Dünyada din özgürlüğü giderek kısıtlanıyor
Alman hükümetinin raporuna göre dünya genelinde din özgürlüğü üzerindeki baskı artıyor. Raporda, Türkiye’deki azınlıkların durumu kısmen iyileşme gösterse de ayrımcılığın sürdüğü belirtiliyor.
Alman hükümeti tarafından ikincisi yayınlanan, “Din özgürlüğünün dünya genelindeki durumu” başlıklı rapora göre dini uygulama özgürlüğü ve farklı dünya görüşleri dünya genelinde giderek daha fazla baskıya maruz kalıyor.
Sayıca dünyadaki en büyük dini topluluk olan Hristiyanların bu durumdan en çok etkilenen kesim olduğuna işaret edilen raporda, diğer dinlere mensup olanların da benzer baskılarla karşı karşıya kaldıkları belirtildi. Raporda, 52 ülkede bir veya daha fazla dini topluluğa yüksek ya da aşırı derecede kısıtlamalar getirildiğine işaret edildi.
Raporun sunumunda konuşan Alman Hükümetinin Dünya Din Özgürlüğü Sorumlusu Markus Grübel, “Din özgürlüğü temel insan hakkıdır. Dört kişiden üçü din veya inanç özgürlüğünün kısıtlandığı bir ülkede yaşıyor” şeklinde konuştu.
Raporda, dini inançları nedeniyle kişilere düşmanca muamelede bulunulan ülke sayısının 2007-2017 yılları arasında 39’dan 56’ya yükseldiği bilgisi de yer aldı. Ayrıca ateistlerin de 23 ülkede ayrımcılık veya baskı ile karşılaştıklarına dikkat çekildi.
Alman hükümeti, din özgürlüğü ile ilgili ilk raporunu 2016’da hazırlamıştı.
Temel sorunlar
Güncel raporda, “dine hakaret” ve “din değiştirme” ile ilgili yasalar din özgürlüğünün önündeki başlıca sorunlar olarak değerlendirildi. Ayrıca dijital iletişim araçları ve internet aracılığıyla dini nefretin giderek daha fazla körüklenmesi de din özgürlüklerinin kısıtlanmasında diğer bir sorun olarak sıralandı.
Ayrıca dini toplulukların eğitimde fırsat eşitliğinden yeterince yararlanamadıklarına da işaret edildi.
Din özgürlüklerinin bazı durumlarda düşünce özgürlüğü ile çelişebileceği vurgulanan raporda, Fransız hiciv dergisi Charlie Hebdo’da Muhammed Peygamberin tasvir edildiği karikatürler buna örnek olarak gösterildi. Raporda, derginin karikatürleri “düşünce özgürlüğü” kapsamında yayınladığı belirtilerek Türkiye ve Arap ülkelerinin ise bu durumu tepkiyle karşıladıklarına belirtildi.
Almanya’daki durum
Raporda, Almanya’da din ve inanç özgürlüğünün anayasayla güvence altına alınmış olmasına karşın toplumsal yaşamda bazı zorlukların gözlemlendiği, bu konuda hukuki kararların ve tartışmaların olduğu kaydedildi. Başörtüsü, kilise çanlarının çalınması, hayvanların dini kurallara göre kesimi ve erkek çocuklarının sünnet edilmesi gibi tartışmalar örnek gösterildi.
Raporda antisemitik ve İslam karşıtı saldırıların da endişe verici olduğuna dikkat çekildi.
Raporun tanıtımında Çin’deki Müslüman Uygur azınlığa yönelik baskı ve asimilasyon politikalarına da değinen Grübel, Çin’deki Müslüman Uygurlar’ın durumunu “özellikle dramatik” sözleriyle değerlendirdi. Grübel, “Çin’deki Uygurların durumu hakkında Birleşmiş Milletler’den bağımsız bir rapor talep ediyorum. Avrupa Birliği de Çin’le kararlı bir diyalog yoluyla din ve inanç özgürlüğünü ele almalı” dedi.
Türkiye’de ayrımcılık sürüyor
Raporun Türkiye ile ilgili bölümünde ise devletin azınlıklara karşı tutumunda kısmen iyileşme kaydedilmesine karşın ayrımcılığın kısmi olarak devam ettiği vurgulandı. Raporda Müslüman olmayanların kamu hizmetlerinde genellikle istihdam edilmedikleri belirtilirken basının Protestan papazlarla ilgilikomplo teorilerine yer verdiğine işaret edildi. Ayrıca halkın büyük bir kısmının azınlıklara karşı önyargılı olduğuna vurgu yapılan raporda, özellikle gençlerin çoğunlukta olduğu ilerici, modern ve seküler bir toplum yapılanmasının da oluştuğuna işaret edildi.
Raporda din özgürlüğünün özellikle sorunlu olduğu ülkeler de sıralandı. Buna göre Pakistan’da dine hakaret suçu işledikleri gerekçesiyle çok sayıda kişi tutuklandı. Ülkede halen 17 kişi idam edilmek üzere cezaevinde. Din değiştirmek ise Afganistan, İran, Malezya, Maldivler, Moritanya, Nijerya, Katar, Suudi Arabistan, Somali, Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen’de idam cezasıyla sonuçlanabiliyor.
Alman Piskoposlar Konferansı Evrensel Kilisesi Komisyonu Başkanı Başpiskopos Ludwig Schick, Alman hükümeti ve Avrupa Birliği’nin din özgürlüğü konusundaki çalışmalarını memnuniyetle karşıladıklarını belirterek “Eğer din özgürlüğü varsa, o zaman barış da vardır” diye konuştu./Deutsche Welle Türkçe