Avrupalı ırkçıların komplo teorisi ‘Büyük Yer Değiştirme’ nedir?
“Göçmenler hızla çoğalıyor, bir süre sonra kendi topraklarımızda azınlık konumuna düşeceğiz.”
Bu cümle Avrupa’da aşırı sağın göçmen karşıtlığını savunurken en sık başvurduğu komplo teorilerinden birini özetliyor:
“Büyük Yer Değiştirme” (Grand Remplacement).
“Büyük Yer Değiştirme”:
Avrupalı olmayan göçmenler beyaz Avrupalıların yerini alıyor
Fransız yazar Renaud Camus (Albert Camus ile hiçbir ilgisi yok), 2011’de kaleme aldığı aynı isimli eserinde, bu teoriyi ırkçılar arasında dolanan bir şehir efsanesi olmaktan çıkardı.
Camus’nün eserine atıfla aşırı sağ politikacıların söylemlerinde kendine sık sık yer bulan “Büyük Yer Değiştirme”, Avrupa’yı vuran sığınmacı kriziyle birlikte taraftar kitlesini de artırdı.
Bu teoriye göre, Avrupalı olmayan göçmenler (Afrikalılar, Araplar, Türkler, Güneydoğu Asyalılar…) göç dalgası ve yüksek doğum oranlarıyla hızla çoğalırken, beyaz Avrupalı nüfus ise düşük doğum oranlarının da etkisiyle her geçen gün azalıyor.
Yani, Avrupalı olmayan göçmenler beyaz Avrupalıların yerini alıyor.
“Beyaz ırk tehdit altında”
Beyaz Avrupalı nüfusun demografik olarak eridiğini iddia eden Renaud Camus, “yer değiştirme yoluyla soykırıma” maruz kaldıklarını savunuyor.
Camus’ye göre, “beyaz ırk tehdit altında, toprağını, kültürünü ve medeniyetini hızla kaybediyor.”
Camus, Büyük Yer Değiştirme’yi “karşı sömürgecilik” olarak tanımlıyor ve sürecin arkasında çok kültürlülüğü, çeşitliliği destekleyen küresel güçlerin bulunduğunu öne sürüyor.
Büyük Yer Değiştirme’de söz konusu olan sadece nüfus dengelerindeki değişim değil, beyaz ırkın aynı zamanda dinini, kültürünü, giyim ve yeme alışkanlıklarını da kaybettiği; yerine Avrupalı olmayan (ağırlıklı olarak Müslüman) kültürel öğelerin geçtiği iddia ediliyor.
Göçmenlere karşı silahlı direniş çağrısı
Camus, her ne kadar göçmen karşıtı aşırı sağcı eylemlerde sık sık boy gösterse de tıpkı Yeni Zelanda cami saldırılarında olduğu gibi, kitaplaştırdığı teorinin şiddetle bağdaşmadığını savunuyor. Ancak diğer bir Fransız yazar Jean Raspail’a göre, “nihayet insanlar şehirlerini işgalcilere (göçmenlere) karşı savunmak için direnecek ve silahlı bir mücadele kaçınılmaz olacak.”
Teori gerçek rakamlarla örtüşmüyor
Peki Camus ve Raspail’ın öncülüğünü yaptığı bu teori bilimsel, resmi verilerle ne kadar örtüşüyor?
İşte tam bu noktada, Büyük Yer Değiştirme “komplo teorileri” sınıfına giriyor.
Çünkü Fransa resmi istatistik kurumu INSEE’nin ve Ulusal Demografik Çalışmalar Enstitüsü’nün (INED) verilerine göre, Kuzey Afrika, Sahraaltı Afrikası ve Asya’dan gelen göçmenlerin sayısı yaklaşık 3.3 milyon.
Bu rakam ülke nüfusunun sadece yüzde 5’ine tekabül ediyor.
INED rakamları, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Fransa nüfusunda görülen yaklaşık 20 milyonluk artışın doğrudan göçle ilgili olmadığını gösteriyor.
Bu artışın üçte biri “baby boom”un (doğum oranlarındaki artış) sonucu, üçte biri yaşam süresindeki artıştan kaynaklanıyor, diğer üçte bir ise göçün sonucu ancak bu göçmenlerin büyük bir kısmı da Avrupalılardan (Polonyalılar, İtalyanlar, Portekizliler) oluşuyor.
Göçmenlerin daha çok çocuk sahibi olduğu doğru değil
Diğer yandan, Fransa’daki göçmen kadınların daha fazla bebek sahibi olduğuna dair iddialar da resmi rakamlarla örtüşmüyor.
Göçmen kadınlarda doğum oranı kadın başına 1.85 iken, diğer kadınlarda bu rakam 1.86.
Göçmenler banliyölerde yaşamaya zorlanıyor
Artan göçmen nüfusundan dolayı Fransız şehirlerin çehresinin değiştiğine dair iddialar ise göçmen nüfusa uygulanan ayrımcılığın bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
“Sosyal konutlar” aracılığıyla göçmenleri gettolarda toplanmaya teşvik eden devlet politikaları, 2007’de patlak veren “banliyö isyanları” ile gündeme geldi.
Ancak Fransız yerel yönetimleri özellikle Kuzey Afirkalı ve Türk göçmenleri banliyölerde iskan ettirme politikasından vazgeçmedi.
Bir göçmen banliyödeki uygun kira avantajına rağmen kentin daha “Fransız” semtlerinde yaşamak istese dahi, ev kiralama ya da satın alma sürecinde engellerle karşılaşıyor.
Bu uygulama, beraberinde göçmenleri belirli semtlerde yoğunlaşmaya iterken, doğal olarak semtin mağazalarına, restoranlarına, işletme tabelalarına da yansıyor.
Oysa belirli semtlerle sınırlı olan bu manzara aşırı sağcılar tarafından kentin bütününe aitmiş gibi resmediliyor.
Fransız uzmanlara göre teori ‘ırkçı bir fantazi’den ibaret
INED eski Direktörü François Héran resmi veriler ışığında Renaud Camus’nün teorisini “saçmalık” kelimesiyle tanımlıyor.
INSEE verilerini değerlendiren araştırmacı gazeteci Frédéric Joignot ise, Büyük Yer Değiştirme’nin sosyal bilimler açısından temelsiz olduğuna dikkat çekiyor.
Joignot’ya göre teori “ırkçı bir fantaziden” ibaret.
Fransa aşırı sağının öenmli isimlerinden, Rassemblement National (Ulusal Birlik) partisi lideri Marine Le Pen bile, göçmen karşıtlığına rağmen, Büyük Yer Değiştirme teorisini desteklemekten kaçınıyor.