Dilenci kültürü, Sürü politikası ve Sürü anlayışı
“Dilenci kültürü, Sürü politikası ve Sürü anlayışı” terimlerinin ortak analizi, sürü gibi yönetilen toplumlarda, dilenciliğin ihtiyaçtan doğan bir davranış olmaktan çıkarak, temel davranışa dönüşmesi ve bireylerin bağımsız düşünme yeteneklerini kaybettikleri, çoğunluğun düşüncelerine veya davranışlarına “sorgusuz” uyma eğiliminde oldukları bir durumu ifade eder.
Dilenciliğin belirli bir şekilde yaygınlaşması veya kabul edilmiş bir norm olarak görülmesi durumunu ifade eden dilenci kültürü, sadece dilencilerin değil, aynı zamanda toplumun da bir parçasıdır. Bir toplumda dilenciliği teşvik eden veya engelleyen çeşitli faktörler olabilir. Bu faktörler arasında ekonomik koşullar, sosyal hizmetlerin erişilebilirliği, toplumsal değerler ve kültürel normlar yer alır.
Avusturya’da dilenci kültürünün amansız desteklendiğini ve toplumda karşılık bulduğunu görmek için, işletmelerin reklam amaçlı bedava veya çok uygun fiyatla kamuoyuna sunduğu ürünlere olan aşırı rağbette görmek mümkün. İnsanların birbirlerini ezercesine üç beş Euro’luk değerindeki ürünü almak istemeleri ve bunun için amansız mücadele vermeleri, onların bu ürüne çok ihtiyacı olduğundan veya alamadığından kaynaklanmıyor.
Bir döner sandviç veya bir dilim pizza için uzun kuyruklarda bekleyen insanların, Avrupa’nın dördüncü büyük ekonomisine sahip ülke olan Avusturya’da yaşadıklarına inanmak zor olsa da bu dilenci kültürünün toplum üzerindeki etkilerinin ölümcül etkilerini görmemizi sağlayan bir gerçekliktir. Daha anlaşılır kılarsak, uzun kuyruklarda bedava bir döner veya pizza almak için bekleyenlerin ekonomik durumları, sırasını bekledikleri ürünü alabilecek kadar iyi olduğundan emin olabilirsiniz.
Dilenci kültürü, karşılığında bir emek sarf etmeden “almak” anlayışının toplumda bulduğu şekildir. Toplum bu duruma kendiliğinden gelmediği gibi, bu duruma gelmesi için çaba harcanmıştır. Devletler tarafından organize edilen “loto-toto” gibi veya piyango gibi büyük şans [kumar] oyunlarının yanı sıra, paylaş-kazan, ara-kazan gibi medya aracılığıyla bedava kazanç elde etmeye teşvik edilmesi, bir toplumu zehirleyen ve dilenci kültürünü, çok zengin olmalarına rağmen toplum bireylerinin bir çoğunu etkileyebiliyorlar.
Dilenci kültürü, “Sürü politikası” gibi siyasi bir kavram olarak kullanılan, bir toplumun liderleri tarafından izlenen, bireylerin bir sürü gibi yönetildiği ve kitlelerin düşüncelerinin veya isteklerinin önemsenmediği toplulukların doğmasına neden olur. Sanayi devrimini tamamlamış ülkelerde dahi görülen bu anlayışın toplumda yer edinmesinin altında yatan ham maddelerden birisi, dilenci kültürünün yaygınlaştırılması ve bireysel kurtuluşun bütün değerlerden üstün görülmesinin kabulünden geçer.
Siyasette sürü, hayatın tüm alanında sürü anlayışını hakim kılmaktadır.
Bireylerin bağımsız düşünme yeteneklerini kaybettikleri, sürü içinde güvenlik ve kabul bulma arzusuyla hareket ettikleri ve toplumun genel normlarına veya beklentilerine uymaya çalıştıklarını gösteren sürü anlayışı tanımı, toplumların sorgulama ve değerlerine karşı savunma mekanizma yetilerinin kaybettiğini gösterir.
Sürü anlayışı, bireylerin bağımsız düşünme yeteneklerini ve özgünlüklerini kaybetmelerine neden olabildiği gibi, yenilikçi düşüncenin veya farklı bakış açılarının bastırılmasına yol açabilir ve toplumda monoton bir düşünce yapısının oluşmasına neden olabilir.
Toplumda birlik ve uyum, ortak değerlere veya amaçlara sahip olmak gibi nedenlerle, sürü anlayışını destekleyen ve palazlandıran anlayışların ana kaynağı ise, “Sürü politikası” yaratıcılarının “ben merkezli safsatalarıdır.”
Sonuç olarak, sürü anlayışına uzanan süreç, “Dilenci kültürü” ile toplumların kendi sübjektif koşullarına karşı soyut tahlil yapması, “Sürü politikası” anlayışıyla ise iradesini kullanma yetisini kaybetmesi sağlanmaktadır.
Geriye kalan ise, bireylerin özgünlüklerini ve bağımsız düşünme yeteneklerini kaybetmesidir.