Ama Şeytan Irkçıdır
Sivas’ta yaşanan en sıcak ağustos ayının devamında gelen kış mevsiminin en soğuk günleriydi.
Soğukların doruk noktası olduğundan gerek, “Yağdonduran” adının verildiği köyden geçmiş, Sivas merkezine varmıştık. İzmir’e gitmeliydik. Ancak Sivas’tan İzmir’e bütün otobüsler 16:00 kalkıyor, sabah 09:00’da İzmir’e ulaşıyordu. Çocukluğum Annemle her ağustos ayında bu yolculuğu yapmakla geçmişti.
Gece yarısıydı ve Sivas çok soğuktu. Erzincan’dan hareket eden ve İzmir istikametine gidecek olan otobüste yer olabilir bilgisini almış ve bekliyorduk…
Türkiye’ye her gittiğimde işini gücünü bırakıp benimle her yere gelen iki yaş küçüğüm kardeşimle, Erzincan’dan gelen otobüste ayrı koltuklarda yer bulmuştuk.
Otobüsün sabah namazı vaktine az bir süre kala, bir dağ köyünün camisinde durmasıyla uyandım.
Otobüsün neredeyse tamamı sabah namazı kılmak için camiye gitti. Zaten otobüste namaz vakti geldiği için mola vermişti. Bizde indik. Cami avlusunda, buz tutmasın diye hiç kapatılmayan musluktan akan dondurucu suyla yüzümüzü yıkadık.
Yozgat il sınırlarındaydık, Ege Denizi halen çok uzaktaydı ve dondurucu soğuk bedenimizin en hücre bölgesinde hissediliyordu.
Kardeşim bu soğukluğa, bana yaptığı bir göndermeyle sıcak hava kattı: “Annem yıllarca senin camide ibadet etmene çalıştı. Başaramadı. Annemin başaramadığını otobüs şoförü seni camiye sokarak başardı” dedi. Haklısın dedim ve ikimizde gülümsedik…
Namaz bitti ve yolcular otobüse döndü.
Uykum kaçmış, beraberimde getirdiğim kitabı karanlıkta okumaya çalışıyordum. Yanımda oturan amca okuduğum kitaba bakıyor, benim fark ettiğimi anlayınca yüzünü çeviriyordu.
Ne kadar temiz bir yüzü vardı. Beyaz sakalı ne kadar da yakışıyordu ona. Belli ki saatlerce sürecek olan yolculuğun geçmesine yardımcı olacak bir sohbet açmak istiyordu.
Sonradan Kürt olduğunu öğreneceğim, yol arkadaşımla okuduğum kitabın konusu, ırkçılık üzerine konuşmaya başladık.
On sekiz yaşıma daha girmemiştim.
Dünyaya karşı bir duruş sergilememi belirleyecek olan kimlik arayışım, 16 yaşımda siyasi duruşunu bilmediğim Yavuz Bahadıroğlu kitaplarını okumakla başladı.
“Dokuz Işık” gibi daha radikal doktrini okumanın verdiği devamlılıkla, Ozan Arif türkülerinde Türk olmanın ‘soyut’ sorumluluk ve üstünlük düşüncesi, Zülfü Livaneli ile yurttaş bilincine çevrilmiş, Ahmet Kaya ile özgün arabeske, Grup Yorum ile ise rejim karşıtlığına dönüşüvermişti.
İdeolojiyi kavrayamadan, Sağ ideolojiden Sol ideolojiye hızlı bir geçiş yapmamı sağlayan, içinde bulunduğum çevrenin etkisinden başak bir şey değildi.
Ozan Arif’in her türküsünde küfrettiği 12 Eylül Darbesi ve “C-Blok” işkence hücresi, aynı şekilde 17 yaşında idam edilen Komünist Erdal Eren yoldaşları içinde, aynı küfre maruz kalıyordu.
‘’Bizim 68’’ ile bağımsızlık yanımı Deniz Gezmiş’in kararlılığıyla sağlamlaştırıyor, Viyana Kuşatmalarını, eziklikten doğduğunu bilmediğim Avusturya düşmanlığında, özgüven olarak içselleştiriyordum. Düşüncem, muhteşem bir imparatorluğun torunu, gerçekliğim ise saat ücreti 70 Schilling’e mezar firmasında mezar kazıcı olarak çalışan öğrenciydi.
Dedim ya, kimlik arayışı içerisinde, karşıtlar arasında gidip geliyor, kendi fikrimi oluşturmaya çalışıyordum.
Bu arayış, karşıtların bir birilerini var ettiklerini öğrenmeme kadar devam etti.
Sabah namazını kılan yol arkadaşım, ırkçılık tanımı yaparken şöyle bir cümle kurdu;
-‘’İslamiyet ırklar ötesi bir inançtır! Bütün ırkları içine alır, onları kardeş sayar.’’
-‘’Ama şeytan ırkçıdır…’’
Nasıl? Soruma şu yanıtı vermişti.
-‘’Allah, Hz. Âdem’i yaratır ve meleklerin O’na secde etmelerini ister.
Bütün melekler secde ederler.
Sadece şeytan secde etmez.
Allah’ın “emrettiğim halde secde etmene engel nedir?” sorusuna şöyle yanıt verir:
– “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten, Onu ise topraktan yarattın’’ der…
Diyarbakırlı yol arkadaşım şimdi ne yapıyor, yaşıyor mu bilmiyorum… Belki de “şeytan” benzetmesini, günümüz ırkçılarına mecazen benzetmede kullanmıştı… Bilemiyorum…
Irkçılık tanımlamasında bilimsel anlamda bir karşılığı olmayan Şeytan: farklı kültürlerde ve dinlerde farklı şekillerde tasvir edilen bir figürdür. Genellikle kötülük, günah ve baştan çıkarma sembolü olarak görülür. Ancak, şeytanın ırkçılıkla ilişkilendirilmesi doğru bir tespit değildir.
Şeytanın kötülüğün sembolü olarak kabul edilmesi, insanların içindeki kötülüğü temsil etmek için kullanılan bir metafordur. Ancak bu, herhangi bir ırka veya etnik gruba karşı ayrımcılığı veya ırkçılığı meşrulaştırmaz.
Irkçılıkla mücadele etmek ve insanların eşitlik, adalet ve insan haklarına saygı duyması gerektiğini vurgulamak önemlidir. İnsanlar arasında ırk, etnik köken veya kültürel farklılıklar olsa da herkesin eşit ve adil bir şekilde muamele görmesi gerekmektedir.
Anadolu’nun karla kaplı bozkırından, egenin ılıman iklimine yapılan yolculuğun geçiştirilmesinde araç olarak kullanılan bir diyalogda sarf edilen “şeytan” tanımlamasının bilimsel bir karşılığı olmasa da kim olduğumu anlama ve yerimi bulma sürecinde, ırkçılığa karşı durmam gerektiğini teolojik açıdan desteklemiş olması önemlidir.