Avusturyalı Türkler “Austrotürken” pazar günü sandığa gidecek mi? | Tabi ki “hayır”

Avusturya vatandaşları pazar günü 183 sandalyeli Ulusal Konsey’e [Meclis] milletvekili seçecek.

6,3 milyon seçme ve seçilme hakkı olan yurttaş, kendisini yönetecek hükümeti ve milletvekillerini göreve getirecek. Ancak ülkede uzun yıllar yerleşik hayat süren ve Avusturya vatandaşı olmayan yaklaşık iki milyon göçmen seçimlere katılamayacak.

Ülkede tam tespit edilememekle birlikte, 180 bin Türkiye göçmeni Avusturyalı seçmen olduğu tahmin ediliyor. 

Bu rakamın seçimlere katılım oranı, daha önce yapılan seçimler ve bu seçimlerde Türkiye kökenli adaylara verilen tercihli oyların yardımıyla tahmin edilmektedir. Buna göre, 40 bin civarında seçmen sandığa giderek oy kullanmıştır.

Avusturya’da Türkiye göçmeni Avusturyalıların sandığa gitmemesinin nedeni, çeşitli sosyo-ekonomik, kültürel ve politik nedenlere dayanmaktadır. Ancak bu durum, toplumun sağlıklı bir şekilde bağımsız analiz yapılamadığından, seçimlere katılım oranının azlığı üzerinden yapısal çözümler üretilmemiş ve polemik konusu olmaktan ileriye gidememiştir.

Siyasi bilinç eksikliğinin doğurduğu sorumsuzluğu, siyasi partilere olan güvensizlik beslemiştir.

Göçün neden olduğu “kültür çatışmasının” ev sahibi ülkeler için bir zorluk olduğunu hiç kimse makul bir şekilde inkâr edemez. Ancak Avusturya, çok etnik gruptan oluşan bir devlet geçmişi nedeniyle bu konuda bazı deneyimlere sahip.

Geçen yüzyılın başında Çeklerin Viyana’ya kitlesel göçü başladığında, sokakta Çekçe konuşurlarsa dayak yemekten korkan etnik grup vardı. Avusturya’daki Yahudilerin tarihi ise başlı başına bir baskı göstergesidir. Gecen yüzyılın Çek işçileri, şimdilerde yerli halk olarak tanımlanıyor-kabul görüyor.

Türkiye göçmenleri kabul görmediklerine inanıyor. Kabul görülenlerin ise asimile edildiğine inandırılıyorlar. Ancak buna rağmen Avusturya Anayasası’nın öngördüğü kanunlara sadık kalıyor, siyasi arenada rol almak istemiyor. Hak ettiğini alamadığını düşünen binlerce göçmen, kendisini  temsil edecek bir siyasi merkez olduğuna da inanmıyor. Dolayısıyla seçimlere de katılmıyorlar […]

Kendi paralel yaşamlarında İsrail’e meydan okuyan çok sayıda Türkiye kökenli, Filistin’e destek yürüyüşü ve etkinliklerine katılma cesaretini, Avusturya devletiyle ters düşmemek için gösterememiştir.

Toplumun büyük kesiminde kemikleşen “maddi çıkar ilişkileri,” ekonomik güce giden her yolu kabul kılmış, vergi kaçırmak, haksız sosyal yardım almak gibi toplumsal ahlaka ters düşen eylemleri kanıksatmıştır.

Getto alanlarında oluşturulan ticaret başarısı, bilinçsiz bir şekilde bölgenin sahibi hissini doğurmaktadır. Bunun bir örneği geçtiğimiz yıl Viyana’nın onuncu bölgesindeki Caritas eğitim sınıflarında gönüllülerin desteğiyle ödevini yapan bir öğrencinin şu sözlerinden görülmektedi; “Reumannplatz Türkiye’nindir” demişti. Hayır, Reumannplatz Türkiye’ye ait değil. Ama kesinlikle o bölgede çoğunluğu oluşturan, birçok mağaza ve restoran işleten Viyanalı Türklere ait. Artık, Viyana 10. Bölgesi içselleştirilmiş ve kimilerine göre fethedilmiş bölgedir. Fethettiği bölgede yaşadığını kanıksayan toplum neden sandığa gitsin ki?

Öte yandan, Viyana’nın şehir merkezinde tarihsel olarak çoğu yarı boş olan on dokuz Hıristiyan kilisesi var, ancak büyük ve yoğun olarak Müslümanların yaşadığı Favoriten’de tek bir gerçek cami yok. İbadethaneler bodrum katındaki gözlerden uzak dar alanlarda yapılıyor. Sadece bu durum bile, tek başına siyasete güven duymamaları için yeterlidir.

Avusturya-Avusturyalılar, Avusturya-Türklerine ve tabii ki Avusturya-Suriyelilerine ve Avusturya-Afganlarına alışması gerekmektedir. Bu olamaz sa olamaz bir zorunluluktur.

İstisnasız tüm Türkiye kökenli sivil toplum kuruluşları, seçimlere katılma çağrısı yapıyor. Sosyal medya üzerinden yapılan “sandığa gidin” çağrısının karşılık bulmamasının nedenini kimse sorgulamıyor.

“İstediğiniz partiye oy verin. Yeter ki oy kullanmak için sandığa gidin!” söylemini telaffuz eden sivil toplum kuruluşları, üyelerine gizliden tercih edecekleri partiyi ve tercihli oy kullanacakları adayı dahi tayin etmekteler. Bunun bir örneği Viyana Eyalet Seçimlerinde UID tarafından, elden ele verilen bir pusulayla gerçekleştirilmiş ve adı gecen siyasetçi hak etmediği kadar tercihli oy almıştır.

Bütün bu gelişmeler yaşanmışken, Türkiye kökenli seçmenden sandığa gitmesini beklemek saflık olur. Çünkü daha en başından, zaten yetersiz olan siyasi bilincini çıkar amaçlı kullanarak, iradesine müdahale edilmiş olunuyor.

Avusturyalı siyasetçilerin “aradığı yanıt,” uyumsuzluğu kendi çıkarları için palazlandıran Türkiye kökenli siyasetçilerde ve sivil kuruluşlarda ve tabiiki ülkenin göç politikalarının satır aralarında gizlidir. Bu soruların yanıtlarını üst perdeden analizler yaparak bulamazsınız.

Seçimden seçime hatırlanan göçmen seçmen, vatandaşlık görevi olan sandığa gitmeyi önemsemiyor,- tıpkı kendisinin önemsenmediğini gibi…

Yayınlama: 28.09.2024
Düzenleme: 28.09.2024
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.