Avusturya İşçi Tarihinden Bir Kesit

Avusturya’ daki sendikalaşma oranı diğer ülkelerle karşılaştırıldığında çok düşüktü. 1895 yılında yapılan sayımlara göre İmparatorlukta 6,5 milyon işçi ve memur vardı.

Avusturya İşçi Tarihinden Bir Kesit

19. yüzyılın seksenli yıllarına değin işçilere yasal çerceve de olanak verilmediğinden dolayı, işçiler kendi imkanları ile kurdukları derneklerde örgütleniyorlardı.

Fakat kapitalizmin ülke de etkinlik kazanması ve çelişkilerin büyümesiyle birlikte tek tek işçi dernekleri, işçilerin haklı taleplerini yaşama geçirmede oldukça cılız kaldıkları gözlemleniyor.

• Bu cılızlığı gidermek ve işverenlere karşı daha etkin bir mücadele vermek amacıyla, bu irili ufaklı dernekleri tek bir çatı altında toplama girişimleri de yoğunlaştı.

1 Mayıs kutlamalarına gösterilen ilği, sendikacıları bu yöndeki çalışmalarında yüreklendiren önemli faktördü.

“Sanayicilerin Birliğini” (Industtriellenverband) kurmaları, işçi önderlerinin bu yöndeki çalışmalarını daha da yoğunlaştırmıştı.

 

• İşveren çevrelerinin kurduğu böylesine güçlü bir birliğe karşı koymak, ancak merkezi örgütlenmeye giden, güçlü bir sendikal hareketle mümkün olacaktı.

1893 yılının Aralık ayında Viyana’da ilk Sendika Kurultayı gerçekleştirildi.

Bu kurultaya yaklaşık 50 bin üyeyi temsilen 194 sendika katılmıştı.

 

• Bu ilk kurultayda sendikaları bir araya getirecek bir komisyonun kurulması karara bağlandı.

Bu komisyonla birlikte sendikal hareket merkezi bir organa kovuşmuştu.

Yine de Avusturya’ daki sendikalaşma oranı diğer ülkelerle karşılaştırıldığında çok düşüktü.

1895 yılında yapılan sayımlara göre İmparatorlukta 6,5 milyon işçi ve memur vardı.

Oysa bunların sadece yaklaşık 88 bini sendika üyesiydi.

Bu da % 1.35 oranında bir sendikalaşma oranı demekti.

 

• 19.yüzyılda yükselen milliyetcilik akımları sendikaları da etkilemişti.

1896 yılında yapılan ikinci sendika kurultayında Çek sendika temsilcileri yönetimde kendilerinin yeterince temsil edilmediklerini belirterek, bu durumun değiştirilmesi yönünde bir önerğe verdiler.

Bu önerğenin rededilmesiyle sendikal hareket bölündü.

 

• 1905 yılında yapılan istatistiklere göre İmparatorluk Sendika Komisyonunun 450 bin üyesi vardı.

Çek Sendika Komisyonun üye sayısı ise 50 bin’di.

İmparatorluk genelinde yarım milyon örgütlü işçi bulunuyordu.

Avusturya İşçi Hareketi on yılda örgütlenme mücadelesinde hiç de azımsanmayacak bir yol almıştı.

 

 Sendikacıları yıldırma çabaları; Kara listeler

• Sendikaların giderek güçlenmesi elbette en fazla işverenleri rahatsız ediyordu.

1901-1903 yılları arasında hüküm süren ekonomik bunalım işverenlerin sendikal yükselişe karşı atağa geçmesinin yolunu acıyordu.

İşsizliğin artması ve sendikalardan ayrılmalar işverenlere bu niyetlerini gerçekleştirmede yardımcı olmuştu.

 

• Sendikal hareketin işçilerin yaşam koşullarını iyileştirme yönünde attıkları adımları geri tepmek ve örğütlü mücadeleyi kırmak için hapis cezalarının ve siyasal baskıların

da çok şeyi değiştirmediğini gören işverenler farklı yöntemlere başvurmaya başladılar.

Arkadaşları için mücadele veren işçileri “Kara Listeye” alıyor ve bu kişileri yıldırmaya çalışıyorlardı.

 

• Listeye geçen bir işçinin mesleğinde iş bulma olanağı neredeyse yoktu.

