Ah bir gazeteci olsaydım…
“Üniversitelerin Gazetecilik Bölümünden mezun olanlar gazeteci olur. Ancak bu bölümden mezun olmayan kişiler gazetecilik alanında sertifika alarak veya deneyimle bu mesleği icra edebilir.”
Ben icra etmeye çalıştığım gazeteciliği, üniversite eğitimi almadan, ancak dünyanın en saygın ve de birçok dilde yayın yapan bir haber merkezinin akademi bölümünün sunduğu imkanlardan yararlandım. Gazeteciyim demekle, gazeteci olunmadığını o yıllarda anladım.
Eğitim gördüğümüz gurubun üyeleri, benden yaşça büyük olsalar da hepsi benim gibi üniversite eğitimi almamış ancak, tecrübe acısından yeterli olduklarını kanıtlayan habercilerdi. Ve hemen hemen hepsi, bir gazetede aktif olarak çalışıyorlardı.
Öğrencilerin çoğunluğu yerel gazete yayımlıyorken, yayımlanan gazetelerin ülkelere göre lisanları farklılık gösterebiliyordu.
Eğitim aldığımız medya kuruluşunun bizim çalıştığımız gazetelerdeki haberlerimizi denetlediğini/kontrol ettiğini bilmiyorduk.
– Ders başlamış, sine vizyon aracılığıyla bir kaza haberi görüntüleniyordu. Bahsi gecen şehirde bir trafik kazası yaşanmış ve kaza görüntüleri anında [o dönem çok yavaş olan internet] sayfalarına düşmüştü. Kaza görüntüleri biraz buğulanmış ancak, kanlar içinde kalan insanlar bariz görünüyordu.
Kazada hayatını kaybedenlerin isimlerinin tamamı verilirken, soy isimlerinin baş harleri ve üstelik kazaya karışan aracın plakası açık bir şekilde yayınlanmıştı.
Biz haberin ayrıntılarından ders çıkarmaya çalışırken, sınıftan bir kişi bu benim kardeşim diyerek, ağlamaya başladı. Bir yandan da telefonundan bir yerleri aramaya çalışıyordu.
Öğretmen; “Tanıyor musun kaza yapanları diye sordu.
Öğrenci; “Evet. O benim kardeşim” dedi.
Öğretmen; “Nasıl tanıdın kardeşini? Fotoğraflar buğulanmış.”
Öğrenci; “Yüzü belli kardeşimin. Hem arabanın plakası verilmiş. Benim hemen gitmem lazım bu benim kardeşim” diyerek sınıfı terk etmek için hareketlendi.
Öğretmen, korkma! Böyle bir trafik kazası hiç yaşanmadı ve kardeşin çok iyi diyerek, öğrencinin endişe etmeden yerine oturmasını rica etti.
Öğrenci şaşkındı…
Sınıftaki tüm öğrencilerin meraklı bekleyişine bir açıklama getiren öğretmen; bunu neden yaptığını açıkladı.
Kardeşinin kaza yaptığına inandırılan gazeteci, bir hafta önce yönettiği yerel gazetesinde yayımladığı bir trafik kazası haberi nedeniyle, böyle bir sınava tabi tutulmuştu.
Öğrenci trafik kazası haberini verirken, yaralı ve hayatını kaybeden insanların fotoğraflarında gizlemeyi yeterince yapmamış, aracın plakasının tamamını yayınlamış, ölen insanların isminin tamamını ve soy isminin baş harflerini yayımlamıştır.
Bunun üzerine öğretmenin, okuyucuların yaşayabileceği duyguları, ona kendi nezdinde yaşatmak için böyle bir kurgu planladığını öğrendik.
Biraz daha fazla tıklama veya okuma sayısının artması için, insanların acılarını araç olarak kullanmayın demişti öğretmen. Bırakın, ölen insanların yakınları bu acı haberi sizden değil; yetkili birimlerden öğrensin, diyordu […]
Çok sert ve acımasızca görülen bu ders verme yöntemi, o yıllarda bize acı üzerinden haber yapılmaması gerektiğini öğretmişti.
Gazeteciliğin ne olduğu, kime gazeteci denildiği ya da neyin gazetecilik olduğu ve neyin olmadığı gibi soruların, siz okuyucularımız için bir önemi var mı?
“Bir fotoğraftan, esen rüzgârdan, yağan yağmurdan, asık suratlı tramvay yolcusundan, ihtiraslı bir kadın siyasetçiden, sosyal yardım alan zenginden, caddeye konan bir güvercinden, işçisini sömüren patrondan, patronundan çalan işçiden” gibi gelişmelerden, toplumun yararına içerik üreten ve makale yazan gazete neden okunmuyor?
