Aynılaşma

2010 yılının ikinci yarısında, dönemin Viyana Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan, Die Presse gazetesine verdiği demeçte Avusturya’nın yabancılara yönelik uyum politikasını eleştirerek, ülkedeki “Türklerin gettolaşmaya zorlandığını” söylemiş, bunun üzerine dönemin koalisyon hükümetinin küçük ortağı Halk Partisi (ÖVP) lideri ve Başbakan Yardımcısı Josef Pröll, yazılı bir açıklama yaparak, “Bir diplomatın misafir olduğu ülkenin iç politikasına yönelik bu denli ölçüsüz […]

2010 yılının ikinci yarısında, dönemin Viyana Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan, Die Presse gazetesine verdiği demeçte Avusturya’nın yabancılara yönelik uyum politikasını eleştirerek, ülkedeki “Türklerin gettolaşmaya zorlandığını” söylemiş, bunun üzerine dönemin koalisyon hükümetinin küçük ortağı Halk Partisi (ÖVP) lideri ve Başbakan Yardımcısı Josef Pröll, yazılı bir açıklama yaparak, “Bir diplomatın misafir olduğu ülkenin iç politikasına yönelik bu denli ölçüsüz açıklamalarının kabul edilemeyeceğini” bildirmişti. Büyükelçi’nin bu açıklaması Avusturya Türkiye arasında diplomatik bir krize neden olmuştu.

Aradan geçen dokuz yıl içerisinde, gettolaşma kendisinden bir şey kaybetmediği gibi, daha da derin ayrışmalarla yol aldı.

Ülke nüfusunun büyük çoğunluğunun yaşadığı Viyana ve çevresinde, bariz görülebilen bir gettolaşma, 2015 mülteci büyük akımı ile daha da netleşti ve sınırlarını çizdi.

Artık Viyana’da göçmenlerin yaşadıkları bölgeler, 1900’li yıllarda Gürtel surlarının Viyana aristokratlarıyla, göçmen işçileri birbirinden ayırdığı gibi, net ve belirgin.

Metropollerde gettolaşmaya neden olan temel neden, ‘aynılaşma’dır.

Ne yazık ki, Viyana’da yaşayanlar, birbirleri gibi yaşayan insanlarla bir arada olmak istiyor. Kendisi gibi yaşayan, kendisi gibi düşünen, kendi siyasi görüşünde olan ve bir çerçeve içerisinde yaşama arzusu, kentin dokusuna ve kültürel zenginliklerin paylaşılmasına darbe vurarak, gettolaşmanın yolunu açıyor.

Aynılaşma duygusunun sosyo-psikolojik analizi yapıldığında, kentte yaşayan insanların daha korunaklı olmak istemeleri, kendisi gibi olmayandan gelebilecek her hangi bir tepkiyi, düşmanca bir zarar verme eylemi olarak algılamasından kaynaklanmaktadır.

Bilinmeyenden korkmak insanın doğasında olduğundan, bilinmeyeni öğrenmek veya tanımak yerine, ondan uzak durmak, aynı kentin içerisinde ayrı dünyalar kurarak yaşamak daha kolay gelmektedir.

Elbette ki bu ayrışma, geniş kitleleri yönetenler için olumlu bir gelişme olarak görülmektedir. Zira bölerek yönetmek, yönetmenin kolaylaşması anlamına gelmektedir.

Korunaklı olma duygusunun beraberinde getirdiği, aynılaşma çabası, beraberinde gönüllü gettolaşmayı getirmiş gibi görülse de, gettolaşma özünde gönüllü değil, yönetici ve kanun koyucuların, insanlara korunaklı yaşamak zorunda olduklarını hissettirmesinden kaynaklanmaktadır.

Yöneticiler, yerli yabancı ayrımı üzerinden yürüttükleri siyasetler sayesinde, yerli ve yabancı arasında oluşturulan sınır, kültürel, siyasal ve sosyal ayrışmalara zemin hazırlamakta, her kesim kendisine benzeyen toplulukların etrafında gettolaşmaktadır.

-Önümüzdeki Avusturya genel seçimlerinde aday olan Zeynep Arslan’la yaptığım bir görüşmede, Zeynep’in kurduğu bir cümle çok önemliydi.

Getto merkezi olarak görülen 10. Viyana bölgesinde Türk kahvesi içerken, Zeynep şöyle bir söz sarf etti; ‘’İçerisinde bulunduğum siyasi oluşumun siyasetçileri, bana baktıklarında sadece Zeynep’i görüyorlar. Hiç kimse bana daha, nereden geldin gibi, köken sorgulaması veya buna benzer bir soru ile yaklaşmadı ve sormadı.’’

Zeynep’in verdiği mesaj çok açıktı. İçinde bulunduğu siyasi platform, kimseyi etnik, dinsel ve göçmen kökeniyle ele almadığı, sorunları bir bütün olarak ele aldığı ve bir bütün olarak çözüme kavuşturmaya odaklandıklarını gösteriyordu.

Göçmenler arasında gönüllü bir şekilde gettolaşma yaşandığı izlenimi doğsa da, gettolaşma bir mecburiyetin sonuçları olarak kendisini bizlere dayatmaktadır.

Aynılaşma isteği, korunaklı yaşama arzusundan doğar, lakin, korunaklı olma hissini yönetimler yaratır. Yönetimleri, yönetmeleri için ise bizler seçeriz.

Önümüzdeki seçimlerde, yabancıların, yabancı olmadığını, bu ülkenin bir parçası olduğunu ve kimseye de benzemek zorunda olmadığını söyleyen siyasi partilere yönelerek, aynılaşmanın önüne geçerek, bizim gibi olmayan, olmak zorunda olmayan insanlarla birlikte yaşamanın adımını atmalıyız.

Yayınlama: 25.08.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.