yok.

İspanya
İspanya’da en önemli siyasi gelişmelerden biri aşırı sağcı Vox Partisi’nin ani yükselişi oldu. Vox 28 Nisan’daki seçilerde 24 sandalye ve yüzde 10’dan fazla oyla ilk defa parlamentoya girdi. Vox İspanya devletinin birliğini savunuyor, yasadışı göçmenleri sınır dışı edeceğini söylüyor ve cinsiyete dayalı şiddete karşı olan yasaları iptal edeceğini söylüyor.

Santiago Abascal partisinin aşırı sağcı olmadığını savunuyor.
Ekim 2017’de Katalunya’nın bağımsızlığını savunanlar başarısız olunca Vox bölgenin özerkliğinin askıya alınması çağrısı yaparak ciddi siyasi destek buldu.

İspanya’da pek çok kişi 1975’te ölen diktatör Francisco Franco’nun ölümünden bu yana aşırı sağcı bir partinin destek alamayacağına inanıyordu.

Avusturya
Muhafazakâr Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) 2017’deki seçimlerde koalisyon hükümeti kurdu.

Muhafazakârlar, merkez soldaki Sosyal Demokratlarla birlikte uzun süredir Avusturya politikalarında etkisini sürdürüyordu.

Almanya’daki gibi, göçmen krizi Avusturya’daki sağ partiler için de önemli bir kampanya aracı oldu.

Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, göçe karşı sert bir duruş sergiledi hatta FPÖ Kurz ve partisini söylem ve politikalarını çalmakla suçladı.

Seçimlerden sonra da, önce okullarda başörtüsü yasağı getirilmesi ve göçmenlerin telefonlarına el konulması gibi gibi öneriler getirildi.

Fransa
Fransa’nın aşırı sağcı lideri Marine Le Pen ülkedeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mayıs 2017’de Emmanuel Macron’a yenildi.

Ulusal Cephe isimli partisi bir sonraki ay parlamento seçimlerinde istediği başarıyı elde edemeyince partini ismi Ulusal Birlik olarak değiştirildi. Son anketler yeni isimli partinin Avrupa Parlamento seçilerimde Macron’un partisinin önünde gittiği gösteriyor.

Marine Le Pen partisinin ismini Ulusal Birlik’e çevirdi.
Le Pen’in partisi Euro bölgesini ve toplu göç nedeniyle AB’yi suçluyor.

Le Pen Hollandalı İslam ve AB karşıtı politikacı Geert Wilders ile geçen ay bir görüşme yaparak “yurtseverlerin demokratik hareketi” üstüne konuştuklarını açıklamıştı.

İsveç
İsveç’te 2018 yılındaki seçimlerde göç karşıtı İsveç Demokratları (SD) oyların yaklaşık yüzde 18’ini aldı.

Kökleri Neo-Nazi ideolojisine dayanan parti son yıllarda kendini yeniden tanımlayarak 2010 yılında ilk kez parlamentoya girdi. SD çok kültürlülüüe karşı çıkıyor ve katı göç kontrolleri talep ediyor.

2015’te Avrupa’ya göç akınının yükselişe geçmesiyle ülkede göçmenlerle ilgili kaygılar artmış, SD’nin oyunda hızlı bir artış gözlemlenmişti.

SD’nin lideri Jimmie Akesson
Sosyal Demokratların azınlıklara hoşgörü politikaları karşısında SD, göç denetiminin sertleşmesini istiyor.

Yalnız İsveç’teki resim birçok ülkeden farklı. İsveç herhangi bir Avrupalı ülkeye göre kişi başına çok daha fazla göçmen barındırıyor. Göçmenlere olan tavrı da çok daha olumlu bulunan ülkelerden.

Macaristan
2018 yılında Nisan ayındaki genel seçimleri, tüm oyların neredeyse yarısını alan sağcı iktidar partisi FİDESZ kazandı.

Seçim öncesi dönemde radikal sağ çizgiden merkez sağa doğru pozisyon alan JOBBİK oylarını arttırarak Macar parlamentosunda ikinci parti haline gelmiş olsa da, seçimlerde aldığı oy oranı beklenenin çok altında kaldı.

Başarının nedeni Başbakan Viktor Orban hükümetinin Avrupa’ya yönelik mülteci akınının sürdüğü bir dönemde kamuoyunda beliren kaygıları zamanında ve doğru okuyarak, buna göre politika belirlemesi olarak gösterildi.

Orban uzun süredir kendisini Macaristan ve Avrupa’nın Müslüman göçmenler karşısındaki savunucusu olarak tanıtıyor. Bir kez “Karışık nüfuslu bir Avrupa kimliksiz bir Avrupadır” demiş, bu yorumu nedeniyle ırkçılıkla suçlanmıştı.

Orban halen Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya dahil AB’nin kota sistemine dayalı göç politikalarına karşı çıkan Orta Avrupa ülkelerinin sesi olarak görülüyor.

Finlandiya
Bu yıl Nisan ayında aşırı sağcı Finns Partisi genel seçimlerde yüzde 0.2’lik bir farkla Sosyal Demokrat Parti’nin (SDP) arkasında kaldı.

Partinin başarısı göç ve iklim değişikliği gibi büyük politikalara karşı çıkarak yakalandı.

2015 yılında seçimlerde de başarı sağlayan parti kendi içindeki bölünmeler nedeniyle popüleritesini kaybetti.

Partinin lideri Jussi Halla-aho son seçimlerle ilgili “Böyle bir sonuç beklemiyorduk. Kimse beklemiyordu” dedi.

Yayınlama: 20.05.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.