UID Avusturya | ‘’Göçmen Partileri Desteklemeyeceğiz!’’
AK Parti’nin Avrupa yapılanması olan Uluslararası Demokratlar Birliği (UID), Avusturya’daki Müslüman göçmenler için siyasal olarak en doğru yolun, kendilerini marjinalleştirerek “göçmen partilerinde” değil, demokratik, ana akım partilerde yer almasından geçtiğini belirtti.
Adem Hüyük
Eski adı UETD yeni adıyla Uluslararası Demokratlar Birliği (UID), Avusturya ve diğer Avrupa Birliği ülkelerinde göçmen partilerinin desteklenmemesi açıklamasında bulundu.
AK Parti’nin Avrupa ve Avusturya yapılanması olarak da bilinen UID Austria, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘’bulunduğunuz ülkelerde Türkiye düşmanlarına oy vermeyin, küçük partileri güçlendirin’’ sözleriyle, göçmen partilerini işaret etmesi üzerine, Tüm Avrupa Birliği ülkelerinde göçmenlerin yoğun yaşadıkları bölgelerde partiler kurulmuş ve UID tarafından desteklenmişti.
Sonuç itibariyle bu partiler bir başarı sağlayamamış, Türkiye göçmenlerinin Türkiye seçimlerine olan ilgisinin bile altında kalmıştı.
2 Temmuz tarihinde UID Austria resmî Facebook sayfasından yapılan açıklamada, UID, Avusturya’da yapılacak olan siyasi seçimlerde konjonktürel bir değişikliğe gittikleri yer aldı.
Ayrıca yapılan açıklamada, Avrupa Birliği ve Avusturya’yı içeren istatistiksel bilgiler ve rakamlar, Türkiye kökenliler üzerinden değil, Kıta üzerinde yaşayan Müslümanlar üzerinden bir matematiksel hesap yapıldığı görüldü.
Açıklamanın içeriliği incelendiğinde, Uluslararası Demokratlar Birliği (UID), sadece Türkiye kökenli seçmenlerin potansiyel gücü üzerinden değil, Ümmetçi bir perspektifle hareket ederek, tüm Müslümanlar adına vizyon üstlendiğini ilan etmiştir.
Avrupa’daki/ülkelerindeki Türkiye kökenli seçmenlere artı olarak Müslüman göçmen nüfusun oylarını alsalar dahi aritmetik/matematiksel olarak ciddi bir başarı elde etmeleri mümkün değildir, diyen UID, bu başarının önünde en büyük engel de hem ülkelerdeki seçim barajları hem de ülkelerdeki göçmen toplumunun homojen bir yapıda olmamasını göstermekte.
UID Avusturya yaptığı açıklamada, ABD örneğini vererek, Yahudi diasporasının başarısından söz ederken, nüfus olarak daha kalabalık olan siyahi Amerikalıların, siyaset alanında başarısızlığına yer vermekte.
Yahudi diasporasının Amerika’daki siyasi gücünü biçimsel, basit ve şabloncu bir şekilde ele alarak, Avrupa’da yaşayan Türkiye göçmenleri ve Müslümanlara örneklendirmesinin talihsizliğini görmezden gelirsek, UID, Avusturya’da göçmenlerin merkezi partilerde mevzilenmenin ve buralarda belirli siyasi güç odakları oluşturulmasını savunmakta.
Avrupa ülkelerinde göçmen partileri Avrupa, ulusal ve bölgesel bazda parlamentolara milletvekili sokma konusunda maalesef bir başarı ortaya koymuş değillerdir diyen UID’e, Avusturya’da göçmen partilerinin ne diyeceği merakla beklenirken, Uluslararası Demokratlar Birliği’nin (UID) Avusturya siyaset arenasında boy gösteren hangi partiyi destekleyeceği de bir diğer merak edilen konu. |virgül
© Bild: virgül
Avusturya Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) açıklamasının tam metni şöyle:
Kamuoyuna saygıyla duyurulur: Diasporadaki Göçmenler ve Siyaset
Avrupa ülkelerine 1960’lardan itibaren “misafir isçi” statüsü ile Türkiye’den ve farklı İslam ülkelerinden ciddi oranda Müslüman göçü yaşandı. Bugün itibariyle 446 milyon civarında olan AB nüfusu mevcut iken tüm Avrupa’da bu rakam 744 milyondur. Avrupa’da yaklaşık olarak 26 milyon civarında Müslüman bir nüfus bulunmaktadır ve bu rakam Avrupa’daki toplam nüfusun yüzde 5,8’ine tekabül etmektedir.
Avrupa’daki nüfusun %5,8’i Müslüman kökenlilerden oluşsa da bu kesim homojen bir yapıda değildir ve önemli bir oranın da bulunduğu ülkelerin vatandaşı olmamakla birlikte maalesef oy kullanma hakkına sahip değildir.
