Her sayfası ve telefonu olana gazeteci demeyin, diyorsanız da sahip çıkın
Her yerde olduğu gibi Avusturya’daki Türkçe haber sayfalarının da operasyonel bağımsızlıklarının ve sürdürülebilirliklerinin ana belirleyicisi, kuşkusuz ekonomik koşullardır.
Okuyucudan gelir elde etmeye yönelik abonelik, üyelik gibi modeller internet haberciliğinin sürdürülebilirliği için giderek önem kazanmıştır. Bu uygulama Avusturya medyasında daha çok içerik üreten gazeteler tarafından yapılmaktadır.
Ancak, İnternet üzerinden Avusturya’da Türkçe habercilik yapan sayfaların, nitelik bakımından böyle bir uygulamayı okuyucularına teklif etmesi, neredeyse imkânsızdır.
Avusturya’da Türkçe habercilik yapan sayfalar, nitelik açısından oldukça çeşitlilik gösteriyor olsa da internet haberciliği üzerinden, okuyucudan gelir elde etmeye yönelik abonelik, üyelik gibi modelleri uygulaması için, önce okuyucuya içerikli haber vermesi gerekmektedir.
Türkçe habercilik, internet sayesinde farklı ortamlara taşınmıştır. Bu yeni ortamda da başta iyi kazanç olmak üzere, birçok kapının anahtarı ‘çok tercih edilme’ den yani çok tıklanmaktan geçmektedir.
Geçmişten günümüze gazeteci yetiştirilemeyen Avusturya’da, Türkçe dilini kullanan gazeteci boşluğunu, çok tıklanmanın cazibesine kapılan figürler doldurmuştur.
Sosyal medya sayfalarının çok tıklanmasının vermiş olduğu öz güvenle, kendisini gazeteci ilan eden haberci figürleri, içerik üretecek, nesnel haber aktaracak, perspektif sunacak ve her şeyden önemlisi göçmenlerin sesi olacak gazetelerin ve gazetecilerin reklam payını alarak, bağımsızlıklarının ve sürdürülebilirliklerinin önünü kesmişlerdir.
Sansasyonel başlıklar, eksik bilgi veya clickbait [tık tuzağı] içeriklerle okuyucu çekmeye çalışan ve bunu başaran sayfalar, zaten okuma alışkanlığı olmayan ve eğitim seviyesi düşük toplumu daha bilinmezliğe sürüklüyor.
Sosyal medya sayfalarının çok tıklanması veya çok takip edilmesi, sayfa sahibinde; “doğru yoldayım, ben gazeteciyim ütopyasına inanmasını sağlıyor.” Bu düşünce bazı kesimlerde de karşılık buluyor.
Haberci figürlerinin kendi ve kendisi gibi düşünenleri kandırdığı en önemli savunma ise; “Doğru işler yapmasak, sayfalarımız binlerce insan tarafından neden takip edilsin” yanılgısıdır.
Peki, çok tıklanan sayfalar gerçekten toplumun yararına mıdır?
Dünyada en çok tıklanan web sitelerinin içeriliği hakkında bilginiz var mı?
Milyarlarca “porno sitesi” var. Ve yine milyarlarca tıklanıyor.
Bu mantıkla bakacak olursak, bu siteler doğru bir iş yapıyor olmaz mı?
Bir haftadır Viyana’da döner skandalı tartışılıyor. Sağlıksız ortamlarda döner üreten bir tesis ihbar üzerine ortaya çıkartıldı. Veri koruma nedeniyle ismi açıklanmayan işletme, sosyal medya platformlarında tartışmaları tetikledi.
Sosyal medya kullanıcıları ilk tepkilerini işletmeye göstereceklerine, gazetecilere gösterdi.
“Gazeteci dedikleri yukarıda bahsettiğim figürler.”
Sosyal medya kullanıcıları tepkilerini gösterirken, bir noktayı altını çizerek belirtmeleri çok önemli.
