Birileri kalkıp, heyy kardeşim demeli!
Yaşadığımız ülkede, hayat bizim dışımızda akıp gidiyor. Hiçbir şeye müdahale edememenin çaresizliğiyle daha da umursamaz, daha da dışlanmış hissediyoruz kendimizi. Dışlanmışlık duygusunun yarattığı refleksle, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık anlayışımız daha hassas oluyor, duygusal çözümlemelerle hayatı ve hayatın içindeki yerimizi yargılıyoruz. Avusturyalılar tarafından dışlandığımız kanısına vararak, hakkımızda alınan bütün kararları sükunetle karşılıyoruz. […]
Yaşadığımız ülkede, hayat bizim dışımızda akıp gidiyor.
Hiçbir şeye müdahale edememenin çaresizliğiyle daha da umursamaz, daha da dışlanmış hissediyoruz kendimizi.
Dışlanmışlık duygusunun yarattığı refleksle, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık anlayışımız daha hassas oluyor, duygusal çözümlemelerle hayatı ve hayatın içindeki yerimizi yargılıyoruz.
Avusturyalılar tarafından dışlandığımız kanısına vararak, hakkımızda alınan bütün kararları sükunetle karşılıyoruz.
Çünkü atılacak tüm adımların anlamsız olacağı kanısı içimize o kadar etki yapmış ki, bizim hakkımızda ne gibi kararlar alınırsa alınsın, hakkında karar alınan biz değilmişiz gibi davranmayı seçiyoruz.
Her şeyden önce sorgulama kabiliyetimizi elimizden aldılar.
Binlerce insanın geleceği tehlike altındayken, bu tehlikeye neden olan kesimlere karşı hesap sormak bir yana, hak arayışına bile yanaşmıyor her şeyi oluruna bırakmayı yeğliyoruz.
Birileri kalkıp, heyy kardeşim demeli!
Yurt dışında yaşayan yurttaşlara seçme hakkı getirdiniz, bu sayede uyuyan devi uyandırdınız.
Bu da yetmez gibi, 250 bin vatandaşınızın yaşadığı ülkenin başbakanına hakaret ettiniz.
Yaşadığımız ülkenin seçimlerinde, şu partiye oy vereceksiniz diye bizleri yönlendirdiniz.
Avusturya’da çifte vatandaşlığın yasak olduğunu bile bile ve yine, Avusturya vatandaşlığına geçmiş vatandaşları, bile bile bu listeye yazdınız.
Tamam, Avrupa’dan oy gerekliydi.
Onu da aldınız.
İstediğiniz kadar oyu size verdik.
İktidarınız sağlam ve sapasağlam oldu.
Şimdi sıra sizde!
Avusturya Mahkemeleri seçmen listesini delil olarak kabul etti.
Bu da demek oluyor ki, listede olan herkes 10 yıl içerisinde vatandaşlıktan çıkartılacak.
Avusturya Vatandaşlığını, Ankara iktidarının bekası için heba edenlerin, Avusturya’da verecekleri hukuk mücadelesinde oluşacak maliyetin, Ankara iktidarı tarafından
ödenmesini talep etmeliyiz.
Konsoloslukların Türk toplumunun sorunları üzerinden çıkarak dernekleşmeye gittiği şu günlerde, Bağımlılıkla mücadele derneği kuruldu.
Her ne kadar bağımlılık deneğinin düzenlediği seminerde, kendisi bağımlılık yapan NLP yöntemi kullanılsa da, ileriye dönük olarak olumlu bir adım atıldı.
Konsolosluklardan yeni bir adım atmaları, çifte vatandaşlıkla suçlanan kişilerin hukuksal haklarını savunacak bir dernek oluşturmaları beklenilmektedir.
Zira çifte vatandaşlık konusunda hatalı olan taraflardan birisi de orasıdır…
Avusturya’da Türkiye kökenli göçmen çocuklarının yüzde 86’sı yoksulluk sınırında yaşamakta.
Biz bu sonuçları söylerken, bu istatistiklere karşı çıkanların Avusturya’da yoksulluk sınırı olarak belirlenen rakamlardan bihaber olduklarını gördük.
Avusturya’da biz göçmenlerin bu duruma düşmesinde çok geniş kapsamlı nedenler zinciri bulunmakta.
Bunların en başında Avusturya’da objektif bir şekilde geçim sıkıntısı mevcut.
Öte yandan, göçmenlerin yaşantıyı ileriye erteleme mantığı halen bitmiş değil.
Bu şu anlama geliyor. Avusturya’da emek harcayarak kazandıklarını ileride daha iyi bir yaşam sürmek veya çocuklarına iyi bir hayat sürdürmek için, Türkiye’ye yapılan yatırımlardır.
Bizler sosyolojik yapımızın bize dayattığı biçimde düşünmeye ve yaşamaya zorlanan insanlar olarak, çocuklarımıza iyi gelecek bırakmanın sırrının ekonomik birikim olarak
algıladığımızdan, çocuğumuzu donanımlı yetiştirmekten, üniversite mezunu olmasından çok uzağız.
Bunların yanında, nitelikli işçi olma yolunda çok yavaş ilerlediğimizden, düşük maaşla çalışmak zorunda kalanlarımızın sayısı da önemsenmeyecek kadar çok.
Avusturya’da doğmuş 25 üst sınırda gençler arasından, mesleksiz olanların sayısı, meslekli olanların iki katı kadar.
İçinde bulunduğumuz, yoksulluk ve uyum sorunu, göçmenlerin sübjektif durumlarıyla direk bağlantılıdır.
Avusturya hükümetine karşı, Avusturyalıların öncülüğünde bir hareketlilik gözlenmekte. Biz göçmenler olarak, bu hareketin neresinde olmalıyız?
Her Perşembe, hükümete karşı yapılan protestolara binlerce insan katılıyor. İnanın içlerinde parmakla gösterilecek kadar Türkiyeli bulunmakta.
O büyük konuşanlar hiçbir şey demiyorlar!
Duygularımızı kullanarak, büyük sözler edenler yoklar artık. Alanlarda, yabancılara karşı çıkan yasalara karşı sesini yükselten, senin benim gibi Avusturyalı işçi, memur ve esnaf.
Bizler ayrı örgütlenmelerden sakınmalı ve bu ayrıştırıcı dernekleşmelerin getireceği zararları görmemiz gerekmektedir.
Bizi kurtaracak olan yerli halkla, eşit haklar çerçevesinde, yan yana durmak, yürümek, konuşmak olacaktır.
Aksisini iddia edenler, Türkiye göçmenlerinin haklarını, kendi grup çıkarlarından sıyrılarak arayan bir kurum göstersin…