İşverenler başlangıcta gizli olarak başvurdukları bu yöntemleri, sonraları açık açık yapmaktan da çekinmiyorlardı.

İşçi örgütlenmeleri bu tür yöntemlere karşı yasal yollardan karşı koymanın yollarını aradılar.

1905 yılında fırın işçileri bu olayı Anayasa Mahkemesine kadar götürdüler.

Nitekim mahkeme işçilerin tazminat taleplerini haklı bulmuş ve hazırlanan listelerin yasal olmadığı kararına varmıştı.

Böylelikle işçilerin eline “Kara Listelerle” mücadelede de önemli bir silah geçmişti

 

 SEÇİM HAKKI VE SENDİKAL HAREKET

• İşçi hareketi işverenlere karşı sürdürdüğü mücadelenin devlet politasına yansıması ve mecliste işçilerin lehine yasal düzenlemelerin gerçekleştirmesi için politik mücadeleyi de sürdürüyorlardı.

Ama hüküm süren seçim sistemi halkın büyük bir kesimini politik yaşamdan dışlıyordu.

Oy kullanabilme verilen verğiye ve sahip olunan mal varlığına bağlı tutulduğundan, işverenler büyük toprak sahipleri, kısacası mülkiyet sahipleri eğemenligi ellerinde tutuyorlardı.

 

• Ancak 1897 yılında seçim sisteminde yapılan bir değişiklikle 24 yaşını dolduran bütün erkeklere seçme hakkı verilmişti.

İşverenlerin, büyük toprak sahiplerinin oluşturduğu mülkiyet sahiplerine düşen sandalye sayısı 353 iken, halkın büyük bir kesimini teşkil eden emekçilere düşen sandalye sayısı ise yalnızca 72 idi.

 

• 1905 yılında ekonomik ́deki canlanma işçileri seçim hakkının genişletilmesi yolunda eyleme geçmesine neden oldu.

Rusya da burjuva devriminin bir uzantısı olarak Çar tarafından onaylanmıştı.

Aynı yılın Kasım ayında Avusturya’da sendikalar işi bırakma kararı aldılar.

Genel Grev ve Viyana da parlamentoya doğru yürüyüşe geçen 250 bin çalışan kişi genel ve eşit seçim hakkının yürürlüğe konmasında entin bir rol oynamıştı.

 

• Bu genel ve eşit seçim hakkı ne yazıkkı henüz kadınları kapsamıyordu.

1907 yılında yapılan seçimlerde kadınlara yine yer verilmemişti.

Parlamentoya giren 89 Sosyal Demokrat parti temsilcisi arasında çok sayıda sendikaci da bulunuyordu.

 

 SAVAŞ ÖNCESİ SENDİKAL HARAKET

• Gerci genel ve eşit seçim hakkıyla işçi temsilcileri parlamentoya girebilmişti, fakat işçilerin taleplerini yasal düzenlemeye dönüştürecek güçte değillerdi henüz.

Yine de işçi temsilcilerinin parlamentoya girmesiyle birlikte kısıtlı da olsa birtakım haklar kazanıyordu.

Yapılan toplu sözleşmelerin sayısında büyük bir artış gözleniyordu.

 

• 1910 yılında Avusturya genelinde 10 saatlik çalışma günü yürürlüğe sokulmuştu.

Bu arada uluslararası politikadaki gelişmeler işçi haraketinin zayıflamasına neden olmuştu.

Bosna’nın ilhakıyla birlikte bir savaş tehlikesi şimdilik atlatılmış, fakat savaşın gölgesi ortalıkta dolaşıyordu.

Bu ortam spekülatörler ve kazanç peşinde koşanlar için bulunmaz nimetti.

 

• Yiyecek maddeleri fiyatlarındaki artışla durmak nedir bilmiyordu. Bir yıl sonra buna ekonomik kriz de eklenince pahalılık işçilerin altından kalkacağı gibi değildi artık.

Yürüyüşler ve grevler yapılıyordu.

Sendikalar bu tek tek grevleri örgütlemeye çabalıyorlardı, fakat hükümet asker ve polis gücüyle buna karşılık veriyordu.

Çıkan olaylarda bir çok kişi yaşamını yitiriyordu.