“Hangi dönerci olduğunu açıklayamıyorsunuz. Çünkü o dönerciden reklam aldınız, almadıysanız ileride alacaksınız. Bu yüzden yazamazsınız.”
“Bunlarda gazeteci olacak! Almanca haberlerin başlıklarını internetten çevirip yayınlıyorlar. Daha bir tane yanlışı olan Türk işletmecinin haberini yayınladıklarını gördünüz mü? göremezsiniz. Çünkü onlardan besleniyorlar.”
Yüzlerce yorumlardan bu iki örnek yeterli sanırım.
Öte yandan, kimle konuşsam bu sayfaların haber sayfası olmadığını söylüyor, Facebook grup sayfalarında yüzlerce yorum bu sayfalara tepki gösteriyor, reklam vericiler ise bunlara kan emici diyor.
Peki kardeşim bu sayfaları kimler takip ediyor?
Avusturya’da Türkçe sosyal medya kullanıcı sayısı 320 bin mi sanıyorsunuz. Bu genel nüfus sayısı.
Söylemek istediğim takip edenlerle, linç edenler hemen hemen aynı.
Çünkü bir grup bir sayfayı eleştirirken, içerik olarak aynı olan sadece ismi farklı diğer sayfayı takip ediyor. Yani samimi değiller.
Şener Şen’in başrolünü oynadığı Yeşilçam’ın klasiklerinden olan Züğürt Ağa filmi aklıma geldi.
Filmde yapılan seçimlerde Ağa’ya bir oy çıktığı söylenir. En yakınında olanlar kendilerini kurtarmak için “ağam o oy benimdir” demeye başlayınca, Ağa “o zaman benim oyum nereye gitti” diye klasikleşen bir cevap verir.
Bu durumda film gibi değil mi?
Hepiniz eleştiriyorsunuz, o zaman bu sayfaları kimler takip ediyor?
Bunlar her zaman var oldular, bundan sonra da var olmaya devam edecekler. Üzücü olan, Avusturya’da Türkçe habercilik yapan sayfaların nitelik seviyesi maalesef iyi yerlerde olmamasıdır.
“Çünkü gazeteci toplumun aynasıdır – toplumun kuyrukçusu değil!”
Kaliteli, tarafsız ve doğru haber veren platformlar çok az sayıda ve ilgi görmüyor. Buna karşın, güvenilir olmayan, manipülatif, reklam odaklı, tutarsız sayfalar rağbet görmekte.
Haberci figürlerin yanı sıra, Avusturya’da İnternet haber okuyucusunun acımasız ve vefasızlığı da Türkçe haberciliği bitirme noktasına getirdi.
İnternetten ücretsiz haber okuyanlar, habercilere karşı daha acımasız olabiliyorlar.
Çünkü, ücretsiz içerik tüketenler, haberin üretim sürecinin maliyetini ve emeğini göz ardı ediyor.
“Bedava olanın değeri yoktur” düşüncesiyle, gazetecilere daha az saygı gösterebilirler.
Gazeteyi satın alan okuyucular, genellikle içeriğe ve habercilere daha fazla değer verir, çünkü ona yatırım yapmışlardır. Ücretsiz okuyucular ise daha hızlı tüketir ve daha çabuk eleştirir.
Okuyucunun en büyük yanılgısı, gerçek anlamda gazetecilik yapanların, kendilerine muhtaç olduğunu sanmalarıdır.
Oysa bu durum tam tersidir. Hiçbir ücret ödemeden dünyaya açılan kapıdan geçiyorsun. Bilmen gerekenleri, seni ilgilendiren gelişmeleri, sana gözün ve kulağın gibi ulaştıran gazetelere okuyucu muhtaçtır.
İşte bu muhtaçlığa ihtiyaç duyan, hasret kalan okuyucular çoğaldıkça, Avusturya’da Türkçe habercilik istenilen yere gelecektir.
Bu durumun gerçekleşmesi demek, toplumunda bilinçlenmesi demekle eş değerdir.
Siz yine de her sayfası olana gazeteci demeyin, diyorsanız da sahip çıkın…