Avusturya İçin Utanç Verici Bir Durum
Avusturya’da 300 bin çocuk yoksulluktan etkileniyor – Bunun yarısına yakını göçmen çocukları. Çocukların yoksulluktan etkilenmesi Avusturya gibi bir ülkede utanç verici olarak görülebilir – görülmeli de… Çocuk odası çok küçük – kimi çocukların odası yok! Derslerini yapacağı masa çok küçük – çünkü oda küçük… Yemek masası, onun ders masasıdır kimi zaman… Ay, ebeveynlerinin aldıkları maaştan […]
Avusturya’da 300 bin çocuk yoksulluktan etkileniyor – Bunun yarısına yakını göçmen çocukları.
Çocukların yoksulluktan etkilenmesi Avusturya gibi bir ülkede utanç verici olarak görülebilir – görülmeli de…
Çocuk odası çok küçük – kimi çocukların odası yok!
Derslerini yapacağı masa çok küçük – çünkü oda küçük…
Yemek masası, onun ders masasıdır kimi zaman…
Ay, ebeveynlerinin aldıkları maaştan büyük ve uzun – Hint pazarcılardan alınan beş Euro’luk pantolon gibi…
Terzi 10 Euro’ya paçalarını kısaltıyor…
Ebeveyn, onun yerine paçaları katlıyor ve üç pantolon alıyor…
Standartları yüksek bir ülkede fakir olmak daha zor.
Arkadaşlarının cep telefonları vardır: Baba 13. veya 14. maaşını aldığında, çocuğuna cep telefonu sözü verir – çocuk o maaşın alınacağı günün hayaliyle yaşar…
Çocuklar için bu durum, birçok kapının “kapalı” kaldığı anlamına gelmektedir.
Birlikte bir tatil, okulla bir kayak kursu ve hatta sinemaya – tiyatroya – lunaparka gitmek- ne yazık ki özellikle göçmen bir çocuk için sadece rüyalarında gerçekleştirecekleri etkinlikler olarak kalıyor.
Okul kış gezisi düzenlemiş, Semmering kayak merkezine gidilecekti.
Almanca bilmeyen 16 göçmen öğrenciye, geziye katılıp katılamayacakları soruldu.
15 öğrenci düşünmeden hayır yanıtını tercüman aracılıyla verdi.
(Çünkü hepimiz birinci dereceden yakınları tarafından Avusturya’ya turist olarak getirilmiş ve okula yazdırılmış çocuklardık.)
Ben katılmak istediğimi söyledim. Hatta çok istediğimi eklemiştim.
Tercüman söylediklerimi çevirdi mi bilmiyorum.
Ama katılım ücreti olan 1000 Schilling’i (72.67 Euro) ödeyememiş ve gidememiştim.
Zaten gezi masraflarının büyük bir çoğunluğunu okul aile birliği karşılamış, bana çok küçük miktar ödemesi kalmıştı – ama gidememiştim…
Bu gün Avusturya’da göçmen çocuklarının ezici çoğunluğu, ülke standartlarının çok altında yaşam sürmekte.
Buna ekonomik koşulların yanı sıra, göçmenlerde para biriktirme hırsı ve kültürel uyumsuzluk neden olmakta.
Çocukların ekonomik şartlardan dolayı, sosyal yaşamdan geri kalmaları, eğitim hayatlarındaki gelişimini olumsuz şekilde etkilemektedir.
Ve bu zaten yeterince kötü değilmiş gibi, yaşam yolu da önceden çizilmiş olmakta.
Fakir olan, hep fakir kalıyor düzlemi, sistemin içerisinde bir çark gibi işlemeye devam ediyor.
Geçenlerde, Viyana Üniversitesi’nden bir öğretim üyesi tarafından kaleme alınan analiz yazısında okumuştum Fakir bir aileden gelenlerin, kendi çabalarıyla zengin olmaları, ancak beş nesil sonra mümkün olabiliyormuş.
Zira makale, günümüz zenginlerinin miras yoluyla, zenginliklerini devam ettirdiklerine vurgu yapıyor.
Fakirlik, çocukların eğitimlerine devam etmelerini şekillendiren en büyük etkendir.
Almanya’da bir göçmen ailenin çocukları, korona aşısını bulması ve milyar değerinde şirketlerinin olması, gerçekleri değiştirmiyor.
Çocukların, gelecekte başarılı olmalarının altında yatan gerçek, ailelerinin içinde bulundukları şartlarla bire bir bağlantılıdır.
Ve ancak şartların değişmesiyle, çocukların gelecekteki başarıya gidecek şartların oluşması mümkündür.
Zengin veya fakir bir ailede doğmayı hiçbir çocuk seçemez…
Çocukların korunması, her konuda yetiştirilmesi devlet güvencesi altında olmalıdır.
Nasıl ki, çocuklarına şiddet uygulayan ailelere yaptırım uygulanıyorsa, çocukların sağlıklı bir eğitim görmesi içinde yaptırım uygulaması gerekmektedir.
Bütün suçu ebeveynlere atarak, fakirliği bireyselleştiremeyiz.
Fakirlik, toplumsal ve siyasi bir sorundur.
Doğar doğmaz, hayata yenik başlamak, bu yenilgiyi düzlüğe çıkartma cabası, zaten bütün enerjinin bitmesine neden olmaktadır.
Yoksulluk riski altındaki ailelerde çocukların, doğdukları zamanki kilolarının ortalamadan daha az olduğunu biliyor muydunuz?
Ya da yoksulluk riski altındaki ailelerin çocuklarının diğerlerinden daha sık hasta olduğunu?
Yüksek okula gitme şanslarının daha az olduğunu?
Doğduğu aileyi seçecek kadar şanslı olmayanlar için de mutlu ve başarılı bir hayata giden birçok yol olmalı…
Evet, bütün bunların gölgesinde dün, Dünya Çocuk Günü kutlandı. Mesajlar verildi – temennilerde bulunuldu…
Son olarak!
Ve ben, Lenin’in çocuklar için sarf ettiği, ‘’Tek ayrıcalıklı sınıf çocuklardır” sözünü hatırlatarak, çocuk yoksulluğu bir doğa kanunu değil, bir adaletli dağıtım sorunudur diyorum (…)