Diren Artık Direnemediklerine
Yangın yeri uzak mı sandın sel yerine, Nasıl dengeli bir terazi ki bu gönülde ateş, gözde su.. Aşkın yeri tuzak mı sandın tutsak demine, Nasıl dengeli bir terazi ki bu bir yanda teslimiyet var diğer yanda hürriyet.. Bir gönülde ayrılmama çabası, aşkın atası, diğerinde teslim olmama hatası.. Ömür alıcı kuş gibi başında döner durur, gün […]
Yangın yeri uzak mı sandın sel yerine,
Nasıl dengeli bir terazi ki bu gönülde ateş, gözde su..
Aşkın yeri tuzak mı sandın tutsak demine,
Nasıl dengeli bir terazi ki bu bir yanda teslimiyet var diğer yanda hürriyet..
Bir gönülde ayrılmama çabası, aşkın atası, diğerinde teslim olmama hatası..
Ömür alıcı kuş gibi başında döner durur, gün akşam olur, hasret hasıl olur ,
Gözyaşı buhar, gönül ateşi kül olur.. Nasıl dengeli bir terazi ki bir yanda ömür son bulur, diğerinde bir can hazır olur.
Biri göz yaşıyla uğurlanır, diğeri gözyaşı ile aşka nazır olur..
Oysa yaşamla ölümün, direnmekle pes etmenin, dikenle gülün, yarın ile dünün, ateş ile külün terazisi başka.
Hepsi hasıl olur aşka.
……………………….
Yazıma başlarken bir okuyucumdan gelen mektuptan alıntıyı siz değerli okuyucularımla buluşturmak istedim.
Okuyucum hayata karşı zıtlıkların ahengini yakalamış, taşı aş yapan direngenliğiyle başarı hikayesini benimle paylaşmayı uygun görmüş.
Buradan kendisine teşekkür ediyorum.
…………………..
Direnmek…
Neydi, neye veya kime karşı olmalıydı bu direnç denilen şey.
Topraksız tarlalarda nar yetiştirmekti her şeye, kendine inat.
Çokça taneli dolu dolu narlar….
Peki bir insan gözyaşlarına direnebilir miydi?
Peki ya umut ne zaman biterdi ölene kadar umut edebilir miydi insanoğlu?
Umut ve direnme …
…………..
Ruhun ağırlığına 21 gram demiş birileri, 21 gramsa gerçekten neden bu kadar çok ağırlık yapıyor ki içimde.
Ya göz kenarlarımdan sızan tuzlu su neden durmuyor?
…….
Bu hayatta kaya gibi sağlam durmak bu mu?
Ne kadar da durabilirim peki sahi direnç mi bunun adı gerçekten…
Hayat ne gariptir ki, bazı maddelerin dirençleri ısındıkça artmakta, bazılarınınki ise ısındıkça azalmaktadır.
Ben hangisiyim, Siz hangisisiniz?
………..
Musluğa dayanmış ağızlar gibi direniyorum soğukluğuna yaşamın, direniyorum senin varlığına ve yokluğuna …
Biliyor musun?
Dün senin resmini gördüğümde ağlamadım.
Dün gece de bu sabah ta ağlamadım.
Ağlamak istedim ama ağlamadım.
Direndim…
Havanın direnci kadar fazlaca direndim.
………
Ama az önce bir şey oldu inanılmaz komik bir şey.
Ben katıla katıla ağladım.
Bu mu direnç yoksa …
Senin canın yandığında diyorum, sırtımı o sabah sıvazlarcasına -huzur-dediğinde de ağlamadım.
Nefesim kesilene kadar sıktım kendimi ama ağlamadım.
…………
Hayatım boyunca güçlü olmaya çalışan ben…
Ben, az önce çok komik bir şeyde katıla katıla ağladım.
Ben az önce belki de ilk defa vazgeçtim direnmekten
öyle …
Şimdi sana diyorum ki
Hayatına pansuman olsun direnme gücüm ve yaralarına bant ve yine içindeki vurdumduymaz çocuğa elmalı lolipop olsun.
Şahit olsun okuyucu bu yazdıklarıma
Senin gözlerinle gördüm seni ben.
Köprücük kemiğinde gözyaşlarımın dudak izleri vardı ve sana sesleniyordu.
Tıpkı şah damarındaki direnmelerimin rengi gibi o da rengarenk sesleniyordu…
” Sen ısındıkça direnenlerdensin, hayatı 10 a 10 kala yaşayanlardan uzak, ısındıkça direnenlerden.
Kalk hadi kalk!
Kalk!
Yeterince ısınmadın mı?
Diren kendindeki olumsuzluklara…
Başlama anı bu an.
Diren, diren artık direnemediklerine.”
Sağlıcakla kalın efendim….