15 Temmuz Gerçekten Allah’ın Bir Lütfuymuş
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden geçen iki yıla rağmen, darbe girişimi üzerindeki tartışmalar, karşılıklı suçlamalar, daha doğrusu darbe girişiminin siyasi ayağı netlik kazanmış değil. Ülke içinde netlik kazanmayan saflar, yurt dışından da farklı görünmüyor. Hükümet, 15 Temmuz darbe girişiminden kendi ifadeleriyle Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ) olarak niteledikleri Gülen Cemaati’ni sorumlu tutuyor. Zira, 16 […]
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden geçen iki yıla rağmen, darbe girişimi üzerindeki tartışmalar, karşılıklı suçlamalar, daha doğrusu darbe girişiminin siyasi ayağı netlik kazanmış değil.
Ülke içinde netlik kazanmayan saflar, yurt dışından da farklı görünmüyor.
Hükümet, 15 Temmuz darbe girişiminden kendi ifadeleriyle Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ) olarak niteledikleri Gülen Cemaati’ni sorumlu tutuyor.
Zira, 16 Temmuz 2016 sabahından bu yana yaşananlar girişimin merkezinde Gülen hareketinin olduğunu gösteriyor.
15 Temmuz darbe girişimi hakkında iki yıl boyunca, yazılan yazıların neredeyse yarısından fazlasını okudum. Darbe girişimi üzerinden edebiyat yapanları bir kenara bırakırsak, ortaya çok ciddi bir akıl tutulması çıkıyor.
Aradan gecen iki yıl boyunca, darbe girişimi hakkında, hem iktidar hem de iktidar yanlısı medyaya kulak verenler, 15 Temmuz 2016’dan önce ülkeyi başka bir iktidarın yönettiğini zannedebilir.
Hafızamızı biraz zorlayalım.
Ergenekon – Balyoz sürecinde tasfiye edilenlerin yerine getirilen generallerin bir kısmının adı bugün darbe girişiminde geçiyor.
Tutuklanan ve kalkışmanın önde gelen isimlerinden sayılan Orgeneral Akın Öztürk de 2011’de Balyoz soruşturmasıyla Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na getirilmesi beklenen tarihten üç ay önce tutuklanarak cezaevine gönderilen Orgeneral Bilgin Balanlı’nın yerine hava kuvvetleri komutanlığı görevine getirilmişti.
Ankara’da 28 Şubat süreci sırasında ve sonrasında dönemin komuta kademesinin Yüksek Askeri Şura toplantılarında cemaatle ilgili subayların orduyla ilişiğinin kesilmesi konusunda yoğun bir çaba gösterdiği bilinmekte. Diğer yandan, AKP işbaşına geldikten sonra, önce Abdullah Gül’ün sonra da Erdoğan’ın başbakanlıkları dönemlerinde YAŞ ihraçlarına şerh koymaları, ihraçları zorlaştırmaları da bilinen bir diğer geçek.
28 Şubat’ın rövanşını almak isteyen, AKP hükümeti Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarında Cemaat ile karşılıklı bir çıkar ortaklığı kurdu.
Bir süre sonra ise, bu işbirliği iktidar savaşına dönüştü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Aldatıldık”
On yılı aşkın iktidar sürecinde, beraber yol aldığı bir yapılanma tarafından aldatıldığını kabul eden bir lider, diğer yandan bu aldanmanın bedelini canıyla ödeyen 250 kişi ve kaosa sürüklenen 80 milyonluk bir ülke.
İki yıl boyunca, darbe girişimiyle ilgili her şey konuşuldu.
Ama kimse ödenen bu bedellerin tek sorumlusunun darbe girişiminde bulunanlar mı?
Acaba diye sormadı.
Sormaya cesaret edemedi.
Çünkü, AKP iktidarının bitmez tükenmez hazinesi var.
Bu hazine, dün bizzat faili olduğu bir işin halk nazarında savunulamaz bir iş olduğu ortaya çıkınca, hemen herkesten yüz kat fazla bir sesle ortaya dökülüp, o işi kendi dışında birine yükleyip atıp tutmaya başlaması.
Dün HDP ile çözüm sürecini başlattı, İmralı’da Öcalan’la görüştü, bu gün CHP’yi HDP’yi meclise girmesine yardımcı olmakla suçluyor. Barış ve acılım sürecinin getirisi kalmayınca, HDP ile görüşenleri vatan haini ilan etti.
Bütün olumsuz gelişmelerden bir şekilde sıyrılıyor, sıyrılmak yetmezmiş gibi, o işin en mağduru AKP iktidarı oluyor!
Cumhurbaşkanının mucidi olduğu bu AKP mağduriyetinin nasıl bitmek tükenmek bilmeyen bir oy kaynağı olduğu gerçekten incelenmeye değer.
Cumhurbaşkanı’nın bu darbe girişimi için, aynı gece yaptığı “Şu olay var ya, Allah’ın bize büyük bir lütfudur” değerlendirmesi, iki yıl sonra anlaşıldı ki gerçekten Allah’ın bir lütfuymuş.
Herkesin kısık sesle sorduğu can alıcı soruyu sormak istiyorum. Gülen cemaati, resmi literatürde FETÖ, devletin bütün kritik noktalarında örgütlenmiş.
Peki bu örgütlenme ağı, AKP içerisine girmemiş mi?
Bu kadar derin hesaplar yapan bir yapılanma, gün gelip AKP ile iktidar savaşı yapacağını nasıl hesaplamaz?
Hazır her istedikleri veriliyorken, neden siyasi kanadı boş bırakmışlar?
Sanırım bu sorula daha uzun yıllar kısık sesle sorulmaya devam edecek.
Yıllarca istedikleri her şeyi verdiklerini söyleyerek, kendi elleriyle büyüttükleri cemaatin darbe girişimini, sanki ülkede bulunan tüm muhalif kanat yapmış gibi, yaşadığı ihanetin bütün acısını ülkenin aydınlarından, akademisyenlerinden, gençlerinden çıkarttı.
Oysa bu darbe girişimi, bizzat AKP tarafından palazlandırılan, güçlendirilen ve devlet kanallarına sızmasının önü acılan bir cemaat tarafından Türkiye’ye ve Türkiye’de yaşayan insanlara yapılmıştır.
Bu gün bir başarı kutlaması yapılacaksa, sürüye kurt getirene değil, o kurtlara karşı canını siper eden canlara adanmalıdır.