Bu gerçeklerden hareketle, artık Avrupa’da, yaşadıkları ülkelerde kalıcı oldukları şüphe götürmeyen bu Müslüman ve/veya Türk kökenli nüfusun Avrupa’da siyasi açıdan nasıl etkili olabilecekleri konusu uzun zamandan beri diaspora Müslümanları arasında tartışma konusu olmaktadır.
Bu çerçevede çözüm olarak Avrupa’da başta Almanya, Avusturya, Fransa ve Hollanda olmak üzere, bazı ülkelerde “göçmen partileri” kurulmuştur. Şüphesiz iyi niyet ile kurulmuş olan bu partilerin ortaya koydukları performansı ve çıkan sonuçları değerlendirdiğimiz takdirde -Hollanda hariç- göçmen partileri üzerinden siyaseten Avrupa kamuoyunda etkili olma konusunda maalesef çok iyimser olamıyoruz. Hollanda’daki seçim sisteminin sağladığı avantajlardan dolayı göçmen partisi olarak start vermiş ve ulusal parlamentoya üç milletvekili koymuş olan parti, artık bir ana akım partisi olmuştur ve göçmen kökenli olmayan Hollandalıları da seçmen olarak kazanmıştır. Ancak seçim sistemlerinde barajlar olan Almanya, Avusturya ve diğer Avrupa ülkelerinde göçmen partileri Avrupa, ulusal ve bölgesel bazda parlamentolara milletvekili sokma konusunda maalesef bir başarı ortaya koymuş değillerdir.
Çok daha önemlisi bu partiler Avrupa’daki/ülkelerindeki Türkiye kökenli seçmenlere artı olarak Müslüman göçmen nüfusun oylarını alsalar dahi aritmetik/matematiksel olarak ciddi bir başarı elde etmeleri mümkün değildir. Bu başarının önünde en büyük engel de hem ülkelerdeki seçim barajları hem de ülkelerdeki göçmen toplumunun homojen bir yapıda olmamasıdır. Ayrıca bu partiler şimdiye kadar siyasi tartışmalarda gerek kendi ülkelerindeki gerekse de Avrupa’daki genel politik söylemi etkileyerek kamuoyundaki yorum üstünlüğünü göçmenlerin lehine çevirecek bir performans da sergileyemediler. Öte yandan, elbette bu başarısızlığı göçmen partilerine bağlamak yeterli değildir. Göçmen partilerini bu başarısızlığa sürükleyen birçok sosyolojik ve yapısal neden bulunmaktadır ve bunların ayrı bir şekilde ciddi olarak araştırılması ve tespit edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, ABD gibi göçmen ülkesi konumunda olan ülkelerdeki örnekleri inceleyerek çözümler bulunabilir. Bu çerçevede bir göçmen ülkesi olan ABD’ye bakıldığında, farklı etnik ve dini gruplardan oluşan ve homojen bir yapısı olmayan ABD de bazı etnik ve dini grupların ana akım partilerde hem sayısal olarak hem de siyasal olarak etkili olurken bazılarının ise tam tersi şekilde pek bir etkisinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede Musevi kökenli ABD’liler ile Afrika vb. kökenli ABD’liler arasında bir karşılaştırma ufuk açıcı olabilir.
Musevi kökenli ABD’lilere baktığımızda, onların toplam ABD nüfusunun 2,1’ni oluşturmalarına karşın ana akım partileri üzerinden hem sayısal hem de siyasal olarak neredeyse nüfus oranlarının on katı daha etkili durumda olduklarını tespit ederiz. Öte yandan, ABD nüfusunun yaklaşık yüzde 15’ni oluşturan Afrika vb. kökenlere sahip ABD’lilerin ise hem iyi organize olamadıkları için hem de siyasi bölünmüşlüklerinden dolayı toplam nüfuslarının en az 5 katı altında siyasal ve sayısal olarak temsil edilmekte oldukların görürüz.
Sonuç olarak, ABD örneğini de dikkate aldığımızda, Avrupa’daki göçmen Müslüman kökenlilerin aralarındaki siyasi bölünmüşlüklere son vererek, Avrupa’daki Müslüman göçmenler için siyasal olarak en doğru yolun disiplinli ve verimli olarak organize olup, kendilerini marjinalleştirerek “göcmen partilerinde” değil, demokratik, ana akım partilerde asli unsur olarak “açık ajanda” ile siyaset yapmak -an itibariyle konjonktür hasebiyle oldukça zor olmasana rağmen-, orta ve uzun vadeli en doğru olanıdır.
Zira ancak bu şekilde Avrupa’da siyasal ve sayısal olarak kendi nüfus oranlarımızın üstünde ektili olabiliriz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Selam ve saygılarımızla,
Mahmut Koç
UID (UETD) Viyana Bölge Başkanı
Erdoğan Kandemir
UID (UETD) Salzburg Bölge Başkanı
Evren Akkuş
UID (UETD) Bregenz Bölge Başkanı