Kadına Şiddeti Böylemi Engelleyeceksiniz?
Kadına şiddeti lanetlediğini ileri süren bir kadın derneğinin Facebook grubunda, bazı üyelerin, kadına şiddeti besleyen ve teşvik eden bir ortam yarattıklarına şahit olan, Virgül muhabiri Yağmur Avcı, kadın gruplarında kadına şiddete kulp bulmaya çalışanları haber yaptı. Muhabirimiz haberin içerisinde, ‘’ Bazı grup üyeleri, şiddet gören kadının yaşından yola çıkarak, bu yaş da sevgili mi olur imasında bulunmaları, fiili şiddet […]
Kadına şiddeti lanetlediğini ileri süren bir kadın derneğinin Facebook grubunda, bazı üyelerin, kadına şiddeti besleyen ve teşvik eden bir ortam yarattıklarına şahit olan, Virgül muhabiri Yağmur Avcı, kadın gruplarında kadına şiddete kulp bulmaya çalışanları haber yaptı.
Muhabirimiz haberin içerisinde, ‘’ Bazı grup üyeleri, şiddet gören kadının yaşından yola çıkarak, bu yaş da sevgili mi olur imasında bulunmaları, fiili şiddet gören kadına, psikolojik şiddet uyguladılar.’’ Yorumunda bulunması üzerine, muhabirimiz gruptan çıkartıldı ve kişisel Facebook sayfasına 54 defa spam saldırı düzenlendi.
Diğer yandan, kadın grubundan bilgi alıp haber yapılamayacağı ileri sürüldü. Her şeyden önce, sosyal paylaşım sitelerinin var oluş nedenine aykırı olan bu söylem, neden paylaşımda bulunuyorsunuz – sorusunu akıllara getirmekte.
Zira Facebook gibi paylaşım sitelerinde, ‘paylaş’ botuna bastığınız andan itibaren, bunu herkes görebilir.
Zaten sizde herkes görsün diye paylaşmıyor musunuz?
İşin teknik boyutuna pek girmeyeceğim.
Sonuçta biz yasal olarak, topluma paylaşılmış bir bilgiyi, alabilir ve haberleştirebiliriz. Bu bizim yasal hakkımız.
Aslında benim değinmek istediğim konu daha içler acısı.
Mağdur kadınları suçlayarak şiddet engellenemez.
Bu ortam bu anlayış değişmedikçe, şiddet azalmaz. Şiddeti uygulayan ve maruz kalan kişinin rolleri kesin olarak farklıdır.
Mağdur kişiye “Bu yaşta sevgili mi olur”, “Bu yaşta erkek arkadaş olur mu”, “Niye evlenmemiş” şeklinde sorular sormak, saldırganı, şiddet uygulayan kişinin sorumluluğunu azımsamak, hafifletmek anlamına gelir.
Sıradan grup üyeleri, “Ama sen de şunu yapmasaydın” derken aynı anlayışı yetkililer, otorite de yapabiliyor.
Bu Avusturya polisinin de zaman zaman, kadına şiddeti görmezden geldiği anlamına gelmektedir.
İlk tespiti yapıp dosya hazırlayan polis, rapor veren doktor ve karar verecek hakim de aynı cinsiyetçi anlayışla hareket edebiliyor.
Adı gecen derneğin başkanıyla yaptığım konuşmada, şiddet gören kadına psikolojik baskı içeren yorumların, bir kadın derneği olarak tarafınızca, derhal silinmesi gerekmekteydi dedim.
Bu hafta içi, kadına şiddet içerikli seminer verecek olan derneğin, daha dikkatli davranması ve şiddeti çeşitli bahanelerle, haklı çıkartmaya çalışan zihniyetle, kararlı bir şekilde mücadele etmeleri gerekmektedir.
Kadına şiddet bireysel bir sorun değildir.
Tek tek kadınların, içinde bulundukları koşulların bir sonucu da değildir.
Şiddet uygulayanın psikolojisinin yansıması da değildir.
Bunun temel nedeni erkek egemen düşünce yapısıdır.
Yani kendinden daha güçsüz olarak algıladığı insanın bedeni üzerinde tahakküm uygulamasıdır.
Hayatın her alanı, neredeyse hep erkeğin istekleri, beklentileri, ihtiyaçları gözetilerek bir düzen kurulmuştur.
Eğlence mekânlarından tutunda, sanattan spora, gezmeye, yani pratik yaşantımızın bütün zenginlikleri, erkeklere göre dizayn edilmiştir.
Yaşamın bizlere sundukları, cinsiyetçi temeller üzerinden yükseldiği için, cinsel tacizde bulunan erkek çapkın (şeytana uyan), tacize uğrayan kadın ise fahişe olarak nitelendirilir.
Kadına yönelik cinsel, psikolojik, ekonomik her türlü şiddetin altındaki en önemli neden cinsiyetçiliktir.
Gazete olarak cinsiyetçiliğin-onu besleyen ideolojilerin karşısında olduk, olmaya da devam edeceğiz.
Şimdi bizim buradaki sorunumuz nedir?
Biz – haber değeri taşıyan her gelişmeyi okuyucularımıza taşırız!
Bunu yaparken de, hiçbir kurum-kuruluş devlet gözetmeyiz.
Hiçbir güç, kamuya paylaşılmış bilgileri, haber yapamazsınız diye bize imada bile bulunamaz!
Buna izin vermediğimiz gibi, bunu kamuoyuyla da paylaşırız.
Hiçbir otorite gözetmediğimiz gibi, okuyucu kaybetme düşüncesine de kapılmayız.
Biz haberlerimizi okuyucuya göre değil, toplumsal gelişmelerin bize dayattığı şartlar üzerinden yapmaktayız…