Bir avuç toprağı paylaşamayanların dünyasında kaybolan Bekir, nerede?
16 yaşında tanıdığım Filistinli Bekir’den haber alınamadığını öğrendim. Bu haber karşısında ne şaşkınlık ne de üzüntümün etkisiyle mevcut sağlık durumum bile herhangi bir reaksiyon gösteremedi.
07.06.2019 tarihinde, Viyana 10. Bölgesi’nde tesadüfen tanıştığım Bekir, henüz 16 yaşında körpecik bir ergendi. İş arıyordu ve “Ne iş olsa yaparım abi,” diyordu. İstanbul’da gidemediği okul yerine, 300 TL aylık maaş ile günlük 12 saat çalıştığı bir ayakkabı imalathanesinde öğrendiği Türkçeyle, titrek ama duygu yüklü ses tonuyla anlatıyordu hayatını. Bir süre sonra, başka bir ayakkabı atölyesinde 600 TL maaşla çalışmaya başladığını söyledi. Ancak başını öne eğerek, “Abi, ustalarım beni çok dövüyorlardı,” diye ekledi.
Bekir, İstanbul’da çok iyi Türkçe konuşmayı öğrenmişti. Annesiyle birlikte çalışarak geçimini sağlarken, annesinin hastalığı Bekir’in Viyana’ya uzanan hikayesinin başlangıcı oldu.
2019 yılında, henüz 16 yaşında olan Bekir, Filistinli bir çocuktu. Babası, Filistin’deki bitmeyen savaştan kaçarak Suriye’ye yerleşmiş, Bekir ve dört kardeşi orada dünyaya gelmişti. Ancak Suriye iç savaşı patlak verince, ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmişlerdi.
Bekir’in babası, İstanbul’da bir süre kaldıktan sonra Avusturya’ya gelerek iltica etti.
Annesinin hastalığı ilerleyince, anne ve baba ayrıldı. Bekir, annesini çok özlediğini ve sevdiğini gözlerinden akan bir damla yaş ile dile getirdi: “Annem için ‘Nasıl çocuklarını gönderdin?’ diyorlar ama o bizim daha iyi bir hayat yaşamamız için Viyana’ya babamın yanına gönderdi.”
Annesi, tüm çocuklarını babalarının yanına, Viyana’ya göndermek zorunda kaldı. Savaş, Bekir’den çocukluğunu alıp götürdü; umutlarını yıktı, oyuncaklarını kırdı, sıcak bir yatak ve anne kucağından mahrum bıraktı. Uyurken dinlemesi gereken masalları unutturup, yüreğine dolması gereken sevgi yerine, acı ve öfke ekti.
Bekir, “Türkiye’de çalışabiliyordum ama Viyana’da 16 yaşında birinin çalışma imkânı çok kısıtlı. Her işi yaparım abi, anneme para göndermem lazım. Babamdan isteyemem, zaten vermez de” dediğinde yıl 2019’du ve Bekir 16 yaşındaydı.
O gün yanında bulunan, Bekir’den iki yaş büyük olan bir arkadaşı vardı. Ancak, arkadaşının yüzünü bile hatırlamıyorum.
Bugün, yıllar sonra, yüzünü bile hatırlamadığım Bekir’in arkadaşı, sessizce yanıma yaklaştı.
Bana, “Abi, merhaba, beni tanıdın mı?” diye sordu. Hiç düşünmeden “Hayır, tanımadım,” dedim.
O an, 07.06.2019 tarihinde Der Virgül’de yayınlanan “Viyana’da Filistinli Bir Gençle Söyleşi” başlıklı haberin ekran görüntüsünü gösterdi bana. Hatırladım.
Ama bu hatırlatma, içime sinsice bir tedirginlik yerleştirdi. Gencin yüzündeki hüzünde, bu haberin kahramanı olan Bekir’in arkadaşının beni bulmasında, büyük bir acının izi varmış gibiydi.
Bekir iki yıldır kayıptı. Filistin’e gittiği söyleniyordu. Suriye’ye dönme ihtimalinden de bahsediliyordu. Ama değişmez gerçek şuydu ki, Bekir’den haber alınamıyordu.
Umarım bana söylenen bir şaka ya da bir yalandır. Ancak bu kayıp karşısında ne araştırma yapma ne de doğruyu öğrenme şansım vardı. Elimden sadece üzülmek v şu sözleri söylemek geliyordu:
“Zamansal olarak kısa, yaşanmışlıklar olarak uzun bir süreç. Bir avuç toprağı paylaşamayanların dünyasında, hepsi aynı gökyüzünü paylaşan savaş çocuklarıydı onlar…”
- Viyana Bölgesi’nde gezindiğim bir gün, mutlaka karşıma çıkacağına inanıyorum güzel çocuk.
Mutlaka bir gün…