Bir Küçük Burjuva Entelektüeli

Evinizde Türkçe kitap göremedim, oysa iyi bir Türkçeniz var… “Evet Türkçe okumuyorum… Daha çok Almanca ve İngilizce. Filmleri de orijinal dilinde seyrediyorum. Böyle daha keyif verici oluyor.”  Peki neden benimle Türkçe konuşuyorsun? “Tamam Almanca konuşalım…” Kendi sosyo-ekonomik konumunu açığa çıkaran Viyana’da bir apartman dairesinde yaşayan, kısa süre önce tanıdığım kadının eğitim seviyesi yüksekti. Duygusal bir […]

Evinizde Türkçe kitap göremedim, oysa iyi bir Türkçeniz var…

“Evet Türkçe okumuyorum…

Daha çok Almanca ve İngilizce. Filmleri de orijinal dilinde seyrediyorum.

Böyle daha keyif verici oluyor.” 

Peki neden benimle Türkçe konuşuyorsun?

“Tamam Almanca konuşalım…”

Kendi sosyo-ekonomik konumunu açığa çıkaran Viyana’da bir apartman dairesinde yaşayan, kısa süre önce tanıdığım kadının eğitim seviyesi yüksekti. Duygusal bir iletişimin kültürel ve daha sonra ideolojik tartışmaya döneceğini hissediyordum. 

Nesnelere mahkûm, boğucu, sıkıcı ve biçimsel bir hayat yaşaması, küçük burjuva entelektüellerinin kaçınılmaz sonuydu sanki…

Belki de küçük burjuva alışkanlıkların insanı kişiliksizleştirdiği düşüncemde Marksizm’in büyük etkisi vardı…

Maksim Gorki, “Çok az çalışmak, çok az düşünmek ve daha çok yemek” diye örneklendirerek küçük burjuva anlayışını kısmen tanımlıyor. 

Oysa, “Gönlüm bunları tartışmak istemiyordu.”  Peki bu cümleyi Almanca veya İngilizce nasıl söyleyecektim. “Mein Herz” mi diyecektim.

Ama olmuyordu. “Herz” kalp demekti. 

Ona sordum…

Türkçe, içerisinde sevgi sözcüğü en çok olan bir lisandır. Ama biz kullanmak istemiyorduk…

Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’da Cumhuriyet’ten sonra yetişen kuşakların duygusal ve düşünsel eğitimlerini alaya aldığı gibi bir ironi yapmak istemiyorum. Elindeki değeri sonuna kadar kullanamayan – kullanmayan entelektüel olabilir mi diye soruyorum. 

Şemsi Tebrizi ile Mevlana Celaleddin Rumi arasında yaşanan bağlılık ilişkisi, başka hangi dilde bu kadar etkili ve tam anlatıla bilinir?

“Belki de anlatmaya çalıştın birilerine. Kim bilir? Anlatamadın belki o insanın yüzüne bakar bakmaz anlatmanın yararsızlığını gördün. (Tutunamayanlar s.89) Evet, bir işe yaramayacağını gördüm. 

Bulundukları ülkenin etkisiyle kendisine yabancı birtakım düşünceleri benimsediği olur küçük burjuvanın. Ama bu düşünceler onu hasta eder. Çünkü yeni eskiye ihaneti tetikler. 

Türkiye’den görüldüğü gibi değildi her şey…

Avrupalı öyle kolay seni içine almıyordu…

Bu onların güzelliklerinden uzak duracağımız anlamına gelmediği gibi, o güzelliklere yakınlaşmak için kendimizden uzaklaşmak anlamına da gelmemelidir…

Yayınlama: 17.04.2022
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.