Göçmen Avukatın Hukuk Devleti Hatırlatması
Çifte vatandaşlık sorunu üzerine yüzlerce makale yazıldı. Ama hiç kimse sorulması gereken soruyu, sorulması gereken mercilere soramadı. Gerçeklerden uzaklaşarak, küçük ayrıntılar üzerinden ucuz siyaset, ucuz gazetecilik sergilendi. Çifte vatandaşlık konusunda, toplumun bütün kesimleri ‘’seçmen listesi’’ni FPÖ’ye kimin verdiği konusuna yönlendirilerek, kavram kargaşası arasında, bu duruma gelinmesinde rol oynayan baş aktörler gizlenmeye çalışıldı. […]
Çifte vatandaşlık sorunu üzerine yüzlerce makale yazıldı. Ama hiç kimse sorulması gereken soruyu, sorulması gereken mercilere soramadı.
Gerçeklerden uzaklaşarak, küçük ayrıntılar üzerinden ucuz siyaset, ucuz gazetecilik sergilendi.
Çifte vatandaşlık konusunda, toplumun bütün kesimleri ‘’seçmen listesi’’ni FPÖ’ye kimin verdiği konusuna yönlendirilerek, kavram kargaşası arasında, bu duruma gelinmesinde rol oynayan baş aktörler gizlenmeye çalışıldı.
Oysa kimin verdiğinin veya bu listeyi kimin oluşturduğunun bir önemi yoktu, binlerce insanın mağdur olmasının karşısında.
Seçmen listesi söylemini ilk ortaya atan Peter Pilz bile, Anayasa Mahkemesi kararından sonra, arsızca kameralar karşısına geçip, liste sahte diyebildi.
Peki daha önce neredeydin?
Dedim ya kimse cesaret edip, olayın üzerine gidemedi.
Bundan sonrada gidileceğini pek zannetmiyorum.
Avusturya Anayasa Mahkemesi’nin kararları bozması, seçmen listesinin delil olarak kabul edilemeyeceğine hükmetmesiyle, içten içe korkan sorumlular biraz nefes aldı.
Anayasa Mahkemesi kararı üzerinden bile, çıkar gözetenlerin birer birer yollara düşmesi, ‘’ben demiştim’’, ‘’benim sayemde’’, ‘’Ankara’nın siyasi baskısı etki yaptı’’ gibi söylemlerle bir kez daha, göçmenlerin içinde bulunduğu durumdan ders çıkartmak yerine, suyun yolunu kendi kapılarından geçirmeye çalıştılar.
Her vatandaşlık geri alınmasını haber yaptığımızda, bizi Türkiye’yi karalayıcı haber yapmakla suçlayanlar, bu gün çifte vatandaşlık olayını araştırdıklarını söyleyerek, haber yapma bahanesiyle nemalanmaya çalışmaktalar. Yakın tarihe kadar konu hakkında bir tane haber yapmadılar.
Vatan sevmenin yalakalıkla eş değer tutulduğu bir ortamda, o vatanın mensuplarının haklarını savunmak, tabi ki birileri tarafından vatana ihanet olarak görülecektir.
Kimse hatasını kabul etmediği gibi, suçluluk psikolojisiyle gerçeklere ve gerçekleri yazanlara saldırmaktalar.
Dernekçisi, Gazetecisi, Danışmanı, Facebookcusu, Siyasetçisi, şuçusu-bucusu herkesler, gelişmeler karşısında, kendisine bir pay çıkarmak için çaba sarf etti.
Yine her kesim kendi dar çevresinde, bu savlarını destekleyen şakşakçı bulmakta zorlanmadı.
Bütün rantçılara en güzel cevabı, Avukat Kazım Yılmaz verdi.
Kazım yılmaz, Anayasa Mahkemesi’ne davayı götüren avukat.
Çifte vatandaşlık konusunda yapılan bir konferansta, mağdurların sorularını yanıtlayan avukat, üzerine basa basa, ‘’Bu zafer hukuk devletinin zaferdir’’ dedi.
Bu söz, Avusturya hükümetine atılmış bir tokat olarak tarihe geçecektir.
Zira göçmen kökenli bir avukat, hukuk devletinin normlarını, o ülkeyi yönetmeye aday partilere tekrardan göstermiş oldu.
Aslında hukuktan biraz anlayan ve Avusturya’nın sosyo-ekonomik yapısını bilen herkes bu kararların Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini öngörebilirdi.
Belki de, bu gelişmelere en güzel yaklaşımı, avukat arkadaşım sergiledi.
Anayasa Mahkemesi kararından sonra görüştüğüm ve Türkiye Barosuna Bağlı olarak çalışan avukat, çok dürüst ve net bir yaklaşım sergiledi.
‘’ Hukuk devletinde olması gereken olmuştur. Şayet bir başarı ararsak ve bu başarıyı gerçekleştiren kişi, Anayasa Mahkemesi’ne davayı götüren avukata aittir’’ dedi.
Evet bir başarı varsa, en başta hukuk devletinin daha sonra da o davanın avukatınındır.
Kimse üzerine alınmasın.
Sonra sorarlar, toplumu ayrıştırmaktan başka ne yaptınız diye, yanıt veremezsiniz.
Birileri, çifte vatandaşlığını kaybedenlerin, vatandaşlıklarını kurtardıklarını iddia ediyorlar!
Belge gösterin diyoruz!
……………………………………………
Avukat Kazım Yılmaz’a yöneltilen bir soru çok önem taşıyordu:
Soru aynen şöyle; Türkiye’de bir daha seçim olduğunda, yurt dışı seçmenlerinin isimlerinin olduğu seçmen listesi yine gündeme gelirse ve Avusturya resmi kurumları bu listeyi ele geçirirse ne olacak?
Aslında sorulması gereken bir diğer soru ise; Türkiye her seçime gittiğinde, biz Avusturya yönetimleriyle sorun yaşayacak mıyız?
Bu iki soru bence irdelenmeli ve üzerinde düşünülmelidir.
Bundan sonra artık, Avusturya’da çift vatandaşlığın yasak olduğunu bile bile, Avusturya vatandaşlığına geçmek isteyenlerin, Türk vatandaşlarını saklı tutmanın bir mantığı olmamalıdır.
Avukat Kazım Yılmaz’ın da dediği gibi;
Bile isteye, Avusturya vatandaşıyken, Türk Vatandaşlığını geri alanların hiçbir şansları yok.
Tespit edildiklerinde Avusturya vatandaşlıklarını kaybetmeleri hiç de kaçınılmaz değil.
Onları Anayasa Mahkemesi kararları kurtarmıyor.
Zira Türk makamlarına burada söylenecek söz kalmıyor.
Çünkü bilerek kendileri bu riski almış oluyorlar.
Avusturya’da tarafların ortak konular etrafında birleşemediğini bir kez daha gördük.
Hatta göçmenlerin içinde bulundukları durumu fırsata çevirmeye çalıştıklarını da gördük.
Avusturya’da yaşam koşulları ve yabancı olduklarından dolayı iki defa ezilen göçmenleri ayrıştıran bu taraflar arasına virgül koymaya devam edeceğiz.
Ve yine, göçmenleri kurtaracak olanın, kendi kolları olacağını her fırsatta dile getireceğiz.