Avusturya’daki Türkiye kökenli siyasetçiler nerede?

Uzun zamandır çalışmalarını takip ettiğimiz siyasiler ve bu çalışmaların Türkçe konuşan toplumda olumsuz karşılığı, bizi, zaten az olan Türkiye kökenli siyasilerin seçildikten sonra ne yaptıklarını, daha çok da ne yapmadıklarını araştırmaya itti. Protokol, resepsiyon ve açılışlarda boy gösteren siyasiler, oy aldıkları toplum için ne gibi çalışma yürütüyor? 

Avusturya’da yaşayan [Avusturya vatandaşlığını almış] etnik gruplar arasında seçim sandığına en az rağbet gösteren, her dönem şüphesiz Türkiye kökenliler olmuştur. 

Bilimsel araştırmalar ışığında değerlendirildiğinde, seçimlere olan ilgisizlik sosyo-kültürel, sosyo-psikolojik, aidiyet duygusu gibi birçok etkenin bir araya gelmesiyle açıklanabilir. Ancak bir diğer etken ise, siyasilere olan güvensizliktir. 

Çeşitli ve karşılıklı nedenlerden dolayı kendisini Avusturya’ya ait hissetmeyen Türkiye toplumu, geçmişte siyasi arenada kendisini göstermiş Türkiye kökenli siyasilerin tutarsızlığı nedeniyle, siyasilere karşı bir güven kaybı yaşamış ve ayrıntıya girmeden ve “seçme” gibi bir gücünün olduğunu hafife almıştır. 

Siyasetçi kendilerine oy veren kesimin bir aynasıdır

Avusturya siyasetine seyirci kalan Türkiye kökenliler, arasından çıkardığı siyasetçinin farklı olmasını beklemekle hata mı yapıyor? 

Siyaset bilimcileriyle yaptığım görüşmeler ve araştırmalar sonucunda,” seçilen, seçenin aynası olarak karşıma çıktıyor…” 

Şöyle bir alıntı yaparak durumu daha anlaşılır kılmak istiyorum: “Milletvekilinin biri seçim bölgesini ziyarete gelmiş. Seçmenler kendisinden hiç memnun olmadıklarını, seçmenlerin sorunları ile ilgilenmediğini, kendilerine bir faydası bulunmadığından şikayetçi olmuşlar. Vekil demiş ki “Arkadaşlar, ne sızlanıyorsunuz? Siz süt iseniz ben süt kaymağıyım, yok siz kireçseniz ben kireç kaymağıyım.”

Bu örnek, siyasetçilerin temsil ettikleri toplum ile birebir benzeştiğini ve bir gömlek yukarıda olsa bile kendilerine oy veren kesimin bir modeli olduğunu gösteriyor. Siyasetçiler, temsil yetkisi aldıkları toplumdan biraz daha donanımlıdır ancak, kültür ve ahlâk yapısı fazla değişiklik arz etmez.    

Yukarıda verilen örnek çok genel olmakla birlikte, siyasetçinin seçmenine ve toplumun tamamına olan sorumluluğunu yerine getirmemesine bir bahane değildir. 

Özellikle dikkatimizi çeken Korona salgını döneminde hükümet ve eyalet hükümetlerinin salgın ile mücadele kapsamında, ülkede yaşayan tüm etnik grupların ana dillerinde materyaller kullanması, basın yayın aracılıyla Almanca bilmeyen her vatandaşa ulaşmaya çalışmasıdır. 

Zira Korona yönetmelikleri iyi anlaşılmalı ve salgına karşı doğru mücadele edilmeliydi. Bizler o dönemde de Türkiye kökenli siyasilerden, yönetmeliklerin anlaşılması zor bölümlerinin Türkçe olarak açıklanmasını bekledik. Ancak hiçbir Türkiye kökenli siyasinin [kısmen yapılan aşı kampanyası hariç] koordineli bir biçimde açıklama yaptığına şahit olmadık. 

Sivil toplum kuruluşlarının görevi, siyasileri harekete geçirmektir

Diğer yandan Avusturya’da faaliyet gösteren yüzlerce Türkiye kökenli sivil toplum kuruluşu, siyasetçiyi harekete geçirme yetisini kullanmayarak, var olma nedenleri olan “sivil toplum” iradesini kullanamamıştır. 

Oysa, sivil toplum örgütleri belli bir konuyu ele alır, bütün çerçevesi ile masaya yatırır, olayı olgunlaştırır, derinleştirir ve siyasetçinin yani dolayısıyla, siyaset kurumunun önüne sunarak talep eder… 

Avusturya’daki Türkiye toplumu “ben vergi ödüyorum” dolayısıyla hizmet bekliyorum bilincini, siyaset ve sivil toplum arenasında kazanamadığından, tutarlı bir şekilde hesap sorma yetisine sahip olamıyor. 

Türkiye kökenli seçilmiş siyasetçiler nerede?

Federal meclis veya eyalet meclislerinde seçilerek görev alan siyasiler, [Siyasiler söylemi geneli bağlamaz] bizim bilmediğimiz ve göçmenleri ilgilendiren bir soru önergesi veya bir proje, içinde bulundukları meclise sundular mı? 

Yoksa kamuoyunda sıkça duyduğumuz gibi, sadece protokoller, resepsiyonlar veya açılışlarda mı boy gösteriyorlar? 

Bunu özellikle öğrenmek için siyasilere soruyoruz… Şayet var ise bir çalışmaları, yayınlamaktan mutluluk duyacağımızı belirtmek isteriz…

Öte yandan, son günlerde enerji krizi nedeniyle artan enflasyon ve devlet ve eyalet hükümetlerinin yaptığı yardımlar kapsamında, neden sosyal platformlarında açıklamalarda bulunmuyor, Türkçe veya Almanca basın açıklaması yapmıyorlar?

Seçmeninden Türkçe oy isteyen siyasetçi, önemli gelişmeler yaşandığında, Almanca diline tam hâkim olmayan vatandaşlara yine sosyal platformlarından bilgi akışı neden sunmuyorlar?

Sadece açılış ve davetlerde görülen siyasilerin seçmenine karşı asli görevi nedir?

Avusturya’da Türkiye toplumunun bir çok alanda geri kalması ve devlet kurumlarında yeterli derecede yer almaması, üniversite mezunun yüzde 2’yi, lise mezunu oranınınsa yüzde 4’ü geçmemesinin nedenlerinden birisi de, bir önceki kuşağın yaşadığı ülkeyi iyi tanıyamaması, hakkı olanı bilememesi ve dolayısıyla alamaması, bütün bunların ışığında kendisini buraya ait hissedememesi, bir sonraki Almanca bilen kuşağı da etkisi altına alarak, yerli halk ve diğer etnik gruplardan daha geride kalmasına neden olmuştur. Başarılı olunan ekonomik gelişme, kültürel gelişmenin çok önüne geçmiş, kültürel olarak kendi kültürünü korumaktan öteye gidememiş, kendisine yararlı olabilecek ortak kültürden uzak kalmıştır. 

Toplumun, kendi kültürünü koruyarak ve de yaşadığı ülkenin kültürü ile harmanlayarak uyum içerisinde yaşamayı daha üst seviyelere çıkartılmasında en önemli görev, ülke yönetiminin göçmen yasalarına, sivil toplum kuruluşlarına, medyaya ve de Türkiye kökenli siyasetçilere düşmektedir. 

Umarım biz yanılmış olalım ve bu yazıdan sonra, Türkiye kökenli siyasetçiler bizlere yaptıkları işler hakkında bilgi ulaştırır ve bizle memnuniyetle yayınlarız…