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi; gazeteci felsefe bilgisine sahip olmalıdır. Vicdanı olmalı ve nerede duracağını bilmeli, yapacağı haberde kendi kariyer çıkarları yerine, toplumun değerlerini gözetmelidir. Bunu yapabilmesi için felsefe bilgisi ve vicdan sahibi olmalıdır.
Felsefe, gazetecilere sorgulayıcı bir düşünme becerisi, eleştirel bir bakış açısı ve etik meselelerde hassasiyet kazandırır.
Görünen bilginin görünmeyen yanını derinlemesine analiz yapmasını sağlayacak olan felsefi bilgi, gazetecinin yapacağı haberlerin tarafsız ve derinlemesine ele alınmasını mümkün kılacaktır.
Bilgi, bir haberin yayımlanmasının toplumsal sonuçlarını düşünme, kaynakların mahremiyetine saygı gösterme gibi konularda gazeteciyi terbiye ederek, haberciliğin dedikodu olmağı bilincini verecektir.
Neden-Sonuç ilişkileri kapsamında felsefe, olaylara daha geniş bir perspektiften bakabilme ve yeni sorular sorabilme becerisi kazandırır.
Toplumsal olayları ele alırken ve yine bu göçmenleri direk ilgilendiren haber içeriği taşıyan konularda, gazetecilerin adalet, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar üzerine düşünmelerinin yanı sıra, söz hakkı verilmeyen ve seslerini duyuramayan azınlıkların sesi olmaları gerekmektedir.
Dolayısıyla felsefe, bu kavramlar ve toplumun demografik yapısına dair daha derin bir anlayış geliştirilmesini sağlayacaktır.
Gazetecilik geniş bir perspektiften değerlendirilebilecek ve kesin çizgilerle tanımlanması zor bir meslek. İlk başta hiç seveniniz olmayacaktır. Sübjektif bu durum, sizin yalnızlaşmanıza neden olurken, doğruyu yaptığınız düşüncesinin daha da özgürleştirdiği idealist kişiliğiniz, her gecen gün tutsaklığa bir adım daha atmış olacaktır.
Gazetecilik geleneksel olarak bilgi ve haber sağlama işi olarak görülür – ancak bu, gazeteciliği yapamayanların kendi uydurmasıdır.
İçerik üretme, farkındalık yaratma, hak savunma ve demokrasilerde dördüncü çatı ayağı olma gibi bir yaptırım gücüne sahip olması gereken gazeteler, günümüzde kimin gazeteci sayılacağı gibi sorular üzerinden itibar kaybı yaşamaktadır.
Gazeteciliğin ve gazetecinin kim olduğu, hangi ölçütlere göre belirleneceği gibi sorular, gazeteci olmayan sosyal medya şarlatanları tarafından “arsızca” bizzat gazetecilere sorulmaktadır. Bunun yanıtı çok basit aslında…
Sosyal medya şarlatanlarının kaynak göstermeden yaptıkları emek hırsızlığı, onlara geçici bir öz güven ve kendi alanlarında itibar kazandırıyor.
Ancak kopya haber yapmak için bile bir zekâ gerektiğini bilmeyen bu şarlatanlara, hırsızlık yaptıkları yüzlerine söylediğinde; arsızca size saldırma eylemleri, zekalarının utanmazlık güdüsüne çalıştığını görmek mümkündür.
Evet gazeteci olmak size toplumda önemli bir değer katar ve saygınlık kazandırır.
Ancak gazetecilik bıçak sırtı gibidir. Her yaptığınız haber sonucunda, “yandaş, vatan ahini, satılmış gibi” suçlamalara maruz kalabilir, aynı günün akşamında kahraman da ilan edilebilirsiniz. Eve giderken yolunuz kesilir ve tehdit edilebilirsiniz. En yakın dostlarınız, kendilerinin başaramadığını başardığınız için, sizi dönek/yandaş ilan edebilir ama her yazdığınız makaleyi de merakla beklerler.
Ben hiçbir ortamda gazeteciyim demedim. Hep gazeteci olarak tanıtıldım. Hatta, haber sitemiz bir bakkal dükkanı ve bende sahibiymişim gibi; “Virgül’ün sahibi” olarak sunuldum.
Ben yine derim ki; felsefe bilgisi gazetecilere hem entelektüel bir derinlik kazandırır hem de mesleklerine dair etik ve toplumsal sorumluluk bilinci verir.
Bu bilgi birikimi, olayları analiz etme, gerçekleri sorgulama ve topluma doğru bir bilgi sunma noktasında büyük bir katkı sağlar.