 

 SAVAŞ BAŞLIYOR..

• 28 Haziran 1914′te Avusturyalı Prens Ferdinand ve karısının Saraybosna’da öldürülmesiyle birlikte Avusturya- Macaristan İmparatorluğu Sırbistan’a savaş ilan etti.

Kısa sürede Türkiye’yi de içine alan bir savaş arenasına dönüşen ve Avrupa’da dört yıl sürecek olan 1 Dünya Savaşı özellikle de çalışan kesimi oldukça güç duruma düşürüyordu.

 

• Daha savaş öncesinde Başbakan Stürgkh parlamentoyu safdışı bırakmış ve ülkeyi Olağanüstü Hal yöntemiyle yönetiyordu.

Avusturya ‘da bir tür diktatörlük egemen olmuştu.

Birçok yasanın yürürlükten kaldırılması sendikaları zor durummda bırakmıştı.

Gerçi onlar savaşa karşıydı, fakat savaşı engelleyecek güçte değildiler.

Savaştan dolayı sefalete sürüklenen işçileri desteklemek için çalışmalar yürütüyorlardı.

Özellikle savaşı bir spekülasyon aracı olarak kullanan ve büyük kazançlar sağmaya çalışan kesimlere karşı mücadeleye girişmişlerdi.

 

• Bir çok işçinin askere alınması ve çoğunun savaşa hizmet eden işletmelerde çalışmaya mecbur edilmesi sendikal haraketin gücünü oldukça zayıflatmıştı.

1916 yılına kadar üyelerin yüzde 60′ını kaybetmişlerdi.

Bu arada bir çok sendika temsilcisi de askere alınmıştı.

Resmi makamlar sendikaların yapmak istedikleri toplantılara nadiren izin veriyorlardı.

 

• Hüküm süren açlık ve yiyecek maddesi sıkıntısı ve sendikal hareketin bu dönemde koşullardan ötürü pek varlık gösterememesi işçileri umutsuzluğa sürüklüyor ve onların sendikalardan kopmasına yol acıyordu.

İşte bu ortamda Victor Adler’in oğlu olan Fritz Adler işçilere, özellikle de hükümete sesini duyarabilmek için Ekim 1916′da Başbakan Strürgkh’ü öldürdü.

Fritz Adler, işçilerin savaşan ülke devletleri tarafından “Yem” olarak kullanılmasına karşı çıkılması gerektiğini, işçilerin birbirlerine karşı değil, yeni bir toplumsal düzen için mücadele etmesi gerektiğini savunuyordu.

 

• Çıkarıldığı Olağanüstü Hal Mahkemesinde Adler şimdiye kadar bir çok kişinin dile getirmediği siyasal gerçeklerle savunmasını yaptı.

Nitekim amacına ulaşmış sayılırdı; İşçi haraketi üzerinden uyuşukluğu ve pasifizmi kırarak tekrar mücadeleye ivme kazandırmıştı.

Mücadele içinde ve mahkemedeki savunmalarıyla öne çıkan fritz işçi önderi oldu.

Rus devrimiyle birlikte Avusturya İşçi Haraketi de biraz olsun haraketlilik kazandı.

Ufukta savaşın sona erme umudu belirmişti.

Hakim sınıflar kendilerine olan güvenini yavaş yavaş yitiriyorlardı.

 

• Sendikalar kendi içinde toparlanarak, muallak ortamdan kurtularak önemli bir örgütlü güce dönüşmüştü.

Örgütlü bir gücü temsil ediyorlardı artık.

1917 ve 1918 yılında çok sayıda grev yapıldı.

Ocak 1918′de Daimler çalışanları işi bırakıyorlardı.

Bu grev kısa sürede diğer branşlara da yansıdı., tam sekiz gün süren bu grevde hükümet yetkilileri işçilerin üstüne askerleri yollamakta tereddüt ettiğinden işçilerin sendika yetkileriyle masaya oturmak zorunda kalmıştı.

Savaş ekonomisinin hüküm sürdüğü işletmelerde çalışma koşullarının düzeltilmesi ve temsilci seçme hakkı sendikalarca kabul ettiriliyordu.(virgül.at)

 

Yayınlama: 21.10.2018
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.